Brexit bir mesajdı, gereken yapılmazsa kriz büyüyecek

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Jeffrey D. Sachs

Brexit seçim sonuçları üçlü bir protestoydu; Sırasıyla, artan göçe, Londra Finans Merkezi banacılarına ve Avrupa Birliği’nin kurumlarına karşı yapılmış bir protesto. Çok ciddi sonuçları olacak. Donald Trump’ın ABD Başkanlığı için yürüttüğü kampana diğer göçmen karşıtı popülist politikacılar gibi ciddi hız kazanacak. Dahası AB’den ayrılmak İngiltere ekonomisine zarar vereceği gibi, İskoçya’yı da Birleşik Krallık’tan çıkmaya itebilir. Brexit’in gelecekte Avrupa entegrasyonu için doğuracağı diğer sorunlar da cabası. 

Yani Brexit yeni bir küreselleşmeye, İngiltere’de sandıkta reddedilen statüskodan çok daha üstün bir küreselleşmeye, ihtiyaç duyulduğuna işaret eden bir dönüm noktası. Temelde Brexit yüksek gelirli dünyada her tarafa nüfuz eden bir fenomeni yansıtıyor: Göçmenlik karşıtı kampanya yapan popülist partilere desteğin yükseliyor olması. Avrpa’da ve ABD’de nüfusun neredeyse yarısı, genelde işçi sınıfı seçmenleri, göçmenliğin kontrolden çıktığını, kamu düzenine ve kültürel normlara tehdit oluşturduklarını düşünüyor. 

Brexit kampanyasının ortasında mayıs ayında Birleşik Krallık’a 2015’te net 330 bin göçmen girişi olduğu açıklanmıştı. Hükümetin daha önce duyurduğu 100 bin hedefinin üç katından fazla. Bir de üzerine Suriye mülteci krizi ve Suriyeli göçmenler tarafından gerçekleştirilen terör saldırıları. Ardından geçmiş nesil göçmenlerin muhalif çocukları, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde kadın ve çocuklara göçmenlerin saldırdığına dair haberlerin manşetlerde dolaşması… ABD’de Trump destekçileri benzer bir şekilde tahmini yaklaşık 11 milyon kayıtlı olmayan, çoğu hispanik göçmenlerin üzerine gidiyor – ki bu göçmenler çok huzurlu ve üretken yaşamlar sürüyor sadece vizeleri veya çalışma izinleri yok. Birçok Trump destekçisi için Orlando’da geçtiğimiz günlerde yaşanan saldırının en önemli noktası saldırganın Afganistan göçmeni müslüman göçmenlerin oğlu olması ve Amerika karşıtı bir hareket adına hareket etmiş olması (öte yandan otomatik silahlarla toplu katliam yapmak çok Amerikanvari bir saldırı tipi) 

Brexit’in gelir seviyesini düşüreceğine dair uyarılar ya hatalı bir şekilde korku tellallığı yapıldığı için direk görmezden gelindi ya da ‘Çıkalım’ diyenlerin sınır kontrolleri isteği hayli ağır bastı. Fakat çok büyük bir etken de, sınıf çatışmasıydı. İşçi sınıfının ‘Brexit’ seçmenleri genelde gelir kayıplarının çoğunun veya tamamının zenginden – özellikle de küçümsenen Londra Finans Merkezi bankacılarından – kaynaklandığına inanıyor. 

ABD vatandaşları Wall Street’i, açgözlü ve genelde suçlu davranışını horgörür, İngiltere’de de işçi sınıfı Londra Finans Merkezi’ni küçümser. Bu da Trump için kampanyası ağırlıklı olarak Wall Street tarafından finanse edilen Hillary Clinton karşısında büyük bir avantaj. Clinton bunu bir kenara yazmalı ve Wall Street’le mesafesini korumalı. 

İngiltere’de bu iki kuvvetli politik akım – göçmenliğin reddi ve sınıf savaşları – AB kurumlarının işlevsiz olduğu genel kanısıyla birleşti. AB kurumları gerçekten de işlevsiz. Sadece son altı yıldır süren, sadece kendi çıkarına çalışan ve dar görüşlü Avrupalı politikacılar tarafından çok kötü yönetilen Yunanistan krizine bakılması yeterli. Euro Bölgesi’nde devam eden çalkantı da haliyle milyonlarca İngiliz seçmeni ötelemiş oldu. 

