Güçlü dolar ve yüksek faiz ihtimali piyasaları tehdit ediyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Yeşim SARIŞEN / Yapı Kredi Yatırım

2015 yılı riskli varlık sınıfında yer alan gelişmekte olan piyasalara yönelik kırılganlıkların ön plana çıktığı bir yıl oldu. İhracat odaklı büyümeden iç tüketim odaklı yeni büyüme modeline geçen Çin ekonomisine yönelik soru işaretleri ve Amerika Merkez Bankası (FED) faiz artırımı beklentileri yıla damgasını vurdu. Gelişmekte olan ülke varlıklarının gelişmiş ülke varlıklarından daha kötü performans gösterdiğini gördük. Örneğin 2015 yılı genelinde MSCI Dünya endeksi dolar bazında yüzde eksi0.25 olurken MSCI gelişmekte olan ülke hisse endeksi dolar bazında yüzde eksi 15 getiri elde etti.

Aynı dönemde siyasi ve jeopolitik risklerin ön plana geçtiği kırılgan ekonomiler arasında yer alan Türk varlıkları ise en kötü performansa sahip piyasalardan biri oldu.  Örneğin MSCI Türkiye endeksi yüzde eksi -31 getiri elde etti. 2015 yılında dolar karşısında yüzde 20 civarı değer kaybeden TL, yüzde 30 değer kaybı yaşayan Brezilya Real’i ve yüzde 24 değer kaybeden Güney Afrika Randı’ndan sonra en fazla değer kaybeden gelişmekte olan para birimlerinden biri oldu.

2016 yılında Çin piyasasındaki gelişmeler ve global merkez bankaları para politikaları arasındaki ayrışma, global piyasaları şekillendiren ana makro risk olayları olmaya devam edecek. ABD tarafında başta enflasyondaki eğilim olmak üzere makro veriler ve faiz artırımı hızının ne derece yumuşak ya da güvercin tonlamaya işaret edip etmeyeceği takip ediliyor. Önümüzdeki günlerde dolar ve ABD faizlerindeki eğilim gelişmekte olan piyasalar ve hisse senetleri gibi riskli varlıklar açısından ön planda olabilir.

ABD’de enflasyonun yükselme potansiyelinin 2016 yılı için en önemli risklerden biri olduğunu ve bunun gerçekleşmesi durumunda da tüm piyasalar için riskli bir sürecin başlayabileceğini, güçlü dolar, yüksek faiz temasının öne çıkabileceğini düşünüyoruz.

Bu doğrultuda da IMF’in son yayınladığı raporlarda da uyardığı gibi FED faiz artırımı süreci ve en önemlisi de faiz artırımlarının hızı, dış finansman ihtiyacı yüksek olan gelişmekte olan ülke ekonomileri için en önemli risklerden biri. ABD’de faiz artırımlarının beklenenden daha hızlı gerçekleşmesi durumunda, dış finansman ihtiyacı yüksek olan gelişmekte olan ülke ekonomileri üzerinde baskı artabilir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yüksek finans dışı özel sektör borcuna sahip gelişmekte olan ülkeler için soru işaretleri ön plana geçebilir.