Arp ile Avrupa'yı fetheden bir genç kadın

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Belki bir çoğumuzun haberi yok, ama o Avrupa’yı çoktan fethetti. İnsanlık tarihindeki en eski çalgılardan biri olan Arp’ı ile Türkiye’nin adını uluslararası alanda başarı ile duyurdu.

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Arp Bölümü'nde ortaokul, lise, üniversite ve yüksek lisans dahil olmak üzere tam 14 yıl eğitim gören Yonca Özkan Bilenoğlu, 1990 yılında Fransa Sevr’de düzenlenen Dünya Arp Kongresinde Genç yetenekler kategorisine Türkiye’den ilk seçilen öğrenci olarak konser verdi. Sonrasında çok sayıda başarıya imza attı. Şimdi de öğrencileri onun izinden gidiyor.

Yonca Özkan Bilenoğlu’nun 8 öğrencisi var. Hepsi kız. 18-23 Şubat 2017 tarihleri arasında Ukrayna’nın Khirkov şehrinde uluslarası yarışmacıların katıldığı Glowing Harp Competition festivaline katılan bu genç müzisyenler, çok büyük bir başarı ile döndüler. Hikayeyi, öğretmenleri Yonca Özkan Bilenoğlu’ndan dinleyelim:

“Müzik eğitimime İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Arp Bölümünde Yrd. Doç. Ümit Tunak ile başladım. 14 yıllık eğitimimi tamamladıktan sonra aynı kurumda öğretim görevlisi olarak görev yapmaya başladım. Eğitim hayatımdan sonra Arp’ı daha geniş kitlerle tanıştırmak amacıyla çalışmalar yapmaya başladım. Öğrencilerimi uluslararası platformlara hazırlamak ve oralarda başarılı sonuçlar elde etmelerini görmek benim için çok büyük mutluluk ve gurur kaynağı. Şubat ayında, Ukrayna’nın Khirkov şehrinde uluslarası yarışmacıların katıldığı Glowing Harp Competition Festivali’ne öğrencilerimle birlikte, kendi imkanlarımızla katıldık. Festival öğrencilerim için çok verimli geçti. Çeşitli arpistlerle Master Class yapma şansı elde ettiler. Yarışmanın jüri başkanı Chantal Mathieu, diğer jüri üyeleri ise Ekaterina Musliyenko Savkina, Delphine-Constantin Reznik, Alina Bzhezhinska-Lazornika ve Larisa Klevtsova idi. 1. Kategoride yarışan öğrencim Bahar Aşçı Jüri Süper Ödülü’ne layık görülerek 1. oldu ve Salvi Breton Arp kazandı. 2. Kategoride yarışan öğrencim Alara Üst birincilik ödülü verilmeyen kendi kategorisinde İkincilik Ödülü kazandı. Yine konservatuvarımızda öğretmenim Ümit Tunak’ın öğrencisi olan Tuana Coşkun kendi kategorisinde birinci oldu.”

Konservatuarımızda eğitim seviyesi çok yüksek

Bilenoğlu, özveri ile çalışmalarına devam eden öğrencilerinin bu başarıları fazlasıyla hak ettiklerini söylerken, “Konservatuvarımızdaki eğitimin seviyesinin çok yüksek olduğunu bir kez daha bu yarışmayla gördük. Bu sonuçlar öğrencilerimizin arp kariyerlerinin ilk basamağını oluşturması ve gelecekteki müzikal yaşamlarında önemli bir referans olması açısından çok önemli” diyor.

Bilenoğlu’nun vurguladığı önemli bir diğer konu da, çok çalışmanın, ancak yapılan işin sevilmesi ile mümkün olabileceği. “Arp Bölümüne seçilen öğrencilerime öncelikle Arp’ı çok sevmeyi ve hayatlarının büyük bir kısmının müzik ile dolu olmasını öğretmeye çalışıyorum. Saatler boyu çalışmayı gerektiren bu eğitimin sevmeden yapılabileceğini düşünmüyorum. Öğrencileri iyi tanımak, müzikal bir bağ kurmak ve onların programlı, doğru şekilde çalışmalarını sağlamak ve motive etmek gerektiğini düşünüyorum. Bu elde ettikleri başarılar onları motive edip daha iyiye nasıl ulaşabileceklerini düşündürerek, daha gayretli çalışmaya sevk ediyor” diyor Bilenoğlu.

Başarılarımız Türkiye’de değer görmüyor

Yonca Özkan Bilenoğlu’nun en büyük üzüntüsü ise, gerçek sanatçıların Türkiye’de hak ettikleri değeri görmemeleri. “Müzik alanından dünya çapında elde edilen bu tür başarılar maalesef Türkiye’de yeterince değer görmüyor, sesimizi duyurmada yeterince başarılı olamıyoruz” diyor Bilenoğlu.

Yarışmaya katılmak için tüm masraflarını kendilerinin karşılaması, genç öğrencilerin ulaştıkları bu başarıların duyulmaması bunun en somut kanıtı.

Oysa gençlerimizin Yonca Özkan Bilenoğlu gibi kendi deneyimini ve bilgisini bir sonraki nesile aktarmayı yaşam biçimi yapmış rol modellere çok ihtiyacı var…

Günün sözü:

SESİNİ ÇIKARAN KADIN, TANIM İTİBARİYLE GÜÇLÜ BİR KADINDIR.

