İki mesele yine ön planda

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Seçim iyice yaklaştı. Hafta sonuna doğru seçim yasakları devreye girmeye başladı. Zaten sanırım herkes söyleyeceğini söyledi. Son noktada günlük medya seçim anketlerinin birçoğunu bir araya getirdi, mukayeseli bir tablo sundu, genel bir izlenim oluşmaya başladı. İlginç de bir durum çıktı ortaya. Özellikle iktidar partisi için yayınlanan sonuçların birbirinden olağan yanılma payının çok ötesinde farklılık gösterdiği görüldü. Bu anketleri yapan kuruluşlar sanki kendilerinin olmasını istedikleri sonuçları bulgu olarak açıklıyorlar gibi bir duygu geldi içime çöreklendi. Seçim anketlerinin güvenilirliği zaten kuşkulu hale gelmişti. Bu sonuçlar güveni daha da sarsmıştır diye düşünüyorum. 

Seçim döneminin sonunda haber akışı ve yorum açısından yavaşlatılmış bir dönem geçireceğiz. Herhalde biraz da bu durumun etkisiyle ilgi ve dikkatler dışarıya döndü. Üstelik veri ve olay akışının oldukça sakin olduğu bir döneme rastladı bu. İçeride ve dışarıda yine olaylar var ama geçtiğimiz günlere kıyasla bunların gündeme girme, haber olma enerjileri oldukça düşük. Durum böyle olunca iki kadim mesele yeniden ön plana çıkmış, gündeme yerleşmiş gibi görünüyor. Dediğim gibi bunlar yeni, orijinal, ilk kez gündem oluşturan gelişmeler değil. İkisi de uzunca bir süredir gündemde. Bunlardan birisi ABD Merkez Bankası’nın (FED) beklenen faiz kararı ve bunun etrafında ortaya çıkan gelişmeler. Öteki de Yunanistan’ın artık yılan hikayesine dönmüş olan borç sorunu ve bu borçların ödenmesindeki tıkanıklıklardan kaynaklanan meseleler. 

Bu ikili, belki biraz da gündemin boş olmasının sonucu olsa gerek, yine ön plandalar. Aslında birbirine uzak iki olay bunlar. Ama geçen zaman içinde ortak bir özellik edindiklerini düşünüyorum. İkisinde de çözüm noktasının sürekli ileriye itiliyor, öteleniyor olması bu ortaklığı oluşturuyor. FED’in faizi yükselteceği neredeyse iki senedir biliniyor. Bunun zamanlamasına ilişkin senaryolar FED’in her aylık toplantısının öncesinde yoğun biçimde tartışılıyor. Ama faizi yükseltme kararı sürekli ileriye itiliyor. 

Benzer bir durum Yunan meselesinde de görülüyor. Yunanistan’da çok sayıda ekonomik, sosyal ve siyasal sorun var. Muhtemelen küresel sistemi daha yakından ilgilendirdiği için Yunanistan’ın dış borçları ve bunların geri ödenmesi meselesi hep ön planda tutuluyor. Uzunca bir süredir Yunan ekonomisi deyince neredeyse otomatik olarak borçların nasıl ödeneceği, bunun kimin desteği ile yapılacağı gibi konular akla geliyor. Buna ilişkin müzakereler sürüp gidiyor. Ama aynı FED kararı meselesinde olduğu gibi, bu konuda da karar yok, mesele sürekli ileriye taşınıyor. 

Bundan bize ne, varsın kararlarını ötelensinler denecek bir durum yok ortada. Bu iki konu öyle masum, kendi halinde meseleler değil. Her ikisinin de ciddi açılımları ve küresel etkileri var. Her şeyden önce dünya ekonomisinde beklentileri biçimlendiren, risk algısını belirleyen iki ana mesele konumuna gelmiş durumda bunlar. 

Örneğin, Yunanistan meselesi sürüp gittikçe Avrupa Birliği içinde önemli bir risk çıbanı varlığını sürdürüyor. Birliğin büyüyemediği, sürekli durgunluk durumunun sınırında dolaştığı biliniyor. Bunun üzerine bir de çözümü sürekli ertelenen Yunanistan meselesi gelince Avrupa’nın kendi içinde ve etrafında bir büyüme dinamiği yaratma kapasitesi iyice zafiyete uğruyor. Büyüyemeyen birlikte kaynak yaratma ve Yunanistan’ın borç sorununu bir çözüme götürme gücü de sınırlı kalıyor. Mesele sürekli risk üreten bir konu olarak varlığını sürdürüyor. Bu hafta içinde olduğu gibi, gündem boşalınca da üst sıraya gelip oturuyor. 

FED’in faiz kararı da böyle bir soruna dönüşmek üzere. ABD ekonomisinde parasal daralmanın başlatılması hemen bütün ülkelerin büyüme ve dengelenme sorunlarını yakından ilgilendiriyor. Faizin yükseltilmesi ile başlayacak süreç uluslararası sermaye akışının yönünü ve hacmini ciddi ölçüde etkileyecek. Bu nedenle faizin yükselme olasılığı dahi ortalığı karıştırmaya yetiyor. Bu nedenle de FED’in faizi yükseltme kararı da uzun süredir beklentilerin ve risk algısının biçimlenmesinde ilk sırada yer alıyor. ABD’de de büyümenin hala net bir kulvara yerleşememiş olması orada da büyüyememe ve sürekli durgunluğa kayma olasılığını canlı tutuyor. Bu ortam FED’i faiz yükseltme konusunda kararsızlığa itiyor. Zaman zaman geri plana kaysa da gündem boşalınca bu mesele de yeniden devreye giriyor. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018