Holding şirket

Rüknettin KUMKALE
Rüknettin KUMKALE rkumkale.ymm@gmail.com

Türk Ticaret Kanunu'nun 519 maddesinin (Eski Türk Ticaret Kanunu Madde 466) 4. fıkrasında Holding Şirketlerden "başlıca amacı başka işletmelere katılmaktan ibaret olan holding şirketler" tabiri ile konu edilmekte ve ticari mevzuatımızda Holding Şirketlerden başka bir yerde değinilmemiştir.

Holding şirketlerin doğmasındaki temel ilkelerden birisi, bunların yavru şirketlere iştirak halinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu iştirakten amaç, kârlılık esasına dayanan bir yatırımda bulunmaktır. 

Bu nedenledir ki fiilen yatırım yapan yani iştirak olunan şirket Holding ismini almamaktadır. Holding, sermaye iştiraki ile yatırımcı şirkete yardımcı ve destek olmaktadır.

Holding şirketlerin esas gayelerinin Türk Ticaret Kanunu'nun 519/4. maddesindeki, başka işletmelere iştirak olarak belirtilen hükmüne  göre Holdingler, Sınai ve Ticari faaliyetler ile doğrudan doğruya iştigal edememektedirler. İştirakin oranı yasa tarafından belirtilmemiştir. Ancak bir işletmeye hakim olabilmek için sermayesinin en az % 51'ine sahip olmak gerektiği açıktır.

İştirakin diğer bir gayesi ise yavru şirketlerin sermayelerinin çoğunluğuna sahip olarak, bu şirketleri tek elden, tek bir yönetim ve mali organizasyon altında yönetmektir.

Holding Şirketlerin, Anonim Şirket olarak kurulmaktadırlar. 

15.11.2012 tarih ve 28468 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Anonim Ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine Ve Kuruluşu Ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ”in Kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Bakanlık iznine tabi olan şirketler” başlıklı 5. maddesine göre “anonim şirket şeklinde kurulan holdingler” kuruluş ve esas sözleşme değişiklikleri Bakanlık iznine tabi bulunmaktadır. 

Ayrıca 28.11.2012 tarih ve 28481 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul Ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin”, “Bakanlık temsilcisi bulundurma zorunluluğu” başlıklı 32. maddesine göre Holding şirketlerin genel kurul toplantılarında Bakanlık temsilcisi bulundurma zorunluluğu bulunmaktadır. 

Esas sözleşmelerin "Amaç ve Konu" başlıklı maddesinin Türk Ticaret Kanunu'nun 519/4 maddesinde konu edildiği şekilde tanzim edilmesi gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu'nun 519. maddesi aşağıya çıkartılmıştır. 

          C) Yedek akçeler
I - Kanuni yedek akçe
1. Genel kanuni yedek akçe

MADDE 519- (1) Yıllık kârın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır.       
(2) Birinci fıkradaki sınıra ulaşıldıktan sonra da;
a) Yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin, çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış bulunan kısmı,
b) Iskat sebebiyle iptal edilen pay senetlerinin bedeli için ödenmiş olan tutardan, bunların yerine verilecek yeni senetlerin çıkarılma giderlerinin düşülmesinden sonra kalan kısmı,
c) Pay sahiplerine yüzde beş oranında kâr payı ödendikten sonra, kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın yüzde onu,
genel kanuni yedek akçeye eklenir.
(3) Genel kanuni yedek akçe sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılabilir.
(4) İkinci fıkranın (c) bendi ve üçüncü fıkra hükümleri, başlıca amacı başka işletmelere katılmaktan ibaret olan holding şirketler hakkında uygulanmaz.
(5) Özel kanunlara tabi olan anonim şirketlerin yedek akçelerine ilişkin hükümler saklıdır.

Esas sözleşmenin, Türk Ticaret Kanunu'nun 519 maddesinin 4. fıkrası hükmü Holding Şirketler için uygulanmayacağı hükmüne uyularak düzenlenmelidir. 
Buna göre; 
Türk Ticaret Kanunu'nun 519. Maddesinin 2. Fıkrasının (c) numaralı bendi hükümleri uygulanmayacağına göre; Pay sahiplerine yüzde beş oranında kâr payı ödendikten sonra, kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın yüzde onu,genel kanuni yedek akçelere eklenmeyecektir. 
Ayrıca,

Türk Ticaret Kanunu'nun 519. Maddesinin 3. Fıkrası hükümleri uygulanmayacağına göre; 
Genel kanuni yedek akçe sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılamayacaktır. .  

Holding şirketlerin genel idare giderlerinin bağlı şirketlere dağıtımı ve örtülü kazanç 

13 Aralık 1986 Tarih ve  19310 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan  (Eski Kurumlar Vergisi Kanunu) 33 Seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin 2. maddesinde Holding Şirketlerin genel idare giderlerinin bağlı şirketlere dağılımı konusuna açıklık getirilmiştir. 

Buna göre,
Holding şirketler tarafından bağlı şirketlere aşağıdaki konularda hizmet verilebilmektedirler;
     · Araştırma ve geliştirme,
     · Finansman temini,
     · Pazarlama ve dağıtım,
     · Yatırım projelerinin hazırlanması,
     · Hedeflerin tayini,
     · Planlama,
     · Örgütlendirme ve kararların uygulanması,
     · Bilgisayar hizmetleri,
     · Sevk ve idare,
     · Mali revizyon ve vergi müşavirliği,
     · Piyasa araştırmaları,
     · Halkla ilişkilerin tanzimi,
     · Personel temini ve eğitimi,
    · Muhasebe organizasyon ve kontrolü,
    · Hukuk müşavirliği, 
Holding tarafından verilen bu tür hizmetlerin bağlı şirketlere gider yazılabilmesi için; 
a. Hizmetlerin mutlaka verilmiş olması,
b. Kesilen faturada hizmet türünün ayrıntılı olarak belirtilmesi,
c. Tek faturada birden fazla hizmet bedelinin bir arada yer alması halinde ise her hizmet bedelinin ayrı ayrı gösterilmesi, şarttır. 
Yukarıda belirtilen koşullara uygun olarak bağlı şirketler, holding tarafından kesilen fatura bedelini gider olarak kayıtlarında gösterebileceklerdir. 

