Kimse riske aldırmıyor

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Son bir yılda dünya ekonomisinde jeopolitik riskler adeta tavan yaptı. Dünya ekonomisinin ana bir risk odağı olan Orta Doğu bölgesinde olmadık olaylar yaşandı. Yeni yılda bu risklerin gerilediğini söylemek mümkün değil. Tersine, Orta Doğu’da var olan riskleri daha da yükselten yeni çatışma noktaları çıktı ortaya. İsrail’in Gazze’de şiddet ve aşırı güç kullanımı tüm gücüyle devreye girdi. Suriye ve Irak uluslararası terör örgütlerinin oyun alanına döndü. Jeopolitik risk üreten gelişmeler bu bölgeyle sınırlı da kalmadı. Ukrayna karıştı, yeni bir soğuk savaşın tetiğini çekebilecek bir çatışma alanı haline geldi. Rusya bu gerilimin tarafl arından birisi gibi davranıyor. Bölgeye dönük yaptırımlar devreye girdi. Bu arada Tayland’da bir darbe oldu, Arjantin ekonomisi bir kez daha kriz sınırından döndü, Özet; son dönemde ender olarak bir araya gelebilecek jeopolitik risklerin hepsi birden devreye girdi. Dahası, son haftalarda bu risklerin hemen hepsinde tırmanma var. 

Bu koşullarda piyasalarda nasıl gelişmeler beklersiniz? Soyut bilgimiz risklerin böylesine tırmandığı durumlarda riskten kaçılacağını, risk iştahının gerileyeceğini, finansal fiyatların yükseleceğini, piyasaların çökme noktasına geleceğini söylüyor. Somut olarak yaşananlar da bu tür risk koşullarında aynen bunların gerçekleştiğini gösteriyor. Artan riskler karşısında ortaya çıkan hareket şablonu bu. 

Peki, bu defa ne oluyor? En kısa cevabı vereyim. Hiçbir şey olmuyor. Aktörler hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Dünya ekonomisi güllük gülistanlıkmış gibi pozisyon alınıyor. Kazanç kovalanıyor. Risk iştahı tavanda dolaşıyor. Bu yazı yazılırken (24 Temmuz öğlen saatleri) medyada yer alan piyasa bilgileri, bir iki noktadaki önemsiz gerilemelerin dışında, tüm varlık kategorilerinde dünya piyasalarının zirvede dolaştığını gösteriyor. Dahası, bütün bunlar oynaklığın (volatilite) fevkalade gerilediği, oynaklık indeksi VOX’un son yedi yılın en düşük düzeyine gerilediği bir ortamda oluyor. Kısacası, bu defa beklenenden farklı bir şeyler oluyor. Risklere kimse aldırmıyor. Tepe yapan riskler, riskten kaçışı uyarmıyor. Piyasalar etkilenmiyor. Bunun bir çok nedeni olabilir. Örneğin aktörler gözlemcilerin risk olarak algıladıkları jeopolitik gelişmelerin doğrudan ekonomiyi ilgilendirmediğini, bu bağlamda doğan risklerin piyasalara yansımasının dolaylı olacağını, bunun da vakit alacağını düşünüyor olabilirler. Büyük olasılıkla, piyasa oyuncuları bu gün ortaya çıkan risklerin gerçekleşmesinin uzun sürede olacağını, bu süre içinde bir ihtimal risk üreten sürtüşmelerin çözülebileceğini, bu günden riskten kaçmanın yersiz olacağını düşünüyorlardır. Riskten kaçılmamasının nedeni belki de böyle bir şeydir. Ya da, bu tür yaklaşımların beslediği iyimserlik ortamında, aktörler bir tür sürü dinamiğine kapılmış olabilirler. Sürü gibi davranıyorlarsa risk üreten gelişmelere bakmıyorlardır. Bunların hepsi olabilir ama bunlar olağan davranış biçimleri değil. Olağan koşullarda aktörlerin böyle davranmadıklarını biliyoruz. Böyle davranıyorlarsa aktörlerin davranış kodlarını etkileyen, bu güne özgü başka etkenler vardır diye düşünmek gerekir. 

Günümüze özgü üç neden olduğu düşünülüyor. Bunlardan birisini iyi biliyoruz. Malum, gelişmiş ülkelerin çoğunda Merkez Bankaları aşırı gevşek para politikaları uyguluyorlar. Faiz oranları sıfıra yakın. Ceplerinde bol ve ucuz para olan aktörler kazancın görece yüksek (sıfırdan büyük) olduğu alanlara gidiyorlar. Olmadık riskleri görece ucuz satın alıyorlar. Bugünkü yüksek risk iştahını belirleyen önemli bir etken bu. İkinci bir neden bu sene gelişmiş ülkelerin biraz daha toparlanıyor olmaları. Özellikle ABD’de büyümenin hızlandığına dair işaretler iyimserlik yayıyor. Beklentilerin iyimser olması risk iştahını besliyor. Görece düşük maliyetli fon bolluğu ile iyimser beklentiler bir araya gelince risk üstlenme isteği de yüksek oluyor. Risklere kimse aldırmıyor. 

Son bir neden olarak da son günlere özgü bir olgu öne sürülüyor. Bu sıralarda birinci yarı bilançoları açıklanıyor. Bu yarıda kurumsal kazançların yüksek, dolayısıyla bilançoların düzgün olacağı beklentisi var. Bunun da risk iştahını yükselttiği düşünülüyor. 

Nedeni ne olursa olsun, dünya ekonomisinde risklerle piyasa hareketleri arasındaki bağ kopmuş gibi görünüyor. Bu kuşkusuz sürdürülebilir bir durum değil. Ya siyasi akıl etkili olacak, jeopolitik riskler çözülecek ve riskler ortadan kalkacak ya da iktisadi akıl egemen olacak ve beklenen piyasa tepkileri ortaya çıkacak. Birinci şıkkın daha iyi bir çözüm olduğu yeterince açık sanırım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018