Güven azalıyor, risk artıyor

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Türkiye ekonomisinde temel (fundamental) bir güvensizlik oluştuğunu düşünüyorum. Sanırım Haziran seçimlerine kadar böyle gideceğiz. Dünya ekonomisinde oynaklığın (volatilite) yükseldiği, ufkun kaybolduğu bu dönemde ekonomiye dönük güvenin zedelenmesi olumlu bir gelişme değil. Güvensizlik hemen finansal fiyatlara oradan da finansal büyüklüklere yansıyor. Sermaye girişi yavaşlıyor. Çıkışlar hızlanıyor. İşin tadı kaçıyor. 

Geçtiğimiz haftalarda bizde de benzer bir durum oldu. Doların hızla değerlendiği ortamda Türk Lirası daha büyük oranda değer kaybetti. DİBS, hisse senedi ve repo stoku toplamı olarak hesaplanan yabancı varlığı 1 Ocak tarihindeki 125 milyar dolar büyüklüğünden 13 Mart’ta 104 milyar dolara geriledi. Bu sayılar son dönemde Türkiye ekonomisinden 21 milyar dolar portföy sermayesi (sıcak para) çıkışı olduğunu gösteriyor.

Bunun bir kısmının küresel ekonomideki gelişmelerden, örneğin uluslararası sermayenin güvenli ve verimli bulduğu ABD’ye akması gibi oluşumlardan kaynaklandığını biliyoruz. Ama bu dönemde Türkiye ekonomisinin sermaye çıkışında en ön sıralarda yer aldığını da biliyoruz. Bunun ulusal ekonomide güven kaybının bir ürünü olduğunu düşünüyorum.

Bu görüşlerimi hemen her yerde söylüyorum, yazıyorum. Söylediklerimin sert, abartılı ve taraflı olduğu şeklinde tepkiler alıyorum. Sertliği bilmem ama abartılı ve taraflı olmak konusundaki eleştirilere katılmıyorum. Görünen köy kılavuz istemiyor. Ben de gördüğümü konuşuyor, yazıyorum.

Üstelik son gelişmeler ve veriler söylediklerimi doğruluyor, hatta perçinliyor. Bakın yeni bilgiler ne söylüyor. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in geçen günlerde yayınladığı değerlendirme raporunu hatırlarsınız herhalde. Fitch görünümü ve notu değiştirmedi ama risklerin iyi yönetilemediğini, bunun önümüzdeki dönemde sıkıntı yaratabileceğini söyledi. Hafta içinde bir başka kredi derecelendirme kuruluşu olan Moody’s önümüzdeki aylarda yayınlayacağı Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirme raporunun hazırlığı sayılabilecek bir not açıkladı. Yavaş büyüme ve döviz kuru oynaklığı nedeniyle banka sisteminde zafiyet oluşabileceğini, bunun önemli bir risk oluşturduğunu söylüyor Moody’s. Adeta uyarıyor. Ne olmuş yani demeyin. Bu açıklamanın ardından ülke riskini yansıtan CDS oranı yükseldi, BİST’e satış geldi. 

Türkiye ekonomisi yapılanmasındaki tasarruf yetersizliği vb. gibi özellikleri nedeniyle zaten riski yüksek bir ekonomi. Son dönemde siyasetin bu zafiyete katkı yaptığını ve ciddi bir ulusal risk arttırıcı unsur haline geldiğini düşünüyorum. Yakın gelecekte genel seçimlerini yapacak bir ülkede bunun kısmen normal ve beklenen bir gelişme olduğu düşüncesine katılıyorum. Ama durumun sadece yaklaşan seçimlerle açıklanabileceği kanısında değilim. İktidar konumunda olan kadroların eylem ve söyleminin Türkiye ekonomisine dönük ulusal risk algısını ciddi ölçüde yükselttiği kanısındayım. Risk algısını adeta zıplatmış olan siyasetin para otoritesine müdahalesinin yarattığı gerilimin tatlıya bağlandığı söylendi. Son gelişmelere bakılırsa siyasetin risk üretme sürecinin tam anlamıyla tatlıya bağlanmadığını, oradan buradan patlak vermeye devam ettiği açık. Bunların risk algısını bozduğunu, ülke ekonomisinin bu nedenle benzerlerinden olumsuz yönde ayrıştığını söylemek mümkün. 

Bu gelişmeler aktörlerin ekonomiye dönük güvenini törpülüyor. Güven endeksleri güven kaybı konusunda sayısal veriler üretiyor. Bunlar ekonominin ana aktörleri olan üretici ve tüketicilerde son dönemde önemli güven kayıpları olduğunu gösteriyor.

Hafta başında TÜİK’in açıkladığı Tüketici Güven Endeksi kriz yılı olan 2009 dan bu yana en düşük seviyesine inmiş durumda. Tüketicilerin ekonomiye dönük güveninde oldukça düşük bir düzeye inildiğini gösteren bu veri ekonominin büyümesi açısından da iyi bir haber değil. Bir süredir potansiyelinin altında büyüyen ekonominin bu zafiyetinin devam edeceği anlaşılıyor. 

Üretici güvenini ölçen Reel Sektör Güven Endeksi de benzer bir görüntü çiziyor. Endeks 103.5 düzeyinde yatay bir seyir izlerken mevsim etkilerinden arındırılmış hesaplama tüketicinin yanı sıra üretici güveninin de 2009 yılından bu yana en düşük düzeyine indiğini gösteriyor.

Mevsim etkisinden arındırılmış sektörel güven endeksleri reel sektörde güven kaybının yaygın bir olgu haline geldiğine işaret ediyor. Güven endeksinin hizmet sektöründe yüzde 0.7, perakende sektöründe yüzde 0.4 ve inşaat sektöründe yüzde 1.6 gerilediği görülüyor. Bütün bunlar risk algısı ve büyüme açısından hiç de iyi haberler değil. 

Gördüğünüz gibi, abartmıyorum. Türkiye ekonomisinde güven azalıyor, risk artıyor. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018