Brexit’in kısa vadeli sonuçları şimdiden açık bir şekilde görünüyor: sterlin 31 yılın en düşük seviyesini gördü. Yakın gelecekte Londra Finans Merkezi ciddi belirsizlikler, istihdam kayıpları ve bankacı bonuslarında ciddi bir çöküşle karşılaşacak. Londra’da konut değerleri soğuyacak. Avrupa’da neden olacağı muhtemel uzun vadeli domino etkiler - İskoçya’nın bağımsızlığı; Katalunya’nın bağımsızlığı ve AB genelinde serbest dolaşımın sona ermesi; göçmen karşıtı politikalarda yükseliş (Trump’ın ve Fransa’da Marine Le Pen’in seçilmesi) çok ciddi etkiler. Diğer üyeler de kendi referandumlarını yapabilir ve bazıları ayrılmaya karar verebilir. Avrupa’da Birleşik Krallık’ı ayrılmaya meyilli diğer üyeleri cesaretlendirdiği için cezalandırma tutumu yükselişte. Bu en aptal Avrupa politikalarından biri ve Yunanistan’da yapılanın neredeyse aynısı oluyor Şimdi AB bunu yapacağına bariz başarısızlıklarına ve hatalarına kafa yormalı. Birleşik Krallık’ı cezalandırmak – örneğin ortak pazara erişimini engellemek – sadece AB’nin daha da çözünmesine sebep olur. 

Peki ne yapılmalı? Hem kısa vadeli bazı riskleri azaltacak hem de uzun vadede reformların faydalarını maksimize edebilmek için birkaç tedbir önermek istiyorum. Birincisi, Suriye Savaşı’nı derhal sonra erdirerek mülteci akınını durdurun. Bu Başar El-Esad’ı devirmek için oluşturulan CIA-Suudi ittifakını sona erdirerek gerçekleştirilebilir. Böylece Esad (Rusya ve İran’ın da desteğiyle) IŞİD’i yenebilir ve Suriye’yi istikrara kavuşturabilir (Irak’takine benzer bir yaklaşım). ABD’nin (Afganistan, Irak ve Suriye’deki) rejim değişikliğine bağımlılığı Avrupa mülteci krizinin en temel nedenidir. Bu bağımlılığı sonlandırırsanız, bugünkü mülteciler evlerine dönecektir. 

İkincisi, NATO’nun Ukrayna ve Gürcistan’daki genişlemesini durdurun. Rusya’yla yaşanan yeni soğuk savaş da ABD tarafından bir yolu bulunmuş ve birçok Avrupa safl ığı eklenmiş bir hatadır. NATO’nun genişlemesini durdurmak Rusya’yla gerilimi azaltıp ilişkileri normalleştirebilir, Ukrayna’yı tekrar istikrarlı hale döndürebilir, Avrupa ekonomisine ve Avrupa projesine olan güveni tazeleyebilir. 

Üçüncüsü, Birleşik Krallık’ı cezalandırmayın. Onun yerine ulusal ve AB sınırlarındaki yasadışı göçmen hareketini daha iyi gözetleyin. Bu yabancı düşmanlığı, ırkçılık veya fanatiklik değil. Dünyanın en cömert sosyal refah yardımlarına sahip ülkelerinin (Batı Avrupa) yüzbinlerce muhtemel mülteciye hayır demek zorunda olması sağduyudur. Aynısı ABD için de geçerlidir. 

Dördüncüsü, hoşnutsuz işçi sınıfı ve geçim kaynakları finansal krizler ve işlerin ucuz ülkelere taşınması sebebiyle baskılananlar için daha adil bir ortam ve fırsatlar yaratın. Bu sosyal demokrasinin olduğu bir ortam anlamına gelir. Daha fazla Sağlık, eğitim, meslek eğitimi, çıraklık, aile desteği gibi sosyal harcamalar mümkün hale gelir. Zenginleri vergilendirerek ve devlet gelirlerini süpürerek ekonomik eşitsizliği artıran vergi cennetlerini kapatarak bu harcamalar finanse edilebilir. Bu aynı zamanda Yunanistan’ın borcunun aff edilmesi ve uzun süredir devam eden Euro Bölgesi krizini sonlandırmak anlamına gelir. 

Beşincisi, düşük gelirli ülkelerde kaynaklarınızı savaş yerine ekonomik kalkınma yardımlarına kaydırın. Eğer iklim değişikliği, aşırı yoksulluk, ve yetkinlik ve eğitimin yoksunluğu Afrika, Orta Amerika, Karayipler, Ortadoğu ve Ortaasya’da kalkınma potansiyelini baskılarsa, bugün fakir ve çalkantılı bölgelerden kontrolsüzce büyüyen göç, göçmen politikanız ne olursa olsun çok daha büyük bir hal alacaktır. 

Tüm bunlar, özellikle ABD ve Avrupa’da stratejinin savaş mantığından sürdürülebilir bir kalkınmaya doğru kaymasına ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor. Duvarlar ve çitler, şiddetten, aşırı yolsuzluktan, açlıktan, hastalıktan, kuraklıktan, sellerden ve diğer hastalıklardan kaçan milyonlarca göçmeni durdurmaya yetmez. Bu sadece küresel işbirliğiyle sonlandırılabilir.


Jeffrey D. Sachs Columbia Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma, Sağlık Politikaları ve Yönetimi Profesörü ve Yeryüzü Enstitüsü Direktörüdür. Ayrıca BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Network'u Direktörüdür