Gülen'den 'hodrimeydan'

Fethullah Gülen'in bugün yayınlanan açıklamasında, "Bütün memurlarınızı salın, hodri meydan" ifadeleri dikkat çekti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL -  Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen'in, 'paralel yapı' iddialarına yönelik düzenlenen operasyonlarla ilgili yeni açıklamaları herkul.org sitesinde yayınlandı. Gülen açıklamasında, kendisi ve cemaate yönelik eleştiri ve suçlamalara meydan okudu. Gülen, "Allah'ın onları ıslah etmesi için dua ediyorum" diye konuştu.

İşte Gülen'in o açıklamaları:

"Nerede duruyorsanız, ne ölçüde allah’la münasebetinizi koruyorsanız ben ona saygıyla mukabelede bulunur ve cenâb-ı hakk’ın beni de sizlerle haşr u neşr etmesini isterim. Bir kısım densizler bu mevzuda yalan, tezvir, iftirayla ne derlerse desinler, şeytani karakterlerinin gereğini ifade etmiş olurlar. Hazreti adem’e secde ile şeytanın iç şeytanlığı dışa vurmuş, iblis içiyle şeytan olduğu gibi dışıyla da şeytan olduğunu ortaya koymuştu; secde emri buna bir sebep olmuştu. Demek, eskiden beri şeytanlıklarıyla bilinen insanlar için de bazı sebeplere, sâiklere ihtiyaç vardı ki bugün iç yüzleri ortaya çıkıyor.

Siz Allah’ın izni ve inayetiyle, elinizden geldiğince, dinde teklif-i mâlâyütak olmaması esprisi içinde takva dairesine girin; Allah’ın himayesine sığının, haramlardan kaçının, farzları yerine getirin, elinizden geldiğince vaciblerde kusur etmeyin; haram yemeyin, hukukullaha ve hukuk-u ibâda dokunmayın; yalan söylemeyin, insanlara iftirada bulunmayın. Kötü akıbet ve ahiretten korkmanın yanı başında, Allah’ın ululuğuna ve azametine karşı kulluğunuzu şöyle böyle, yarım yamalak bile olsa yerine getirmeye çalışıyorsanız, ne dünyada ne de ukbâda cenâb-ı hak sizi rezil rüsva etmeyecektir. Emin olabilirsiniz, inşaallah. Sizin hakkınızda, sizin gibi düşünenlerin hakkında ve bugün değişik gadre, haksızlığa maruz kalan insanlar hakkında mülahazam hep bu çizgide oldu.

Allah size, falana filana “sülük” deme densizliğini yaptırtmadı; “çete” deme aşağılığını yaptırtmadı; kimseye “çete” demediniz, kimseye “paralel” deme bayağılığını irtikâp etmediniz; “bunların dininden şüphe ederim!” demek suretiyle kâfir olma durumuna düşmediniz; her gün bir yalan, bir iftira ile mü’minleri karalamak suretiyle allah karşısında kendinizi öyle bir sukuta maruz bırakmadınız. Ve bu güzide halinizi böyle devam ettirirseniz; şayet o türlü densizliklere düşmezseniz, dişinizi sıkmış, en olumsuz şeyler karşısında bile iradenizin hakkını vererek hep istikameti korumuş, muamelenizde hep istikameti gözetmiş ve dininizin emirlerini kemâl-i hassasiyetle yaşamaya dikkat etmiş iseniz, el alem ne derse desin, dünyada sizi utandıracak bir şey yoktur.

"Bütün memurlarınızı salın, hodri meydan!.."

Elin âlemin hırsızlıklarının ayyuka çıktığı, irtikâplarının ayyuka çıktığı, ihtilaslarının ayyuka çıktığı, zihinlerin bu kirlerle bulandığı ve bütün dünyaya yayıldığı bir dönemde, bütün maliyecilerini, bütün memurlarını salsınlar.. O kıtmir dediğiniz sizin küçük arkadaşınızın yeryüzünde bir dikili taşı varsa şayet, o dünyanın en aşağılık mahlukudur… Fakat aynı şeyi onlar söyleyebilirler mi? öyle bir taaddî ile onları karşı karşıya bırakmak istemem! fakat azıcık imanları varsa, dememe mevzuunda zorlanırlar; demeyi de o yalancı onurlarına yakıştıramazlar.

Onun için, mübâheleyi anlayamamış, muhâveleyi anlayamamış, müzâkereyi anlayamamış, mülâaneyi anlayamamış echel-i cuhelâ, cehl-i mürekkep mahlûku bazı kimseleri, böyle bir taaddî ile altından kalkamayacakları bir şeye zorlamak istemem.

