İngiltere’de 'siyah-beyaz' tartışması

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

İngiliz DailyMail gazetesinin geçtiğimiz günlerde İngiltere U-21 takımının kamp yaptığı otelde çektiği fotoğrafl ar ve bu fotoğrafl arın yayınlanmasının ardından ülkede başlayan tartışmalar bir anda gündeme oturdu. “Fotoğrafl arda gündem yaratacak ne vardı?” diye soracak olursanız, en kısa yoldan “siyahî ve beyaz oyuncuların birbirleri arasına koydukları mesafe” şeklinde cevap vermek mümkün. Yayınlanan fotoğraflarda iki grubun farklı masalarda yemek yedikleri, spor salonu ve yüzme havuzunda da birbirlerinden ayrı olarak vakit geçirdikleri açıkça görülüyor. İngiliz kamuoyunun bir kısmı futbolcuların iyi anlaştıkları arkadaşlarıyla bir arada bulunmalarının son derece normal olduğunu savunurken, farklı bir kesim ise bu denli keskin çizgilerle belirlenmiş bir ayrışmanın ortada bir problem olduğunu gösterdiği görüşünde. 80’lerde de ülkede aynı tartışmalar yapılıyordu Ülkenin saygın köşe yazarlarından Mihir Bose, konuyla ilgili olarak “The Guardian” gazetesinde yazdığı yazısında, meselenin günlük yaşam perspektifiyle paralellik arz ettiğini ve bunun ırkçılık temelinde değerlendirilmesinin yanlış sonuçlar doğurabileceğini savundu. Buna göre toplum okullarda, caddelerde, kafelerde çoğunlukla birbirlerinden ayrı vakit geçiren bu gençleri görmezden gelirken, konu milli takım kampı olduğunda aşırı reaksiyon gösterebiliyor. Anlayacağınız, eğer “sorun” olarak tanımlanacaksa bu davranış tarzı oyuncuların birbirlerine karşı besledikleri hislerden değil İngiliz halkının bu ayrışmayı vaktinde itiraz etmeyerek “de facto” şekilde olumlamasından kaynaklanıyor. 80’lerde de ülkede aynı tartışmaların yapıldığına dikkat çeken Mihir Bose, konuyla ilgili bir de anekdot aktarmış köşesinde. Bugün 57 yaşında ve zamanında İngiltere’de ırkçı davranışlardan çok çeken bir futbolcu olan Jamaika asıllı Garth Anthony Crooks, Tottenham’da oynarken beyaz bir takım arkadaşının “Neden siyahî futbolcular her zaman birlikte geziyorlar?” sorusuna muhatap olur. Crooks’un cevabı ise ilginçtir: “Neden Bryan Robson’ı Viv Anderson ya da John Barnes’ın yanında hiç görmüyorsak o yüzden.” Bu kısa hikâyeden ve son olayın ardından anlaşılıyor ki, İngiliz futbolunda on yıllardan bu yana siyah ve beyaz oyuncuların gerçek anlamda kaynaşması sağlanabilmiş değil. Bugün gerek FIFA’nın gerekse de ülke federasyonlarının ırkçı davranışlara getirdiği ağır cezalar asayişi sağlamış olsa da kültürel birlikteliğin sağlanamadığı koşullarda, hedefl enen noktaya ulaşmak pek de kolay görünmüyor. İngiltere U-21 takımının teknik direktörü Gareth Southgate’in konuyla ilgili basına verdiği demeç de bu savı destekler nitelikte. Futbolun ırkçılık sorununun aşılmasında önemli bir fonksiyon üstleneceğini vurgulayan Southgate, sonrasında medya mensuplarına dönerek, “Gazetecilerin çalışma ofislerine baktığımda da çok kültürlü bir anlayışın hâkim olduğunu göremiyorum.” cümlesini sarf etti ve bir anlamda “iğneyi biraz da kendinize batırın” dedi. 

Ayrışmadan teknik adamlar sorumlu değil 

Şüphesiz Southgate’in bu ifadeyi kullanmasının sebepleri var. Kendisi Hint asıllı olan Mihir Bose, 1978’de Sunday Times tarafından ilk kez bir karşılaşmada görevlendirilip Chelsea–Tottenham maçı için basın tribününde yerini aldığında, sahada siyahî futbolcu bulunmadığını ve bütün stattaki “beyaz olmayan” birkaç kişiden biri olduğunu anımsıyor. Hatta birisi yanına yanaşıp, “Southall Express için mi çalışıyorsun?” diye sorma cüretini de göstermiş. Bu çirkin esprinin çıkış noktası ise Southall’un Londra’da Hintlilerin yaşadığı bir mahalle olması. Aradan 37 yıl geçtikten sonra geçen ay yine Chelsea’nin evinde bir maç izlediğini ve şampiyonluk kutlamalarında Didier Drogba’nın aralarında beyaz futbolcuların da olduğu takım arkadaşları tarafından kucaklanarak havaya atıldığını aktaran Bose, bu kez basın tribününde kendisi hariç sadece bir “beyaz olmayan” gazeteci olduğunu belirtme ihtiyacı hissetmiş. İşin özeti, bu ayrışmanın son bulmasında tüm görevi teknik adamların sırtına yüklemek apaçık bir haksızlık. 150 yıllık tarihe sahip İngiltere Futbol Federasyonu’nun ilk siyahî ve aynı zamanda ilk kadın yönetim kurulu üyesi Heather Rabbatts, 2011 yılında seçilmişti. 

Siyahları ve beyazları İngiliz toplumunun iki farklı kesimi olarak değerlendirecek olursak -ki kültürel farklılıklar bu tespiti nispeten haklı kılacaktır- bahsi geçen örneklerle, bu iki kesim arasında çatlaklardan ziyade adeta “büyük kanyonun” varlığından söz etmek mümkün. İngiliz halkı bu sorunu görmezden gelerek çözme yolunu seçmiş. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyayı epey meşgul eden “Bu elbise ne renk?” sorusuna atıfla biz de köşemizden soralım: 
“Çizdiğimiz bu resme baktığınızda siz ırkçılık görüyor musunuz?”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016