'Ot'lanma mevsimi geldi!

Türkiye 4 bini aşkın endemik bitki türüyle adeta bir cennet. Hem gıda hem de ilaç sanayisi açısından bir açık hava marketi. Ancak başta köylüler olmak üzere yabani ot kültürüne güvenenler için baharla birlikte doğadan lezzet fışkırıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

FARUK ŞÜYÜN

Cemrelerin düşüp havaların ılıması, bereketli yağmurların gelmesiyle birlikte yeşermeye başlayan doğada yenilebilecek onlarca otun fışkırmaya başladığının farkında mısınız? Biliyor musunuz ülkemizde şimdiye kadar tanımlanmış 12 bine yakın bitki türü var. Bunlardan 4 bine yakını endemik. Yani o türler, ülkemiz dışında dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmuyor. Ve güzel olan, hemen 10 günde bir yeni bir bitki türü keşfediyoruz...

Doğamızda yetişen bu bitkilerden bir bölümünü yiyebiliyoruz. Ama ebegümeci, pazı, marul, ıspanak gibi marketlerde rastladıklarımız dışında kalan çok büyük bir bölümünü çoğumuz bilmiyor, tanımıyoruz. Oysa onlar, dağlarda ovalarda bilen köylülerce toplanıp afiyetle yeniliyorlar... Bir kısmı da pazarlara geliyor ve bu fırsatı kaçırmayan meraklılarınca hemen satın alınıyorlar, eve gider gitmez de tuzlu yağlı kavurup tüketiyorlar!

Söz ettiklerim, bizzat yetiştirmediğimiz, doğada kendiliğinden çıkan, mevsiminde taze taze tükettiğimiz otlar... Yani bilerek ya da bilmeyerek verdiğimiz tahribatlardan kurtulabilmiş olanlardan… Bir başka deyişle yabani otlar...

Sofralarımızı şenlendiriyorlar

Bu otlar, ülkemizin farklı yörelerinde farklı isimlerle bilinip tanınabiliyorlar. Bazıları ise yalnızca küçük bir bölgenin insanınca tüketiliyorlar. Otların kimilerinin tıbbi desteği de söz konusu, büyük bir bölümü ise taze taze yenildiğinde yemeklerimize lezzet katıyor, sofralarımızı şenlendiriyor... Kimilerini de kurutuyor, daha sonra tat verici olarak olarak kullanıyoruz…

O kadar çok hayatımıza girmiş, sofralarımıza aş olmuşlar ki özdeyişlerde de rastlıyor otlara:

Otlardan gelir şifa, olur her derde deva; ot hastaya ilaç, eve aştır; bahçenin yabani otu, fukaranın aşı olur...

Nerden toplandığına dikkat!

Ancaak, karayolları kenarlarındaki otların taşıt egzozlarıyla; hayvan barınaklarına yakın yerlerde çıkanların hayvan atıklarıyla; lağım sularının aktığı dere kenarlarında yetişenlerin insan atıklarıyla; fabrikaların civarındakilerin fabrika atıklarıyla; meyve bahçelerinde büyüyenlerin ise tarım ilaçlarıyla kirlenme tehlikesi söz konusu. Bu nedenle nerden toplandığı belirsiz, pazarlarda satılan otların güvenli olmayabileceğini unutmamak gerekiyor…

Ve en önemlisi, bu yabani otların onları iyi bilen, tanıyan kişiler tarafından toplanmış olması gerekiyor. Şu özdeyişi hiç unutmamak zorundayız:

Yabancı ot tanıyana aş, tanımayanın başına taş olur.

Nasıl saklayalım, nasıl pişirelim?

Öte yandan, otların tüketim öncesinde iyi korunması önemli. Mutlaka bir poşet içinde, uzun süre muhafaza edilecekse derin dondurucuda saklamalıyız. Kullanmadan önce çok çok iyi yıkamak, son aşamada sirke eklenmiş su ile durulamak şart… Kestikten veya doğradıktan sonra ise bekletmemeli, hemen yemek haline dönüştürmeliyiz…

Besin değerlerini korumak için pişirdiğimiz otların çıkan suyunu dökmemeli, bu nedenle ya az su ekleyerek ya da hiç susuz pişirmeyi tercih etmeliyiz… Yiyeceğimiz kadarını pişirmek de yine barındırdıkları vitaminlerin kaybolmaması için olmazsa olmazlardan…

Sağlığımıza zarar verebilir!

Aktarlardan satın aldığımız kurutulmuş otların da kurutulma, saklanma, hazırlanma koşulları çok önemli. Bu koşulları bilmediğimiz açık ürünleri almamakta, ambalajlı, etiketli olanlarını tercih etmekte fayda var.

Yine çok önemli bir not, çeşitli hastalıkların tedavisi için kullanıldığı söylenen otları, konuyu iyi bilen uzmanlar, doktorlar tarafından tüketim miktarları da belirtilerek önerilmedikçe kullanmamak gerekiyor. Ne diyor özdeyişimiz “armudun sapı, üzümün çöpü deme, yararını bilmeden yabancı otları yeme!”

İYİ YIKA, TAZE PİŞİR, HEMEN TÜKET

Yabani otlara mutfakta özel ihtimam gerek. İşin püf noktası, daha toplamadan başlıyor. Bir kere ne topladığınızı iyi bilin. İkincisi bol suyla yıkadıktan sonrda mutlaka sirkeli suda bekletin. Üçüncüsü, yiyeceğiniz kadarını pişirin ve son olarak da kavurarak ya da kızartarak pişirdiğiniz yabani ot yemeğini hemen tüketin.