Anadolu Kadınlar Birliği (Bacıyan-ı Rum)

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

 

Ahi Evran 1171 (H. 567) senesinde İran’ın batı Azerbaycan taraflarında bulunan Hoy kasabasında doğdu. Sadreddin-i Konevi hazretlerinin babası Mecdüddin İshak’ın daveti üzerine, insanlara dinlerini öğretmek, kardeşlik ve beraberliği aşılamak için Muhyiddin ibni Arabi ve hocası Evhadüddin’le birlikte Anadolu’ya geldi.

Hocasının kızı Fatıma Bacı ile evlendi. Hocası ve kayınpederi Evhadüddin’le birlikte çeşitli Anadolu şehirlerini dolaştı.

Ahi Evran‘ın ahilik teşkilatını kurarken, karısı Fatıma’nın da kadınları örgütlediği rivayet edilir. Bu rivayete göre Fatıma Bacı’nın Anadolu’da oluşturduğu “Bacıyan-ı Rum”, tarihin ilk kadınlar birliğidir.

Bu konuda önemli kaynak eski Osmanlı Devleti tarih yazarı Âşık Paşazâde’dir. Tarihçi, Anadolu'da kurulan Ahilik teşkilatı (Ahiyan-ı Rum) yanında bir diğer sosyal zümre olan Bacıyan-ı Rum'dan (Anadolu Kadınlar Birliği'nden) bahseder. Âşık Paşazade Tarihin'de dört sosyal zümre arasında “Anadolu Kadınlar Birliğine” de yer verilir.

Yayınlanmış yazılardan aktarmalar yaparak, “Bacıyan-ı Rum” hakkında bilgi vermek istiyorum.

Bu konudaki yayınlardan birinde yer alan bilgilere göre, Alman araştırmacı Franz Taeschener, Anadolu'da Ahilik Teşkilatı ile aynı devirde kurulan bu teşkilatın kurulmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür.

Araştırmacıya göre, o çağlarda Türk kadını böyle bir teşkilat kuracak ölçüde bilinçli değildir. Bu sebepten bir yazım hatası olabileceğini, Hacıyân-ı Rum veya Bahşiyan-ı Rum'un yanlışlıkla Bacıyan-ı Rum olarak ifade edildiğini belirtir. Ne var ki ahilik teşkilatı gelişirken “Hacıyân ile Bahşiyan"ların benzer ve fakat farklı teşkilatlanma içine girdiklerine dair hiçbir kayıt mevcut değildir.

Sonuç olarak “Bacıyan-ı Rum”un varlığı konusundaki rivayet daha fazla öne çıkmaktadır. "Bacı", Anadolu'da halen abla, kızkardeş manasını ifade eden bir kelime olarak kullanılmakta ve kadınların birbirlerine bacı diye hitap ettikleri bilinmektedir.

Ahilik teşkilatı yayılırken, ahiliğin yanında değişik tarikatlar da ortaya çıktı. Tarikatların çoğalmasına paralel olarak, tarikat üyelerinin toplandığı ve görevlerini yerine getirdiği merkezî yapılar da yayıldı.  Bu yapılar tekke, dergâh, asitane, hankâh, zaviye gibi çeşitli isimlerle anıldı.

Tarikatların merkez tekkelerine genellikle asitane ya da hankâh deniyordu. Tekkelere göre daha küçük olan tarikat yapılarına zaviye adı verildi.

Zaviyeler, büyük yerleşim alanları dışında, küçük köy ve kasabalarla yollar üzerinde açılıyordu. Çevredeki dervişlerin toplanma yeri olmasının da ötesinde, kimi görevleri vardı.

Özellikle Türk dünyasının çeşitli yerlerinden gelen derviş ve tâcirlerin yolculuklarını rahat biçimde yapmalarını sağlamak, bu görevlerin başında geliyordu. Zaviyelere gelen derviş ve yolcular, buralarda konaklıyor, dinlendikten sonra yoluna devam ediyordu

Anadolu'da genellikle ahi zaviyeleri hali vakti yerinde bir ahi başkanı tarafından tesis edilirdi. Zaviyeler o yörede bağımsız bir ünite idi. Halkı sosyal kültürel ve dini konularda yönlendirici rol oynuyordu.

Anadolu'da tesis edilen ve sayıları binlerle ifade edilen bu zaviyelerin kurucuları arasında Bacı Ana, Sağrı Hatun, Savma Hatun gibi kadın adlarına rastlanılmaktadır.

Bu açıdan ahilerin kendi kurdukları zaviyelerde sorumluluk üstlenen karıları ile zaviye kuran karılarının kendi aralarında teşkilatlanmaya gitmeleri mümkün görülmektedir. İbni Batuda da eserinde sık sık Anadolu kadınlarından söz eder.

İşte bütün bunlara dayalı olarak yapılan değerlemelerde  Anadolu'da Ahilik Teşkilatı yanında çok güçlü bir Anadolu Kadınlar Birliği'nin de bulunduğu öne sürülmektedir.

Anadolu Kadınlar Birliği, Ahilerin kadınlar kolu olarak yetim, kimsesiz genç kızları himayesine almış, onların eğitimlerinde, ev bark sahibi olmalarından, sorumlu olmuşlardır. Bunun dışında kimsesi kalmayan ihtiyar kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi birtakım sosyal hizmetlerde bulunmuşlar, maddî sıkıntıda olanlara yardım etmişlerdir.

Ahi zaviyesinde gelen konuklara yemek hazırlamada, savaş zamanlarında ordunun ihtiyacı olan elbise ve savaş malzemelerinin bakımında ve onarımında yardımcı olmuşlardır.

Anadolu kadınları teşkilatı, üyelerine şu telkinde bulunurlardı. "İşine, aşına, eşine sahip ol." Bu söz ahi kadın teşkilatının ana ilkesi olmuştur. İşine sahip ol; yani bilge ve becerikli ol ki, evinin düzenini koruyabilesin. Tasarruf et, fazla savurgan olma ki, ocağın devamlı tütsün. Eşine sahip ol ki, evine bağlı kalsın.

Anadolu kadınları sosyal yardımlar yanında ekonomiye önemli katlı sağlayan çeşitli el sanatlarında uğraşı vermişlerdir. Çadırcılık, keçecilik, halı, nakışçılık, örgücülük, kilim dokumacılık, oya dantelcilik ve kumaş imalinde ve bunlardan elbise yapılmasında faaliyet göstermişlerdir.

Anadolu Kadınlar Birliği’nin varlığına inananlar, bu birliğin dünyada kurulan ilk kadınlar teşkilatı olduğunu ileri sürerler.

Bacıyan-ı Rum konusunda bulabildiğim bilgileri aktardım. Bu kadar önemli konunun gereken ölçüde incelenmemesi, tarihi kaynakların yeterince değerlendirilmemesi üzücüdür.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018