Hükümet senaryoları ve olası sonuçları

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Eğer “oyun teorisi”ni siyasete uygularsak, bir koalisyonun oluşturulabilmesi için koalisyon ortaklarının “kazan-kazan” (win-win) durumu içerisinde olması gerektiği ortada. (Ülkenin âli menfaatleri için partilerin kendi çıkarlarına karşı olsa da bir araya gelmesi gerektiği ülküsü sözde güzel de, fiiliyatta pek çalışmaz.) Seçimler sonucunda oluşan tabloya baktığımızda ise bu olasılığın oldukça düşük olduğunu ve her türlü koalisyon alternatifinde partilerin bir veya daha fazlasının “kaybet” durumu içerisinde olacağı görülüyor. Bu da açıkçası koalisyon ihtimallerini oldukça azaltmakta. 

Bahçeli’nin Salı günü HDP’nin içinde bulunduğu (veya dışarıdan desteklediği) hiç bir koalisyonda bulunmayacağını deklare etmesiyle zaten ortada sadece 1 tane koalisyon olasılığı kalıyor: AKP-MHP. Bu olasılığı inceleyip partiler açısından avantaj ve dezavantajlarına ve ekonominin nasıl etkileneceğine bakarsak: AKP-MHP koalisyonu geçişmeli taban yapıları ve ideolojilerinin yakınlığı nedeniyle ilk bakışta uygun bir senaryo olarak gözükmekte. Cumhurbaşkanının yetki aşımları ve örtbas edilen yolsuzluk soruşturmaları MHP’nin seçim sürecinde ön plana çıkardığı konulardı. Koalisyon durumunda bu konulardan fazla bir taviz vermek istemeyecektir. Esasen, böyle bir tutumun (Erdoğan’ın değilse de) Davutoğlu’nun işine geleceği de muhakkak. Böylece Davutoğlu eski iktidarla kendisi arasına bir mesafe koyarak, kendisinin “yeni” bir AKP’yi temsil ettiği iddiasına bir zemin hazırlayabilir. 

Bu durum aynı zamanda parti kadrolarını kendi eksenine çekerek Erdoğan’ın parti içindeki nüfuzunu azaltmasını ve kendi yerini sağlamlaştırmasını sağlayacaktır. (Ancak AKP’nin hâlâ bir RTE partisi olduğunu da unutmamak gerekiyor.) Öte yandan böyle bir koalisyon sırasında “barış süreci”nin dondurulacak olması AKP’nin Doğu’da kaybettiği oyları geri almasını da imkansız kılar. (Mamafih HDP’nin barajı geçmesiyle bu oylar zaten geri gelmemek üzere kaybedilmiş olabilir.) MHP için ise bu koalisyonun sağlayacağı avantaj çok net değil. Sonuçta sağ bir iktidarın küçük bir sağ parti ortağı olarak bu işten çok kazançlı çıkmayacaktır. Unutmayalım ki, bu 2 parti aynı zamanda birbirinin rakibi. MHP çekirdek seçmenini kaybetmese bile son seçimlerde AKP’den çaldığı oyları tekrar AKP’ye kaptırabilir. 

AKP-MHP koalisyonu açıkçası piyasalar tarafından (göreceli olarak) olumlu karşılanacak bir senaryo olacaktır. Ekonomi yönetiminde (ama iyi, ama kötü) bir devamlılık söz konusu olacak. Böyle bir iktidar döneminde Merkez Bankası’nın daha önce maruz kaldığı ve gücünü zayıflatan iktidar baskısına maruz kalmayacağı ve para politikası yönetiminde elinin daha rahat olacağı da ortada. 

Burada MHP’nin dengeleyici tavrı da önemli. Eğer MHP önceki iktidarın Türkiye’nin sanayici ve işadamlarıyla neredeyse kopma noktasına gelmiş olan ilişkilerini tekrar tesis edebilir ve yakınlık- yandaşlık esasına göre dağıtılan ihalelerin ve yatırımların önüne geçerse (kısacası ekonomiyi daha rasyonel ve verimlilik odaklı bir baza çekerse) iyi bir iş yapmış olur. Tabii, sadece siyaset açısından değil, ekonomi açısından da çok elzem bir konu da hukuk sistemine tarafsızlık, güven ve işlerlik kazandırılması. 

Sonuçta tek bir koalisyon alternatifi var, o da oldukça müşkülatlı. (Ayrıca Türkiye’de hiç bir zaman bir koalisyonun tam bir parlamenter dönem boyunca iş başında kalamadığını da unutmayalım.) Geriye ise “erken seçim” alternatifi kalıyor. Bunu bir “felaket senaryosu” olarak da nitelendirebiliriz. Küresel ekonomik konjonktürün de aleyhimize işleyeceği ve belki de (siyasi ve ekonomik) çok önemli kararlar alınması gereken bir dönemde geçici bir Hükümet işbaşında olacak. 

Erdoğan azalan nüfuzunu yeniden kazanmak için parti işleyişine iyice müdahil olacak. AKP kaybettiği milletvekillerini kazanıp yeniden tek parti olarak iktidara gelebilmek için her türlü çabayı gösterecek. (Tek tek her seçim bölgesinin mercek altına yatırılıp “hangi bölgeden kaç oy daha alınırsa milletvekilli sayısı artar?” hesaplarının yapılacağından emin olabilirsiniz.) 

Sonuçta ortaya çıkan yeni parlamentoda AKP kıl payı çoğunluğu ele geçirse bile, bu “rahatlatıcı” bir sonuç olmayacak (ki oy dağılımının aynı kalması ve başlangıç noktasına geri dönülmesi de yüksek bir olasılık). Şaibeler ortaya çıkacak. 

Seçimler öncesinde yerli ve yabancı yatırımcıları ürküten ve Türkiye ekonomisinin düşük performansında etkili olan bütün şartlar misliyle devam edecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019