İş sahipleri öz sermayelerini oluşturmak isityor

Rüknettin KUMKALE
Rüknettin KUMKALE rkumkale.ymm@gmail.com

1. Öz Sermaye Nedir 

Öz kaynaklar, Muhasebe Sistemi Uygulama Tebliğinde, "İşletme sahip ve ortaklarının bilanço tarihinde işletmeye yapmış oldukları sermaye yatırımlarının tutarını gösteren ödenmiş sermaye ile, sermaye yedekleri, kâr yedekleri, geçmiş yıl kârları ve geçmiş yıllar zararları ve dönemin net kâr veya zararını kapsar." şeklinde tanımlanmaktadır.

Öz Varlık  ise, Bilançonun aktif toplamından ortaklara olan borçlar hariç olmak üzere bütün kısa ve uzun vadeli borçların düşülmesi sonucunda bulunan değerdir. Bu değer öz varlıktır. (Rüknettin Kumkale, Vergi ve Muhasebe Sözlüğü, 3. Baskı, Seçkin Yayınları, 2014, Ankara)

Şirketlerin öz sermayeleri bilançonun aktif toplamı içinde ne kadar yüksek olursa o şirketin kısa ve uzun vadeli borçlarının düşüklüğünü gösterir, çok tabii olarak bu durum şirket lehine bir durumdur. 

Öz sermaye içinde, ödenmiş sermaye, sermaye yedekleri, kâr yedekleri, geçmiş yıl kârları ve geçmiş yıllar zararları ile dönemin net kâr veya zararı bulunmaktadır. Öz sermayenin yükselmesi, şirketin devamlı olarak kâr etmesine ve sermayenin arttırılmasına bağlı bulunmaktadır. Yapılacak olan kârdan ayrılacak yedekler öz sermayenin yükselmesine katkı sağlayacaktır.  

Çok tabiidir ki şirketlerin kâr edebilmeleri ve dolayısıyla öz sermayelerini yükseltebilmeleri, basit bir anlatımla gelirlerinin giderlerinden fazla olması ile sağlanacak bir durumdur. 

2. İşletmelerin Kâr Ve Zaralarına Etken Olan Faktörler

Cumhuriyetimizin ilk nesli ekonomik gücü zayıf olan bir topluluktu. İkinci nesil ve sonradan gelen üçüncü nesil, özel teşebbüsü yaratmaya başladı. Ancak bu nesillerin başlangıcının da köy kökenli olduğunu ve ekonomik güçlerinin kısıtlı olduğunu unutmamak gerekir. Bu şekilde işe başlayan özel teşebbüs hareketi kısıtlı sermaye ile zor günler yaşadı. Bürokrasinin adeta aşılamaz katı kuralları, resmi yollarla işletme kurmada karşılaşılan zorluklar, daha işin başında istenilen yüksek kuruluş giderleri ve vergilerin yüksekliği müteşebbisin öz sermayesini oluşturmasını imkansız kıldı. Sonuç kayıt dışılığa kadar vardı. Kısıtlı sermayesine takviye olarak büyük çoğunluğu bankalara kredi için başvurmak zorunda kaldı. Ancak banka kredi faizlerinin yüksekliği onlara ikinci darbe olarak geldi. Bunun yanında yurdumuzda çok uzun yıllar süren enflasyonist ortam ve sık sık yapılan devalüasyonlar bir türlü oluşturulamayan sermayenin tamamen yok olmasına yol açtı. Bu manzara yanında, enflasyonist ortamda kazanılmayan paranın vergisinin ödenmesi ile karşı karşıya kalındı.  (Rüknettin Kumkale, Toplumumuzda Vergi Kültürü, Dünya Gazetesi 10.03.2015)

Cahil insanlar davranışlarının bir adım sonrasında ne olacağını, düşünmediklerinde, düşünemediklerinden dolayı herhangi bir yatırıma cesaretle atılabilirler. (Okumanın, üniversite diploması sahibi olmanın cahilliği ortadan kaldırmadığını unutmamak gerek) Bir sokakta elli metre arayla açılmış eczaneler, kuruyemiş dükkanları bunun göstergesidir. Oturduğum evin bir altındaki sokakta dört tane süpermarket’in varlığını neye yormak gerektiğini bilemiyorum.  Halbuki her yeni gelen işyeri bir önce, o sokakta veya semtte bulunan aynı konudaki işyerinin kârına, cirosuna ortak olmaktadır. Aslında müteşebbis bu iş yerini açmakla kendisini riske atmaktadır.  

Müteşebbisimiz, araştırma yapmadan, yeterli sermayeye sahip olmadan, alabileceğini düşlediği banka kredisine güvenerek, geniş ifadesi ile işi ile ilgili fizibilite yapmadan yatırım gayreti içindedir. 

Ancak, sıra işyerinin kurulması ve işletilmesi aşamasına geldiği zaman gerçekler ile karşılaşılmaktadır. Gerek bürokratik ve gerekse alt yapı olarak kuruluş giderlerinin yüksekliği müteşebbisi ilk aşamada yormaya başlayacaktır. 

Bu belirtilenler küçük teşebbüsler için olduğu kadar büyük kuruluşlar içinde geçerlidir. Kuruluş aşamasında öngörülmeyen giderlerin muhakkak ortaya çıktığı hep söylenen bir gerçektir. 

Hazırlıksız yakalanma sonucunda zaten kısıtlı olan sermaye kuruluşta tükenebilmektedir. Bütün bunların önüne gerçekçi bir yatırım fizibilitesi yapmakla geçilecektir. 

Kuruluştan üretim, alım satım özetle ticari hayat safhasına geçildiğinde karşılaşılacak sorunlar daha da büyük olmaktadır.  İşletmelerin imalatlarındaki girdi maliyetleri devamlı değişebilen bir seyir takip edebilmektedir. Bu değişimde ithal girdilerin fiyatlarının artması ve banka faizlerinin yüksekliğinin büyük etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle üretim maliyeti artabilmektedir. 

Üretim için gerekli olan sermayenin olmaması veya yetersiz kalması iş adamını bankalara başvuru yapmaya zorlamaktadır. Ancak alınan kredi faizi, girdi fiyatlarındaki döviz baskısı, sabit giderlerin yüksekliğinin hepsi ile beraber üretilen malın maliyetinin, o malın satış bedelinden fazla olması gerekmektedir ki, alınan borçlar, vergiler banka kredileri ödenebilsin.

Bu nedenler sonucunda işletmeler fiilen ve bilançoları üzerinde öz sermayelerini oluşturamamaktadırlar. 

Yukarıda saydığımız, etkiler sonucunda işletmeler öz sermayelerini oluşturmada zorluk çekmektedirler. Bu faktörlerin etkin olması işletmeleri kayıt dışı ekonomiye itmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalarda kayıt dışı ekonominin % 25 ile % 50 arasında seyrettiğini ortaya koymaktadır. (Rüknettin Kumkale, Kayıt dışı Ekonomi, Dünya Gazetesi 07.04.2015)

Sonuç olarak; İş sahibinin Öz Sermayesini oluşturmasını engelleyen faktörler, aslında bu sorunun çözüm yollarını sunmaktadır.  

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İnovasyon 16 Ekim 2019
İşletme sermayesi 16 Temmuz 2019