İletişimin 'Kuşak' çatışması

Bugünün ışıltılı klavyelerine, geçmişin tozlu yollarından geçerek ulaşan iş dünyasının yeni dünya ile imtihanı her gün yeniden başlıyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Büyük holdingin toplantı odasında yenilenen yüzü yakında halka tanıtılacak bir şirketin lansman hazırlıkları yapılıyordu… Sosyal medya, etkinlik, reklam ve PR ekipleri hazırlanmış hararetli sunumlar ardı ardında sıralanıyordu… Yönetim Kurulu Başkanı'nın da toplantıya katılması ekipleri heyecanlandırmıştı. Yaş ortalaması 24'ten fazla olmayan sosyal medya ekibi sözcüsü Başkan'a dönüp 'Oreo diye bir kurabiye markası var, şimdi bunlar rakipleriyle atışmalı işler yapıyorlar, çok acayip ilgi çekiyor… ' dedi. Ardından yine aynı ekipten biri 'yaaa evet süper işler çıkıyo onlardan bizde yapsak, ona göre stratejimizi kursak' minvalinde bir şeyler söyledi… Toplantı 2 saat boyunca sosyal medyacı ekibin bu tip ilginç önermeleri ve yönetim kurulu başkanının adeta düğüme dönmüş akılıyla sona erdi... Patronun son olarak söylediği sözler ise tüm bu anlatılanlardan ne sonuç çıkardığını anlatıyordu; "Bu bahsettikleriniz oldukça teknik ama günün sonunda biz sonuca bakacağız…."   Sosyal medyada yaşanan gelişmelerin kuşak çatışmalarını tetiklediği muhakkak, ancak özelikle Y kuşağına atfedilen 'yenilikçi' , 'geleceğe doğan kuşak'  imajını didiklemekte fayda var, çünkü tecrübenin yerini doğuştan gelen kazanım tutmuyor. Ardında sağlam bir stratejisi barındırmayan iletişim ise ister sosyal ister asosyal olsun temelsiz bina gibi boşlukta sallanıyor…

Değişen çağa karşı Don Kişot

Bugün krizlere karşı daha savunmasız olduğumuz, en küçük bir fısıltının büyük gürültülere sebep olduğu bir dönemin çağdaşlarıyız. Öyle ki özellikle yaşları 30 ve üzerine olan kuşak için hayat adeta her gün onları sınıyor… Evde telefon olmayan bir dönemde başlayan bir hayatı, göz bebeğinden akan bilgilerle devam ettiren bu 'geçiş' kuşağı sancıların hasını yaşıyor… Yel değirmenlerine karşı savaşan Don Kişot misali her gün başka başka 'yeni'leri anlamaya, uygulamaya çalışıyor.  Sadece bu mu? Diğer ülkeler harita sayfalarındaki bayraklardan ibaret sanarak büyüyen bu kuşak bugün o hayali ülkelere mal satıyor, üretim yapıyor, dinliyor, izliyor, cevap veriyor, sorun çözüyor… Küreselleşme dediğiniz tek dişi kalmış canavarla baş eden kuşakdaşlar öbür taraftan da kulaklarına fısıldanan tüm bu yeni dünyanın kodlarını çözmeye çalışıyorlar.  

Sosyal medyanın gelişimi

İlk zamanlarda tüm bu sosyal medya, yeni medya düzeni daha çok gençlerin, teknolojiye daha yakın duranların ilgilendiği, iş dışı, sosyal dünyayı ilgilendiren paylaşımların olduğu internet ortamları olarak algılanıyor- ve hatta öyle kullanılıyordu.  Ancak, dünya genelinde  2008 yılında Barack Obama'nın ABD Başkanı seçilmesindeki gözleri bu sosyal ağlara ciddi anlamda çevirdi… Kitleler sosyal medyayı çok daha farklı amaçlarla kullanabileceklerini fark ettiler… İste o kitlelerin bu bir anda artan ilgili bu alanda 'uzman' sayısını katladı… Bizde ise 2009 yılından itibaren içinde her türlü katmanın olduğu bir gayya kuyusuna dönüştü. Faydalı, faydasız, tehlikeli her türlü içeriğin olduğu bir gayya kuyusunda, iş süreçlerimizi geliştirmek, hedef kitlemize daha kestirme yoldan ulaşmak, kişiselleşen taleplere yetişmek için adeta yılgın bir arayış içindeyiz.  Her gün ağır toplantı odalarında onlara adeta başka bir dünyadan ezgiler fısıldayan çocukları dinleyen patronların işi kolay değil…

Strateji her şeydir

Öte yandan yeniye ulaşmak eskinin terk edilmesi anlamına gelmez… Bizlere okullarda okutulan iletişim kuramlarının üzerine inşa edilen yeni,  doğru kurgulanmadığı takdirde ortaya çıkan sonucun kimseyi tatmin etmesi mümkün değil… Bir hedefe ulaşmak için iyi koordine edilmiş yaklaşım anlamına gelen strateji olmadan atılan adımların suya yazılan yazıdan farkı yok.  FourLeafPR Kurucusu Suzanne E. Henry  strateji ile taktiğin ile bolca karıştırıldığını gördüklerini söylüyor. Herry, "Oysaki uzun vadeli olan ve genel çerçeveyi çizmesi gereken strateji tüm birimlerin hangi açıyla hareket edeceğini belirleyendir… Yani şirketin bir stratejisi vardır.  Strateji gibi karmaşık bir kelimeyi iletişim disiplinine uyguladığınızda ortaya neyi, ne amaçla hangi zamanda, nasıl ileteceğinizi kurgulama sanatı gibi bir kavram çıkar" diyor. Gerçekten de sadece kurgulama değil adeta'algıyı kontrol' mekanizmasının vites kutusu gibi hayal edebileceğiniz strateji şirketin uzun uzadıya incelenmesi, misyon, vizyonun yanı sıra geleceğe yönelik beklentilerin değerlendirilmesi ile ortaya çıkıyor.
Y Kuşağının yaratıcılıkla beraber gelen sabırsız yapısı ise tüm bu süreçlerin ağır işlemesi karşısında sendeliyor, sıkılıyor. Direk sonuç odaklı, teknolojiyi hatmetmiş, heyecanlı bu kuşak için stratejik öncelikleri konuşmak yerine Oreo kurabiyelerinin bir hamlesini anlatmak daha mantıklı geliyor… Uygulamaya geçmek, aynı başarıyı elde etmek, bunu da bir an önce yapmak istiyor. Oysa ki bahsedilen işin arkasında tüm o uzun süreçlerden geçerek hazırlanmış stratejiyi  incelemek istemiyor…  Görünen o ki, iş dünyası X-Y-Z kuşaklarının kendilerine münhasır özellikleriyle çalışmaya ve çatışmaya devam edecek… 'Bir tweet attım ve bütün hayatım değişti' yerine, 'bir strateji kurguladık ve geleceğe kaldık' diyeceğiniz, içinize sindirerek, dilinizden konuşan insanlarla kurgulayacağınız stratejiler dilerim…

Bir iş ne kadar hızlı yapılırsa aynı hızda da yok ediliyor

Sevda YÜZBAŞIOĞLU

Bahsettiğim giriş hikayesini bizzat yaşamamış olsaydım anlatılanların biraz abartı olduğunu düşünebilirdim… Dünyadaki gelişmeleri izlemek, takip etmek, örnekleri içselleştirmek, günlük rutini kırmaya çalışarak bir şekilde uygulamaya çalışmak… Bunların hepsine varım. Ancak karşınızdaki kişinin kim olduğuna, sizden ne beklediğine, ne duymak istediğini anlamadan, ders anlatır gibi sosyal medya anlatmak, üstelik tüm bunları strateji olarak tanımlayıp bir de üzerine 200 kelimelik bir Türkçe dağarcığı ile anlatmak fazlasıyla pohpohlanan Y kuşağının bir sonucu gibi geliyor bana… Son dönemde yıldızı parlayan sosyal medya ajanslarının ağızlarından çıkan her kelimeyi hayranlıkla dinlemeden önce durup stratejiyi bir gözden geçirmek gerekiyor…
Dünyadaki pazarlama iletişim örneklerinin Türkiye'ye uygulanması konusuna gelince… Büyük çoğunluğu için biz henüz yeterince olgun bir ülke statüsünde değiliz;  Rekabet yasalarımız sıkı, tabularımız çok fazla, toplumun hangi kesiminin neye tepki göstereceğini bilemiyoruz.  Bam tellerimiz bildiğiniz gibi değil… Daha doğrusu bilmek için tecrübe, bilgi gerekiyor.  Y kuşağı kendine fazlasıyla güvenli, teknolojiyi süper kullanıyor, her sorunun cevabına yaklaşık 1 dk içinde Google sayesinde cevap veriyor ancak  strateji kurgulamak, noktaları birbirine bağlamak yerine en kestirme yoldan gitmek yine aynı kuşağın özelliklerinden biri.  Oysa ki acele işe şeytan karışıyor, bir iş ne kadar hızlı yapılırsa aynı hızda da yok ediliyor…