Komşuda pişenden bize düşen iyi de, yemek yanınca duman rahatsız ediyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Gazeteniz DÜNYA'da dün Rusya'nın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntının ve rublenin değer kaybının bize olan etkilerine ilişkin çok geniş bir analiz vardı. Başta otomotiv, tekstil ve deri ihracatında sıkıntı yaşıyorduk ve bu sıkıntı daha da artacak gibi görünüyordu, yaş meyve ve sebze ihracatı büyük darbe almıştı, bavul ticaretinde belirgin bir ciro kaybı söz konusuydu, müteahhitlik hizmetleri sekteye uğruyordu ve Antalya yöresine bu ülkeden gelen turistlerin sayısında kayda değer bir oranda gerileme bekleniyordu. Bu olumsuzluk öyle dünden bugüne ortaya çıkmış da değildi. Zaten sıkıntının ayak sesleri epeydir duyuluyordu. Biz de bu sütunlarda bir süre önce Antalya'da katıldığımız turizmle ilgili bir toplantıya ilişkin gözlemlerimizi aktarırken, "Bir dönem komünizm gelecek korkusu vardı, şimdi Ruslar gelmezse kaygısı yaşanıyor" diye yazmıştık. Yani sıkıntı üç beş günün sıkıntısı değildi; tahmin ediliyor, bekleniyor ve bunun kaygısı yaşanıyordu.

Rublede yaşanan hızlı değer kaybı, gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye'yi de vurdu. TL hızla değer yitirdi, dolar 2.41 ile rekor düzeye çıktı. Enerji ithalatçısı kamu iktisadi teşebbüslerinin döviz ihtiyacının gerekli görülen kısmının Hazine ve Merkez Bankası tarafından doğrudan karşılanacağına ilişkin kararla birlikte tansiyon düştü. Ardından FED'in faiz artırımı için "sabırlı olunacağı" yolundaki açıklamasıyla birlikte tüm piyasalara bir sükunet geldi. Ne var ki, FED Başkanı Yellen'in faiz artırımı için iki toplantı bekleneceğini söylemesi bu konuda bir takvim verildiği gibi algılanınca yeniden küçük çaplı bir artış yaşandı.

Son bir-iki günü böyle geçirdik. Ama öyle anlıyoruz ki, Türkiye ekonomisinin, güçlü yapısı sayesinde Rusya'da olanlardan ve rublenin değer kaybından öyle çok da etkilenmesi söz konusu değilmiş, zaten pek etkilenmemiş, ortaya çıkan önemsiz etki de çoktan geride kalmış. Siyasilerimiz böyle diyor.

O zaman düşünmeden edemiyor insan. Antalya'daki yaş meyve sebze ihracatçıları niye böylesine yakınma içinde.. Turizm sektörü niye böylesine tedirgin... Rusya'da işi olan müteahhitlik şirketleri niye kaygılı...

Ocakta neler olacaktı neler

Enerji ithalatçısı KİT'lerin döviz ihtiyaçlarına dönük karar ve FED'in faiz artırımını 2015 ortasına ertelemesi şimdilik nefes aldırdı aldırmasına ama, bizim gelecek yıla ilişkin tüm planlarımız da bozuldu. 

Neydi planlarımız? Bu yıl yüzde 9'a yakın gerçekleşmesini beklediğimiz yıllık enflasyon, baz etkisi sayesinde ocak ayında yüzde 7.5-8.0 bandına gerileyecekti. Neredeyse 1.5 puana yakın bir düşüş olacaktı. Faizi düşürmek için bundan iyi fırsat mı olurdu. Ya da, Merkez Bankası'na faizi düşürmesi için daha yoğun baskı yapmak için bundan iyi ortam mı bulunurdu. Merkez Bankası, eğer şu son olumsuzlukları yaşamamış olsaydık, çok büyük olasılıkla 20 Ocak toplantısında değilse bile 24 Şubat toplantısında faizleri indirecekti. 

Ama şimdi tüm planlar değişmişe benziyor. Uluslararası fonların Rusya'dan kaçma eğilimi gösterdiği, orada oluşan zararları en azından henüz zarar etmedikleri Türkiye gibi ülkelerde bulunan yatırımlarıyla telafi etmek isteyecekleri bir ortamda biz de faizleri düşürürsek ne olur, bir düşünsenize. Çıkışın iyice hızlanacağı açık elbette. Ayrıca, bırakın Rusya etkisini, bu ülkenin bugünlerde en az iki yıl süreceği tahmin edilen sıkıntısının sihirli bir el değmişçesine bir anda bittiğini varsayın, ABD'nin faiz artırmaya adım adım yaklaştığı, dolayısıyla herkesin en güvenli liman olarak görüp yanaşmak isteyeceği bu ülkeye yönelme hazırlıkları yaptığı bir dönemde, "İyi, gelmezseniz gelmeyin" dercesine faiz indirmenin bir mantığı olabilir mi?

Dünya biraz süre kazandı 

Hani hekimler hastaya örneğin altı ay ömür biçer de, süre bir yıla uzayınca hasta ve yakınları çok mutlu olur ya, faiz konusunda tüm dünya da o durumda. ABD, özellikle gelişmekte olan piyasalara tanıdığı "ayakta kalma süresini" biraz uzattı. Dikkat edelim, konu yalnızca ve yalnızca "süre uzatımı", yoksa uygulamada bir değişiklik yok ve olmayacak. 

Merkez Bankası'nın ödemeler dengesi istatistikleri ortada ve finansman girişinin bu yıl geçen yıla göre hızla azaldığı gözleniyor. 2015'te, bu yılki kadar bile finansman sağlayamayacağımız da çok açık.

ABD'nin faiz artıracağı ve tüm dünyadan kaynak çekeceği bir ortamda, biz bir de faiz indirimine yönelirsek, kendi ayağımızı değil, çok daha hayati organlarımızı kurşunlamış oluruz. Ama enflasyonun hızla gerilediği günlere gelelim, Merkez Bankası üstünde yine de "Faizi şimdi indirmeyeceksin de ne zaman indireceksin" baskısı kurulmaya çalışılacaktır. Hele ki haziran seçimine yaklaşırken bu baskı daha da artacaktır. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar