IMF toplantılarından izlenimler

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE fatma.melek@akbank.com

Ekim başında Washington’da gerçekleşen IMF Dünya Bankası toplantılarında dünya ekonomik büyümesinin potansiyelinin altında seyrettiği belirtiliyor. Ancak bölgesel büyümeler de bir ayrışım içinde. Buna göre ABD ve İngiltere büyümede pozitif ayrışırken, Euro bölgesi yeniden bir duraklamada. 

Yapılan toplantılarda AB için politika alternatifl eri konusunda da farklı görüşler dile getiriliyor. Alman katılımcılar krizden çıkış için adresi yapısal reform ve sıkı maliye politikasına bağlıyor. Diğer görüşler ise, özellikle kamu yatırımlarının artırılması yoluyla maliye politikasında genişleme, para politikasında Avrupa Merkez Bankasının varlık alımını daha da genişleterek devlet tahvillerinin alımını öneriyor. 

ECB’nin 2013’de bilançosunu daraltması (2012 ortası 3 trilyon Euro à şu anda 2 trilyon Euro), para politikasının Fed bilançosuna nazaran (aynı dönemde 2 trilyon $ à 4 trilyon $) daha sıkı olduğuna işaret ediyor. Bu dönemde, Euro/dolar paritesi 2012 ortası 1.20’den 2 yıl içinde 1.39’a yükselirken, ABD büyümesi sağlamlaştı, Avrupa tekrar durağanlaştı. Paritede son günlerde gelinen 1.27 seviyesi 2 yıllık yükselişin bir düzeltmesi olarak da görülüyor. 

ECB yetkilileri kredi koşullarını iyileştirmeye odaklanırken, piyasaya verilecek likidite konusunda kesin bir rakam taahhüt etmiyorlar. Verilecek likiditenin boyutunu piyasanın vereceği tepki belirleyecek. ECB’nin alabileceği özel sektör bonosu 1 trilyon Euro’ya kadar çıkabilir. 

ABD ekonomisi için genel görünüm olumlu olarak görülüyor: Kamu harcamalarının büyüme üzerindeki negatif etkisi ortadan kalkıyor. Konut piyasası toparlanıyor, istihdam göstergeleri olumlu. Konut dışı yatırımlardaki artış %7 ile uzun vadeli ortalamasının üzerinde seyrediyor. Genel olarak 2015 ortasında ilk faiz artırımı bekleniyor. ABD’de faiz arttırımını öteleyebilecek iki faktör var: Doların konsensüs ötesi değerlenmesi ve ABD dışındaki ülkelerdeki büyümenin önemli ölçüde yavaşlaması. 

Çin’de de büyümenin kademeli ivme kaybetmesi bekleniyor. Büyüme kompozisyonu yatırımlardan/ inşaat konut yatırımlarından hizmet sektörüne kayacak. Çin’deki problemler: Aşırı yatırım ve kredi büyümesi, konut sektöründeki yüksek arz fazlası ile gölge bankacılık faaliyetleri. Bundan sonra Çin’de büyük ölçekli bir teşvik uygulaması olmayacak. İnşaat sektörü yatırımları toplam yatırımların %20’sini, diğer emtia sektörü de (çimento, demir vb.) dahil edildiğinde %30’unu oluşturuyor. Dolayısıyla Çin kaynaklı talep gerilediği ve global arz da arttığı için emtia fiyatlarında görünüm aşağı yönlü olacak. Bu dinamik Türkiye için cari açık ve enflasyon açısından olumsuz resmi bir miktar dengeleyecek. 

Gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) görünümüne bakıldığında ise sermaye akımlarının yönü önemli. Bu akımlarda yaşanan aşırı oynamalar temelde üç faktöre bağlanabilir. İlki global risk iştahı ve büyüme görünümü. İkincisi ABD ekonomisinin seyri ve son olarak da ülke/bölgeye özgü faktörler. 

Mayıs 2013 FED’in varlık alımında azaltım politikası (tapering) iletişimi sonrası GOÜ’lerde görülen satışlar, yurt içi faktörlerden ziyade global risk alma iştahı ve global büyüme faktörü ile daha fazla ilişkili olduğu değerlendiriliyor. Buna göre, ABD’de beklenen faiz artırımının GOÜ üzerinde etkileri değerlendirildiğinde; 

İlk olarak; global risk iştahının ve global büyümenin yüksek olduğu bir ortamda GOÜ’lerden sermaye çıkışlarının daha ılımlı olması beklenebilir. 

İkinci olarak; ABD ekonomisinin görünümü: Beklenen faiz artırımı ABD ekonomisinin güçlü seyrettiği bir ortamda gerçekleştiği takdirde GOÜ’lerden sermaye çıkışlarına etkisinin daha sınırlı olması bekleniyor. Bunun yanı sıra, ABD para politikası normalizasyonunun iletişimi -faiz artışlarının hangi hız ve oranda yapılacağı - sürpriz faktörünü azaltarak sermaye çıkışlarını ılımlı olmasını sağlayabilecek. 

Son olarak, ülkeye özgü dinamikler (cari işlemler açığı, rezervlerin seyri, vb) yurt içi önemli faktörler. Ancak, tapering sonrası, farklı şiddette olmak üzere, GOÜ’lerin tümü satış gördü. Bu dinamiklerin dışında ülkenin daha az borçlu olması sermaye çıkışlarında kırılganlığı azaltacak bir faktör olarak görülüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2016 Beklentiler 07 Ocak 2016