İç borçlanma ve borç ödemesinde görünenler ve dikkat çekmeyen gerçekler

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Faiz son günlerin en popüler tartışma konusu haline gelince biz de iç borçlanma ve ödemenin yıllar boyunca nasıl seyrettiğine bakmak istedik. Hazine Müsteşarlığı kaynaklı rakamları iki dönemde ele aldık; 12 yıllık AKP dönemi ve önceki 12 yıllık dönem. 

Türkiye gibi yüksek enflasyon yaşanan bir ülkede rakamların bir görünen, yani cari, bir de pek dikkat çekmeyen, bir anlamda görünmeyen, yani sabit düzeyinin olduğunu öncelikle vurgulayalım. Zaten yazımızı bu iki cepheyi dikkate alarak oluşturduk. 

Önce rakamlara bir göz atalım, bu dönemlerde ödeme ve borçlanma nereden nereye gelmiş... 
12’şer yıllık dönemler itibariyle bakıldığında “görünen” rakamlarda müthiş bir artış var. 

Önceki 12 yılda 424 milyar lira olan borçlanma, son 12 yılda 1.6 trilyona çıkmış. 

1991-2002 döneminde 397 milyar lira olan toplam ödeme de 1.9 trilyon liraya fırlamış. 

Daha az olmakla birlikte döviz cinsinden de artış var. Önceki 12 yılda 739 milyar dolar olan borçlanma, son 12 yılda 1.1 trilyona yaklaşmış. Toplam borç ödemesi ise 676 milyar dolardan 1.2 trilyon dolara ulaşmış. 

“Trilyon dolar” ifadelerinde bir hata yok; çünkü zaten ödemeler “trilyon TL” düzeyinde. 

Rakamlar müthiş, rakamlar ürkütücü, rakamlar “Acaba bir yanlışlık mı var” dedirtecek düzeyde. Ancak, bu rakamların açıklaması var; biri enfl asyon, bir diğeri ülkenin gelişiyor, GSYH’nin büyüyor olduğu gerçeği. Enflasyon yaşayan bir ülke olarak rakamları yalnızca mutlak değeriyle görmek yanıltıcı. 

Sabit fiyatlarla durum 

Madem son 24 yılın rakamlarını 12’şer 12’şer karşılaştırıyoruz, bir de 25’inci yılın, yani 1990’ın rakamlarını baz alarak bir seri oluşturalım istedik. 
Buna göre, 1990 yılı sabit fiyatlarıyla 1991-2002 dönemini kapsayan 12 yıldaki toplam borçlanma 2.2 milyon lira. Bu dönemdeki toplam borç ödemesi ise 2 milyon lira. 

Geliyoruz AKP iktidarında geçen son 12 yıla. Toplam borçlanma 1.9 milyon lira, ödeme ise 2.2 milyon lira. Bu rakamlar da “milyon” diye çok küçük görünmesin, 1990 yılı fiyatlarından söz ediyoruz. 

Yani, iç borçlanma ve borç ödemesinde 1991-2002 dönemi ile 2003-2014 dönemi arasında sabit fiyatlara göre hesaplama yapıldığında öyle aman aman bir fark yok. 

GSYH’ye oranda da iyileşme var 

Borçlanma ve borç ödemesine ilişkin verileri cari fiyatlarla ve 1990 yılı sabit fiyatlarıyla özetle değerlendirdik. Rakamları, bir başka yöntemle daha ele almakta yarar var. Bu da, cari rakamların, ilgili yıldaki cari fiyatlara göre GSYH’ye oranının nasıl seyrettiği. 

1991-2002 döneminin toplamındaki borçlanma, bu dönemdeki GSYH’nin yüzde 42’si kadar bir büyüklük oluşturuyordu. Borçlanmanın GSYH’ye oranı, son 12 yılda ise yüzde 13.3’e geriledi. 

12’şer yıllık dilimler itibariyle toplam borç ödemesinin GSYH’ye oranı yüzde 39.2’den yüzde 15.3’e, net borçlanmanın oranı ise yüzde 14.8’den yüzde 2.4’e indi. 

Faiz dert olmaktan çıktı gibi 

Son dönemde dikkatler faize olması gerekenden fazla çevriliyor. Daha düşük faize kimsenin itirazı yok da, o düşük faizin de bazı yan etkileri olacağı ve o yan etkilerin yatırımları artırmak bir yana tam tersi caydırıcı etkiler doğuracağı göz ardı ediliyor. Türkiye’de sanayinin döviz kuruna, faizden çok daha fazla duyarlı olduğu gerçeği unutulmuşa benziyor. Hele faiz indiriminin, birikimi olanlar açısından yaratacağı olumsuzluk ve Türkiye’deki tasarruf eksikliği neredeyse hiç akla gelmiyor.

w46jymj.png

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar