İşsizlik kimin umrunda

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

 

 

 
Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin Kasım 2012 dönemi işsizlik rakamları 8 Ocak'ta, Türkiye'de Ekim 2012 dönemi işsizlik oranı da 15 Ocak'ta arka arkaya açıklandı. Sonuçlar hiç de iç açıcı değil. Bugün Türkiye'yi değil, AB'yi yazmak istiyorum.
 
Önce verilerin ayrıntılarına bakalım. Kasım 2012 döneminde Avrupa Birliği'nde (AB)  işsizlik oranı ekim ayı ile aynı oranda kaldı, yüzde  yüzde 10,7. Euro alanında ise Kasım ayında işsizlik oranı ekime göre arttı ve yüzde 11,7'den, yüzde 11,8'e yükseldi. Her iki bölgede de işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre yükselişe geçti. 
 
Eurostat'ın derlediği  verilere göre AB'de 26.061 milyon kişi, Euro alanında ise 18.820 milyon kişi işsiz. Kasım ayında işsiz sayısı ekim ayına göre AB'de 154 bin, Euro alanında ise 113 bin kişi  arttı. Yine 2012 Kasım ayında işsiz sayısı 2011 Kasım ayına göre AB'de 2.012 milyon, Euro alanında ise 2.015 milyon kişi daha fazla.             
 
Avrupa Birliği'ne üye ülkeler arasında işsizlik rekoru yüzde  26,6 ile İspanya ve yüzde 26,0 ile Yunanistan'da. En düşük işsizlik oranı ise yüzde  4,5 ile Avusturya'da.  2011 yılı Kasım dönemine göre  bu dönemde işsizlik oranın en çok yükseldiği ülkeler Yunanistan (yüzde 18,9'dan, yüzde 26'ya) ve Portekiz (yüzde 14,1'den, yüzde 16,3'e) oldu. 
 
Bu oranlara biraz daha farklı gözle bakalım. IMF ve AB yönetimlerin işbirliği ile istikrar programı uygulamaları için zorlanan ülkelerde işsizlik oranları nasıl, onu görelim. Buna ilişkin yaptığım küçük tablo aşağıda.
 
omerfarukcolak.jpg
 
Bu tablo adeta görünen köy kılavuz  istemiyor dedirtiyor.  AB'de istikrar programı uygulayan dört ülkede programın maliyeti çalışanların üzerine yıkılmış. Onları işsiz bırakmış. İstikrar programı dediğiniz önce işsizliği artırır, bunda garipsenecek ne var diye düşünebilirsiniz. Diyelim ki de öyle olsun. Fakat burada kritik bir nokta var. O da uygulanan istikrar programlarının özüne ilişkin. Programların özü bu ülkelerin borçlarını ödeyebilir ve yeniden borçlanabilir hale getirmek olduğuna göre, istihdamın dolayısıyla üretim düştüğü bir ülkede hangi gelirden, hangi vergiyi toplayıp bu borçları ödeyeceksiniz? Bu mümkün değil.
 
Bunu programı uygulatanlarda, uygulayanlarda biliyor. Yaptıkları nedir? Hazırı yani ülkenin mevcut varlıklarını azaltmak. Yani özelleştirme yapmak, gelir dağılımını bozarak, finans sektörüne kaynak aktarmak. Bir anlamda bu ülkelerin yurttaşlarına fakirleş, işsiz kal fakat borcunu öde, ülkelerin hükümetlerine geçmiş de yarattıklarını sat, ülken için toplayabildiğin kaynakları eğitim için, sağlık için kullanma, borcunu öde deniyor. Yani çözüm, ekonomide küçülmekten, fakirleşmekten geçiyor gibi sunuluyor.
 
Kazın ayağı aslında böyle değil. 2007/2008 krizi bile çözümün böyle olmadığını nedense gösteremedi. İşsizliği oranının yüksek olmasının talepte, büyümede istikrarsızlık yarattığını, bunun da önce reel sektörü sonra da finans sektörüne etkilediği görülmezlikten gelinmeye devam ediyor.  
Şimdilik gelişmeler bu yönde düşünenleri haklı çıkarıyor. Ancak süreç devam ediyor. Papaz her gün pilav yer mi, göreceğiz. J.M. Keynes yemez diyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019