İhracatı anlamak

Doç. Dr. Hatice KARAHAN
Doç. Dr. Hatice KARAHAN EKONOMİK STRATEJİ hkarahan@medipol.edu.tr

Geçen yıl bu zamanlar ihracattan gelen olumlu haberlerle yüzümüz gülüyordu. Özellikle Avrupa’ya ihracattaki çift haneli büyüme rakamları umut vericiydi. Evet, Rusya sıkıntısı kapıyı çoktan çalmıştı ancak Irak’ın başına gelecekleri de kimse bilemezdi. İlgili jeopolitik dertlerin ekonomiye yansıması ise hiç vakit almadı ve yıl ilerlerken kendimizi iki favori pazarımızda hızla küçülür halde bulduk. 2014 ihracatımıza en sert damga vuran gelişmeler bunlardı. Zira Rusya ve Irak pazarındaki düşüş, nominal ihracat gelişim hızımızı toplam 2,5 puan aşağı çekti. Dış taleple büyümeye çalıştığımız bir dönem için azımsanacak gibi değil. 

Ve 2014’ü büyük ölçüde ihracat, ikincil derecede ise -bilhassa son çeyrek toparlanmasına bağlı olaraközel tüketim desteğiyle geride bıraktık. 4. çeyrek verilerinin verdiği ana mesaj ise, büyümenin yıl genelinden farklı olarak dış talepten iç talep yönüne doğru kaydığı... Bu gelişmede, ihracat kanadında söz konusu unsurlara ek olarak Avrupa’dan gelen desteğin de azalması etkili oldu. 

2015 yılında geldiğimiz noktada da, benzer bir durum mevcudiyetini koruyor. TİM’in açıklamış olduğu ilk çeyrek verileri, ihracatta yüzde 12,3 oranında bir gerilemeye işaret ederken, bu daralmanın 5,6 puanının AB’den gelmesi dikkat çekiyor. Duyulduğunda hayal kırıklığı yaratan bu rakamın arkasında yatan dinamikleri okumak ise, ihracatçımızın bugüne ve yarına sağlıklı bakması açısından önemli... 

1. Çeyrek TİM verilerine göre AB’ye mal ihracatımız da yüzde 12,3 düştü ancak bu değişim dolar üzerinden hesaplanıyor. Oysa bu dönemde bölgeyle ticarette kullanılan Euro, dolar karşısında yüzde 18 civarı değer kaybetti. O halde ihracat rakamlarındaki düşüşte güçlü bir parite etkisi var. Zaten bölgeye ihracat, Euro cinsinden bakarsak yüzde 6,5 arttı. Almanya ve Fransa’ya yüzde 4, İtalya’ya yüzde 7’lik artış var. İspanya’da ise dolar bazında dahi artış var desem, sanırım yeterli olur. 

Dolayısıyla, ihracatımızın AB pazarında ve buna önemli ölçüde bağlı olarak toplamda çakılıyor gibi görünmesinde, kur çok ciddi bir rol oynuyor. Bölgeye ihracatımız artarken, “kaydi” olarak azalıyor. Güçlü parite etkisinin, bu yıl Avrupa pazarında devam edeceği ise ortada. İhracatımız artıyor olsa da, dolar cinsinden düşüyor görünecek. Bu ayrımı akılda tutmak gerek. 

Bu bağlamda moralleri bozmadan, var olan miktar bazındaki artışın da devamını sağlamak önemli… Nitekim Euro Bölgesi’ndeki parasal genişleme paritede etkiler yaratmakla birlikte, talebin canlanması adına ümit verici olacak. İlgili partnerlerimizden gelen öncü göstergeler de, bu yöndeki beklentileri güçlendiriyor. Yavaş yavaş da olsa gelecek bir kıpırdanma, bölgeye ihracatımızın hızlanmasını sağlayacak. Zira Avrupa’ya ihracatımız elastik bir yapıda ve bölgedeki küçük ivmelenmeler ihracatımıza coşku olarak geri dönebiliyor. 

İlk çeyrekteki yüzde 12,3’lük toplam kaybımızın arkasında, ayrıca 2,7 puanlık bir negatif BDT etkisi göze çarpıyor. Malum, Rusya’daki daralma burada ağırlıklı bir faktör. İhracatta BDT unsuru, yine dış dünyanın bize ihraç ettiği bir problem... Jeopolitik temellere dayanması ise, kısa vadede güçlü beklentiler aşılayamıyor. Irak için de durum bu şekilde. 1. çeyrekteki ihracat düşüşünün 2 puanından sorumlu olan Irak pazarını toparlamak zaman alabilir. Öte yandan, olumlu gelişmeler var. İran ve ABD pazarlarımızdaki sırasıyla yüzde 31,5 ve yüzde 12,7 oranlarındaki artışlar göz dolduruyor. BAE ve S. Arabistan da, öne çıkan ülkelerden. 

Sonuç olarak, dış dünyadaki olumsuzlukların bize de kaçınılmaz olarak yansıdığı bir dönemden geçiyoruz. Üstelik döviz piyasalarındaki durumlar, gerçek performansımızı yansıtamamamıza sebep oluyor. Jeopolitik unsurlarla hırpalanan pazarları bir yana koyarsak, Avrupa ve ABD pazarlarımızda olumlu bir tablo var. Bir süredir dikkat çeken İran’da ise, nükleer müzakerelerinin sonlanmasıyla birlikte ivme kazanabiliriz. Arap pazarlarının da yeşil ışık yaktığını unutmayalım. 

Orta ve uzun vadeyi ise, şimdiden inşa etmemiz şart. Bu anlamda, bugüne kadar pek uzanmadığımız yükselen pazarlara yoğunlaşmak gerekiyor. Daha da önemlisi, bölgesel ve küresel işbirliklerinde rol almak için stratejik çabalar sarf etmek. Zira geleceğin dünyası, bunun üzerine kurgulanacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yatırım iştahsızlığı 19 Haziran 2017
Hindistan fırsatı 08 Mayıs 2017
Petrol hikayesi 05 Aralık 2016
Keyifsiz görünüm 24 Ekim 2016
Türkiye’ye güvenenler 15 Ağustos 2016