"Yürekleri varsa, onlar da şöyle desinler…"

Biliyor musunuz çok defa aklımdan ne geçti? şayet onlar, sizin cemaatinizin, arkadaşlarınızın, hizmet Erlerinin, adanmışların ve onların yanında kuyruk sallayıp onlarla beraber olmaya çalışan kıtmirin hakkında söyledikleri şeylerin doğru olduğuna inanıyorlarsa, ortaya bir yemin şekli koysunlar. Ben çok rahatlıkla o mevzuda iftira olduğuna “vallahi, billahi, tallahi” derim.

Fakat şunu demek de aklımdan geçiyordu: onlar hakkında da denen şeyler oldu! “hırsızlık” dediler, “para transferi” dediler, “banka numaraları var elimizde!” dediler, “fuhuş irtikâp ediyorlar!” dediler, “mut’a nikâhı kullanıyorlar!” dediler. Zaten mut’a konferansına karşı çıkan o insanların, düşüncelerini bu şekilde deşifre etmeleri, hangi gayyada yaşadıklarını gösterme adına çok önemli bir emaredir. Şöyle aklımdan geçti. mezheplerdeki farklılığı da gözeterek şöyle demeyi düşünüyorum: diyebilecek yürekleri varsa, allah’a, kur’ân’a ve kütüb-ü fıkhiye’ye inanıyorlarsa şayet, hepsi desinler ki: “eğer hakikaten bizim hakkımızda denen bu şeyler doğruysa, -doğru değil! bunlar dublajdır, bunlar montajdır!- eğer bunların bir tanesi, onda biri doğruysa, benim eşim üç talakla boş olsun! bir! ebediyyen boş olsun! iki! ebediyyen boş olsun! üç!” niye 3 dedim? Çünkü ibn teymiye gibi bazıları “tek seferde ‘3 talak’ deyince, o bir sayılır” diyor. onların da böyle ucuzcu müftüleri olduğundan dolayı, mezâhib-i erba’a”nın mütaalasından daha ziyade, meseleyi kaçamak yaparak burada “taça” -vebali onun boynuna olsun- atma olabilir.

Onun için yürekleri varsa, “hakkımızda iddia edilen şeylerin onda birini irtikâp etmişsek, onda bir, denen şeyleri çalmışsak, ihaleye fesat karıştırmışsak, yalan söylemişsek, iftirada bulunmuşsak eşlerimiz, hepimizin eşi ebediyyen boş olsun! ebediyyen boş olsun! ebediyyen boş olsun!” Allah’a inanıyorlarsa, Allah’ın kitabı olan Kur’ân’a inanıyorlarsa, Kur’ân’da başta bakara suresi olmak üzere, evlilikle alakalı münasebetler, talakla alakalı münasebetler, îlâ ile alakalı münasebetler, en ince detayına kadar anlatılır, bunlara inanıyorlarsa ve yürekleri de varsa, bu dediğim şeyi deyiversinler.

Benim öyle ailem mailem olmadığından, ben onu onlara bırakıyorum; benim de ne dememi istiyorlarsa, bir araya gelsinler, kafa kafaya versinler, ortak akla müracaat etsinler, “Bu adamın elini kolunu bağlayacak bir şey bulalım, bunu da o meseleye yemin ettirelim!” desinler; Onu da kendileriyle baş başa bırakıyorum! Çünkü her hususta bin defa yemin etmeye hazır, bütün insanların huzurunda kasemle ifade etmeye âmâde ve teşne bulunuyorum.

"Yalanların nasıl döküldüğünü göreceksiniz"

Bunları demem bir nezaketsizlik, karakterimize uymayan bir laf ise şayet, allah beni affetsin, siz de bağışlayın, kusura bakmayın. fakat denmesi gerekli olan bir şey idiyse şayet, bence, varsa yürekleri, varsa kitabullah’a imanları, yapıversinler bunu, göreyim ne yalanmış ne doğruymuş!..

Siz de meseleye böyle bakın! bir yönüyle, bu mülahazayla, geleceği daha iyi temâşâ etmeye hazır olun. göreceksiniz yalanların nasıl döküldüğünü, hayatını kezibe bağlamış insanların nasıl yüzükoyun -kur’ân-ı kerim’in dediği- sürüm sürüm hale geldiklerini.

Burada bel büküp boyun kırdıkları gibi öbür tarafta da -yine kur’ân-ı kerim diyor- “sürüm sürüm cehenneme doğru sürünecekler!” fakat ben şahsen öyle olmalarını da istemem; çünkü dualarımda hep: “allahım! bizlerin de, onların da kalplerini ıslah eyle” diyorum. dua etmediğim, “ıslah et” demediğim gün yok gibidir, belki günde beş defa… buna da rabbim şahittir, siz de şahit olun."

Bu konularda ilginizi çekebilir