İntizamlı yavaşlama

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Kredi dereceleme kuruluşu Moody’s geçen hafta yayınladığı raporda güçlenen dolar kurunun dış açığı olan ülkeleri dalgalandıracağını, Türkiye ve Güney Afrika gibi ülkelerde küresel dalgaların daha şiddetli hissedileceğini vurguladı. Döviz kurlarındaki artış ve ekonomideki yavaşlama nedeniyle bankaların aktif kalitesinin bozulabileceğini iddia eden Moody’s bankacılık sektörünün görünümünü negatif izlemeye aldı. 

Küresel risk iştahının bozulduğu bir ortamda Türkiye’nin kırılgan ülkeler grubunda görülmesi ilk kez olmuyor, son kez de olmayacak. Türkiye ekonomisi %14’lük tasarruf oranı ve %20’lik yatırım oranı ile dış kaynaklara bağımlı durumda. Küresel risk iştahının bozulduğu ve veya küresel likiditenin azaldığı bir ortamda Türkiye ekonomisinin algılanan kırılganlığı artıyor. 

2013 yılı Mayıs ayında Fed’in varlık alımlarını sona erdireceği işaretinin ardından Türkiye en çok zarar gören piyasalar arasında yer almıştı. 2015'te de Fed’in faiz artıracağı beklentisi ile Türk lirasının en çok zarar gören para birimleri arasında yer alması şaşırtıcı değil. Bizim için önemli olan piyasalardaki dalgalanmanın 2015 yılında reel ekonomide ne kadar tahribat yaratacağı. 

2013 yılında döviz kurunda ve faiz oranlarındaki sert yükselişe rağmen Türkiye ekonomisi %4’ün üzerinde büyüyerek dünyayı şaşırtmıştı. 2013 yılında küresel şoklara rağmen ekonomik büyümenin güçlü kalmasının arkasında ihraç pazarlarının görece güçlü seyri ve bankacılık sektörünün portföy çıkışlarından çok daha fazlasını yurtdışından kredi olarak alabilmesi yatıyordu. 2015 yılında aynı başarının tekrarlanması zor gözüküyor. Dış pazarlarda 2015 yılında 2013 yılına göre çok daha zorlu bir seyir bekleniyor. 

Güçlü dolar ve zayıf euro nedeniyle Avrupa pazarlarında zorlanıyoruz. Batının yaptırımları Rusya pazarını daraltırken, Irakta ’ki iç savaş genelde Ortadoğu’ya olan ihracatımızı baltalıyor. Mevcut küresel konjonktür de ihracata dayalı bir büyüme performansının sağlanması kolay gözükmüyor. 

Dış pazarların zayıfladığı ve yurtdışından portföy girişlerinin azaldığı hatta çıkışların başladığı bir ortamda büyümenin yükü bankacılık sektörünün omuzlarında olacak. Bu noktada Moody’s’in şirketler ve bankalar ile ilgili yaptığı kötümser tahminin önemi artıyor. 

Merkez Bankası verilerine göre finansal kesim dışındaki şirketlerin 2014 sonu itibariyle 183 milyar dolar net açık pozisyonu bulunmakta. BIST’de işlem gören halka açık şirketlerin toplam açık pozisyonu bu tutarın sadece 14 milyar dolarını oluşturuyor. Dolayısıyla, açık pozisyonun büyük kısmı halka açık olmayan şirketlerden kaynaklanıyor. 

Şirketler kesiminin döviz borçlanmasının yaklaşık üçte ikisi Türk bankaları tarafından sağlanıyor. Bankalar döviz cinsi kredilerini genelde büyük ve orta ölçekli şirketlere veriyor ve kuvvetli bir teminat yapısı istiyor. Bu konuda halka açık bilgi sınırlı olmakla birlikte söz konusu döviz borçlarında enerji, inşaat ve altyapı yatırımlarının önemli payı olduğu tahmin ediliyor. 

Moody’s Türk lirasındaki değer kaybının son dönemde zaten yavaşlama belirtileri gösteren ekonominin kırılganlığını artırıp büyümeye ve döviz kurunun değer kazanmasına duyarlı şirketlerin aktif kalitesinin 1,0-1,5 puan civarı bozulmasına neden olacağından endişe ediyor. Moody’s tarafından vurgulanmayan bir konuyu da biz dile getirelim. Türk lirasının değer kaybı bilançodaki döviz cinsi varlıkların özkaynaklardan hızlı büyümesine yol açarak sermaye yeterlilik oranını aşağı çekebilir. Döviz cinsi sermaye benzeri kredi kullanan bankalarda bu etki kısmen telafi edilecek. Yaptığımız hesaplamalar döviz kurundaki %10’luk artışın sermaye yeterlilik oranlarında ortalama 50-75 baz puanlık bir gerilemeye yol açtığını gösteriyor. 

Peki tamam anladık da sadede gel diyenler için toparlayayım. Mevcut küresel konjonktürde ekonominin yavaşlaması kaçınılmaz gözüküyor. Avrupa ekonomisinde beklenen canlanma gerçekleşmezse Türkiye’nin 2015 yılı büyüme hızı %2,5’e gerileyebilir. Haziran ayında seçime gidecek bir hükümet için yılın ilk yarısında büyümenin dibe vurmasının kabus senaryosu olduğunu söylemeye gerek yok. Ekonomi yönetimi alacağı tedbirlerle büyümeyi kısmen destekleyici adımlar atabilir. Ancak yılın ilk çeyreğinde büyümedeki yavaşlamayı tersine döndürmek için Merkez Bankası üzerindeki baskıların artmasının finansal koşulların daha da sıkılaşmasına neden olacağı unutulmamalı. 

Türkiye gibi rüştünü ispatlayamamış gelişmekte olan ülkelerde faiz oranları piyasa tarafından belirleniyor. Merkez Bankası’nı faiz indirmeye zorlayan piyasa düşmanı müdahaleler finansal koşullarda istem dışı bir sıkılaşmaya yol açarak ekonomideki yavaşlamanın intizamsız bir şekilde gerçekleşmesine neden olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019