Bir masal şehirde...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com



Önce New York gelir benim için, tabii ki İstanbul her zamandır, sonra Avrupa başkentleri... Brezilya’da geçen bir haftadan sonra İstanbul özlemimi tam gideremeden Venedik’e doğru yola çıktık. Türk Hava Yolları bırakın gecikmeyi, vaktinden önce indi Venedik’e, dönüşte de neredeyse yarım saat evvel İstanbul’daydık. Yolculuk konforu, servis yine başarılıydı. Makûl fiyatları nedeniyle olsa gerek yedi düvelden insanlar, seyahat için THY’yi seçmişlerdi.
İyi ki de Venedik’e gitmişiz. Kışın bir başka güzel, yazın o “saçma” kalabalığından uzakta. Yürümenin, kanalların, köprülerin, biribirinden güzel binaların tadını çıkarabilirsiniz. Biz de öyle yaptık...
Şehrin yaklaşık 8 kilometre kuzeyindeki Marco Polo Havaalanı’nın hemen kapısında bekliyor her yarım saatte bir kalkan shuttle bus’lar. İki firma var bu güzergâhta çalışan. Biz giderken express servis ATVO’yu, dönüşte ise çevreyi dolaştırarak götüren ACTV’nin otobüslerini seçtik. 5 euroya, araçla gidilebilecek son nokta olan Roma Meydanı’na ulaşıyorsunuz.
Tabii deniz yoluyla gitmek de mümkün. Blu veya Arancio hatlarıyla 15 euroya bütün adaları dolaştıktan sonra San Marco’ya çıkıyorsunuz. Water Taxi kullanacağım derseniz rakam, 100 euroyu geçiyor...
Şehrin içinde ulaşım da su taksileriyle pahalı, ama vaporettoya binerseniz saatlik biletleri 6.5, 12 saatlik olanları 16 euro’ya almak mümkün. Sezona göre bu rakamlar değişebiliyor. Bir haftalık olanlar ise 50 euro... Vaporetto seferleri sabah 05.00’da başlıyor, geceyarısına kadar devam ediyor. Onlarla bütün kanalları, adaları dolaşabiliyorsunuz.
Unutmamanız gereken, gemiye binmeden önce biletlerinizi iskele girişlerindeki makinelere dokundurarak onaylatmanız. Aksi takdirde ceza ödeyebilirsiniz.
Bu arada gondollarla ilgili rakamları da vereyim, yoğun mevsimde 100 euronun üzerinde ama, bu mevsimde, 40 dakikalık bir turu, 80’e, hatta 60’a yapabileceklerini söylediler. Tabii birçok Avrupa şehrinde olduğu gibi “kent kart” da satın alabilirsiniz.
40 euro ödeyip bir hafta müzeleri, kiliseleri ücretsiz gezebilir, 1.5 euro olan şehir tuvaletlerini (günde 2 kez) kullanabilirsiniz. Bu kartlara, bazı restoran ve kafelerde de indirim var. Venedik’e eğer trenle geldiyseniz Santa Lucia tren istasyonunda ineceksiniz, bir durak sonrası Roma Meydanı. Köprülerden valizlerle geçmekten üşenmem deyip yarım saat, 40 dakika kadar yürürseniz, San Marco Meydanı’na ulaşabilirsiniz. Yok, yürümem derseniz, hemen önünden kalkan vaporettolarla istediğiniz noktaya gitmeniz mümkün... Venedik’te kalmanın bir alternatifi de 10-15 dakika uzaklıktaki Mestre şehrini tercih etmek. Buradaki oteller daha ucuz; Santa Lucia’ya trenle veya Roma Meydanı’na sık aralıklarla çalışan otobüslerle geçebiliyorsunuz. Biz, havaalanından shuttle bus’la geldiğimiz Roma Meydanı’ndan kalacağımız otele yürümeyi tercih ettik. Accademia’ya kadar dura-baka 40-45 dakika (vaporetto ile de neredeyse aynı süre) keyifli bir yürüyüştü. Otel, San Vio Kanalı’nda, Accademia köprüsü ve GüzelSanatlar Akademisi ile Guggenheim Müzesi’nin tam ortasında, Dorsoduro Bölgesi’nde bir 17. yüzyıl Venedik eviydi. Eğer havaalanından vaporetto ile geliyor olsaydık, 5 dakika uzaklıkta olan Zattere’de inecektik.
Valizleri odaya bıraktıktan, balkona çıkıp kanala şöyle bir göz attıktan sonra, bütün yolculuklarda olduğu gibi bitip tükenmeyen yürüyüşlere hazırdık... İlk güzergâh, Accademia Köprüsü’nü geçip klasik yoldan San Marco Meydanı’na ulaşmaktı. Neyse ki hava güneşliydi ve hemen Büyük Kanal’da başlayan fotoğraf ve film çekimlerimiz, bir yaylı çalgılar sergisi gezmemiz bizi epey yavaşlatmasına rağmen, meydana ulaştığımızda saat öğleni yeni bulmuştu... Ve Venedik yolculuğumuz, iki gün daha - bu köşeye sığmadığından - gazetenizde ise Salı sayfasında devam edecekti...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar