‘Aydınlık yarınlar için bize biraz emek biraz yürek yeter’

Sosyal sorumluluk denilince ilk akla gelen projelerden birine; Türkiye’deki tuvaletlerin temizliğinde devrime imza atan işkadını Nurten Öztürk, Yaşam Boyu Onur Ödülü aldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Özlem ERMİŞ BEYHAN

İSTANBUL - Bundan 16 yıl önce başlattığı ve yılmadan sürdürdüğü ‘Temiz Tuvalet’ kampanyası ile Türkiye çapında tuvaletlerin temizliğinde bir devrime öncülük eden OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk, ‘Woman to Watch’ platformu tarafından Yaşam Boyu Onur Ödülü’ne layık görüldü. Öztürk, “Bu dünyada bir iz bırakabileceğim için mutluluk duyuyorum” dedi. Temiz Tuvalet kampanyasına 100 milyon doların üzerinde bir yatırım yaptıklarını anlatan Öztürk, Örnek Köy, Tarihe Saygı, Trafik Dedektifl eri ve Yeşil Yol projeleri ile sürdürdüğü sosyal sorumluluk mesaisi ile bir köy öğretmeni olan babasının “ışık ol” öğüdünü tutmanın mutluluğunu yaşıyor.

‘Sofrada izi olanın yemede yüzü olur’

Nurten Öztürk’ün hikayesi küçük bir dağ köyünde başlamış. Babası köy enstitüsü mezunu bir öğretmen. “Elektriğin, telefonun, televizyonun olmadığı, kandili söndüğünde zifiri karanlığa bürünen evlerde, köy kadınları arasında geçti ilk çocukluk yıllarım. Onlarla toprak çapaladım, kara saban sürdüm, tınaz savurdum, dantel, örgü ördüm birlikte” sözleriyle anlatıyor o günleri. Babasından öğrendiği Atatürk sevgisi ile okumak için mücadelesini aktarırken gözleri yaşarıyor Öztürk’ün. Annesinin “Sofrada izi olanın yemede yüzü olur” sözü... Köy enstitülerinin kapanması sonrası taşımalı sistem ile köyden kente göç o yıllarına damga vurmuş. Öztürk, o günleri şu sözlerle dile getiriyor: “Öğretmensiz, ışıksız kalan köylüler büyük şehirlere taşınmak zorunda kaldı. Köylerde kalanlar ise rüzgarın estiği yöne göre pozisyon aldılar. Gelenler için uygun ortam, yeterli eğitim, sağlıklı entegrasyon olamadığı için bu kez de şehirlerimiz koca bir köye dönüştü. Kadınlarımız üzerindeki baskı, Münevver’ler, Özgecan’lar, Ayşegül’ler, Güldünya’lar arttıkça arttı.”

Çalışkan bir öğrenci olduğu için gönderildiği Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nda eşi Fikret Öztürk ile tanışmış ve hayatı yeni bir evreye girmiş Nurten Öztürk’ün. “Kapı kadar konuşabilmek için oda kadar öğrenmek gerektiğini, bildiğimiz kadar konuşmayı, bilmediğiniz yerde susmasını ve dinlemesini bilmeyi birlikte öğrendik” sözleriyle paylaşıyor Öztürk o yılları.

‘Kendi elemanlarım bile bana iş öğretmek istemedi’

Hem öğretmen okulu hem kimya bölümünü birlikte 2.5 yılda bitirmiş Nurten Öztürk ve eşinin ailesinin yanına Gaziantep’e giderek 4 yılın tamamlanıp diplomasını almayı beklemiş. O yıllar “ev kadınlığının ne kadar zor olduğunu ve mutlaka çalışmak istediğini anladığı” yıllar. Son derece kapalı bir ailenin yanında okumuş bir genç kız. Öztürk, tüm köye tunik pantolon diktiğini, kayınpederinin ona saygıdan bağladığı tülbenti çekip ‘sen serbestsin kızım’ deyişini, dindarlıkla bağnazlığın farklı şeyler olduğunu orada anladığını anlatıyor. Ardından öğretmenlik yılları... Darwin’i anlattığı için sürülmesi, müfredatın dışına çıktığı zamanlar ve o yılların tıbbı kazanan öğrencilerinin ona verdiği gurur. 13 yıl öğretmenlik sonrası mesleğini bırakıp ticarete giren eşi ile madeni yağ işine adım atmış Nurten Öztürk. İlk icraatı, maden tenekeleri üzerinde yemek yiyen personeli insanca bir ortama kavuşturmak. “Kendi elemanlarımız bile işi öğretmek istemedi, tersten cari hesap kontrolünü öğrendim. Ben işin içine girince eşim dış işlere yoğunluk verdi ve 10 yıl sonunda en büyük madeni yağ distribütörü olduk ve İstanbul’a taşındık” sözleriyle anıyor o zamanları.

Sektör araçlara hizmet ediyordu, insana değil

İstanbul’da havalimanı yakınında bir benzin istasyonunu işlettiklerini ve burada ciddi karlılık yakaladıklarını anlatan Öztürk sonrasında eşi ile “Neden yerli bir akaryakıt dağıtım şirketi yok” diyerek Öztürkler Petrol’den Opet’i kurduklarını söyledi. Sektöre girince Nurten Öztürk, ‘şirketlerin arabalara hizmet verdiğini’ görmüş, ‘insanlara değil.’ Bu bakış açısı ise Nurten Öztürk’ün tüm Türkiye’de başta benzin istasyonları olmak üzere kamuya açık pek çok alanda tuvaletlerin temiz tutulmasını sağlayan ve burada bir anlayış devrimi yaratan ‘Temiz Tuvalet’ kampanyasını doğurmuş. Kampanyanın etkisiyle farklılaşan Opet, 2002’de yaptığı yüzde 50’lik Koç Holding ortaklığı ile büyüme ivmesini daha da artırdı. Öztürk, kampanyanın çıkış noktasını şöyle anlattı: “2000 yılında İstanbul Atatürk Havalimanı’nda tuvalete girdim, yabancı iki kadın Türklerin ne kadar pis olduğundan bahsediyordu. Tam şunlara hadlerini bildireyim derken bir de gördüm ki tuvalet gerçekten çok fena durumda. Benzin istasyonlarında da durum böyleydi. Anadolu’dan başladık, adım adım tüm istasyonların tuvaletlerini yeniledik, sektörde bu işe öncülük ettik.”

‘Gelin dünyada bu işin başına geçin’ dediler

Sürdürülebilirlik bugünün moda konusu. Öztürk, uğruna binlerce kilometre yol gittiği, köy meydanlarında elinde megafon tuvalet temizliğini anlattığı projesinin devamını sağlamak için 70 kişinin çalıştığı bir çağrı merkezi kurmuş. Şikayetleri alan, düzeltmeleri takip eden ve şikayet eden kişiye, 2 gün içinde o tuvaletin temizlendiğine dair fotoğrafı gönderen bir sistem. Dünya Tuvaletçiler Birliği’nin Nurten Öztürk’e “Gelin bize başkanlık yapın” demesi boşuna değil. Öğretmenliği çok sevip kalbinde taşıyan Nurten Öztürk, bu kampanya ile 9 milyon kişiye temiz tuvalet eğitimi verdi. “Biraz emek, biraz da yürek ister başarmak için” diyor Öztürk ve ‘aydınlık yarınlar için’ mücadeleyi sürdürmeye kararlı.

Bu konularda ilginizi çekebilir