Bu konu ile ilgili olarak Danıştay 4. Dairesi'nin E:1998/3480  K:1998/4820 sayılı kararında  “Grup bünyesi içinde yer alan şirketler arasında, şirket amaçları doğrultusunda finans kaynaklarının işbirliği içinde kullanılmasının örtülü sermaye olarak kabul edilemeyeceği ” ifadelerini kullanmıştır. Ayrıca, Danıştay 4. Dairesi'nin 09.06.1998 tarih ve E:1997/5241, K: 1998/2488 sayılı kararında  “Aynı holding bünyesinde yer alan şirketler arasında finans kaynaklarının holding amacı doğrultusunda ve işbirliği için kullanılması halinde, ticari işlemlerin cari hesapta takibi üzerinden günlük olarak faiz hesaplanmasında isabet bulunmaktadır.”  Hükmü bulunmaktadır.

Ancak, 

Her ne kadar Hizmeti sunan Holding ile hizmeti alan  holdinge bağlı yavru şirketler ayrı ayrı  tüzel kişiliklere sahip bulunuyor olsalar da ve bunlar arasındaki  hizmet alış verişinin kurallarını koyacak sözleşmelerin tarafların diledikleri şekil ve şartlarla düzenlenebileceğinin olanak dahilinde bulunmasına karşın, düzenlenecek faturaların tespitinde Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13. maddesinde düzenlenmiş olan  Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı olgusunu dikkate almak gerekmektedir. 

Kurumlar Vergisi Yasasının 13. maddesine göre, aşağıdaki hallerde kazanç Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı olarak sayılmakta ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun  “Kabul edilmeyen indirimler” başlıklı 11. maddesine göre gider olarak gösterilmesine olanak bulunmamaktadır. 
 
Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı
Madde 13

(1) Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.
(2) İlişkili kişi; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade eder. Ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece dahil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılır. Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler, ilişkili kişilerle yapılmış sayılır.
(3) Emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade eder. Emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen fiyat veya bedellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve belgelerin ispat edici kâğıtlar olarak saklanması zorunludur.
(4) Kurumlar, ilişkili kişilerle yaptığı işlemlerde uygulayacağı fiyat veya bedelleri, aşağıdaki yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanını kullanarak tespit eder:
a) Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi: Bir mükellefin uygulayacağı emsallere uygun satış fiyatının, karşılaştırılabilir mal veya hizmet alım ya da satımında bulunan ve aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilerin birbirleriyle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı piyasa fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmesini ifade eder.
b) Maliyet artı yöntemi: Emsallere uygun fiyatın, ilgili mal veya hizmet maliyetlerinin makul bir brüt kâr oranı kadar artırılması suretiyle hesaplanmasını ifade eder.
c) Yeniden satış fiyatı yöntemi: Emsallere uygun fiyatın, işlem konusu mal veya hizmetlerin aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yeniden satılması halinde uygulanacak fiyattan, makul bir brüt satış kârı düşülerek hesaplanmasını ifade eder.
ç) Emsallere uygun fiyata yukarıdaki yöntemlerden herhangi birisi ile ulaşma olanağı yoksa mükellef, işlemlerin mahiyetine uygun olarak kendi belirleyeceği diğer yöntemleri kullanabilir.
(5) İlişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanacak fiyat veya bedelin tespitine ilişkin yöntemler, mükellefin talebi üzerine Maliye Bakanlığı ile anlaşılarak belirlenebilir. Bu şekilde belirlenen yöntem, üç yılı aşmamak üzere anlaşmada tespit edilen süre ve şartlar dahilinde kesinlik taşır.
(6) Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulamasında, bu maddedeki şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılır. Daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilir. Şu kadar ki, bu düzeltmenin yapılması için örtülü kazanç dağıtan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şarttır.
(7)  Tam mükellef kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcilerinin aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü Hazine zararının doğması şartına bağlıdır. Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesidir.
(8) Transfer fiyatlandırması ile ilgili usûller Bakanlar Kurulunca belirlenir.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun yukarıya çıkartılan  “Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı” başlıklı 13. maddesi ışığında holdingler tarafından dağıtılacak giderlerin  dağıtımı sırasında uygulanacak kriterler önem kazanmış bulunmaktadır. Her şeyden önce dikkat edilmesi gereken nokta, holding tarafından yapılan giderlerden gene holdinginde pay alması gereğidir. Diğer bir anlatımla holding tarafından yapılmış olan giderlerin hepsinin yavru şirketler için yapıldığı varsayımından hareketle  bu giderlerin tamamını  dağıtıma tabi tutma olanağı bulunmamaktadır. Şirketler kendi durumlarına, faaliyetlerinin özelliklerine ve yavru şirketlerin cirolarının  holding içindeki payına göre genel giderlerin dağıtım oranını  tespit etmek  durumundadırlar.   

Holding'ler yavru şirketlerine dağıtacakları giderler için faturalar düzenleyecekler ve bu faturalarda ayrıca sunmuş oldukları hizmet için Katma Değer Vergisi tahakkuk ettireceklerdir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İnovasyon 16 Ekim 2019
İşletme sermayesi 16 Temmuz 2019