Melinda Gates, Bill & Melinda Gates Vakfı Kurucusu ve Başkan Yardımcısı.

Japonya ve Türkiye'de iş kadını olmak zor

The Economist dergisi beş yıldır “Cam Tavan Endeksi” yayınlıyor. Bu endeks, istihdam piyasasında cinsiyet eşitliğini değerlendiriyor.

Endeksin belirlenmesinde; yüksek eğitim, istihdam piyasasına katılım, maaş, çocuk bakımı masrafları, ebeveynlik hakları, üst düzey yönetimde temsiliyet gibi konularda kadınların erkeklerle ne derece eşit haklara sahip olduğu dikkate alınıyor. Her ülkenin skoru da bu alanlarda kadınlara sunduğu imkanlar doğrultusunda hesaplanıyor.

Önce genel tabloya bakalım: 2005 yılında dünya genelinde kadınların yüzde 60’ı istihdam piyasasındayken, on yıl sonra 2015’e geldiğimizde, bu oranın sadece yüzde 63’e yükselmiş olduğunu görüyoruz. Erkekler için bu oran hem 2005 hem de 2015’te yüzde 80 seviyesinde.

Üst düzey yönetimlerde ise kadın oranı, erkek oranın sadece üçte birine yaklaşıyor. Yani, yönetim, erkeklerin güçlü ağları sayesinde, yine erkekler arasında paylaşılıyor.

Kadın ve erkeklerin aynı iş için kazandıkları para, hala erkeklerin lehine. Kadınlar erkeklerin kazandığının yüzde 85’ini kazanıyorlar.

Tabi ki bu genel tablo, ülkeden ülkeye oldukça büyük farklılıklar içeriyor. İstihdamda cinsiyet eşitliği konusunda en başarılı performan Kuzey ülkelerine ait. Bu seneki endekste ilk dört sırayı İzlanda, İsveç, Norveç ve Finlandiya paylaşıyor. 2016 yılında da sıralama aynı şekilde olmuştu. Bu ülkelerde, yönetim kurullarının yüzde 30 ila 44’ünü kadınlar oluşturuyor. OECD ortalaması ise yüzde 20’lerde. Yine bu ülkelerde, kadının parlamentoda daha yüksek temsili için getirilen gönüllü kota uygulamaları başarı sonuç vermiş durumda. İzlanda’da parlamentoda sandalyelerin yüzde 48’i kadınlara ait.

Gelelim şimdi de endeksin son üç sırasına. Yani iş hayatında cinsiyet eşitliğinin en kötü olduğu ülkelere. Sondan başlayarak sıralarsak, bu üç ülke Güney Kore, Japonya ve Türkiye. Bu ülkelerde parlamentoda kadın oranı yüzde 15 seviyelerinde. Güney Kore’de yönetim kurullarında kadın üye oranı yüzde 2. Benzer şekilde, üniversite mezunu olup, istihdam piyasasında yer alan kadın oranları da çok düşük. Türkiye’de kadınların sadece yüzde 35’i çalışıyor veya iş arıyor. Ve kadınların sadece yüzde 16’sı üniversite mezunu.

Oysa rakamlar ortada; Türkiye’de kadınlar istihdama katılabilse, ülkenin GSYIH’sı yüzde 30 artacak. Kadınların gücünü yok saymak sürdürülebilir değil; çünkü yükseklere çıkmak için, iki kanada ihtiyacımız var…

Her takımın bir oyun kurucuya ihtiyacı vardır

Binyaprak köşemizde bu hafta konuğumuz Binyaprak Kurucu Üyesi Aslı Caner. Gazeteciliğin lise hayali olduğundan ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesini kazanarak hayalini gerçekleştirdiğinden bahsediyor hikayesinin başında. Gözlerinde, hayallerine kavuşan her kadının sahip olduğu pırıltıyla “Ben bir iletişimciyim” diyor ve ekliyor: “Üstelik iletişimin her türlüsünü seven bir iletişimciyim. Sana merhaba demeyi de, milyonlara seslenen kampanyalar yönetmeyi de.”

Tam 14 yıl çeşitlik gazete ve dergilerde ekonomi yayıncılığı, editörlük ve yayın yönetmenliği yapan Aslı Caner; hayatının kırılma noktasının yaşadığı trafik kazası olduğunu, “Bir gün ofisten çıktım ve eve dönmem tam bir ayımı aldı” sözleriyle anlatıyor. Kazanın ardından hiçbir ihtiyacını kendisinin karşılayamadığı, karanlık bir dönem yaşayan Aslı Hanım, o süreçte özellikle ailesinin, annesinin, babasının, kız kardeşlerinin, şimdi eşi olan Hüseyin Caner’in destekleri ile kendisini hiç yalnız hissetmediğini, “takım olabilmenin, takım olduğunda bir insanı en karanlık anlardan tutup çıkarabilmenin gücünü onlarla deneyimledim” diyor.

Aslı Caner, girişimci olmaya karar verme sürecinde yaşadığı kötü günlerde yanında olanlardan aldığı güç ile “kendi hayatımı yönetmeliyim” kararının büyük etkisi olduğunu anlatıyor. 2007 yılında, oğlu Ege’ye hamileyken, gençlik pazarlaması üzerine uzmanlaşma serüveninde çok farklı deneyimlere şahitlik edip, farklı deneyimler kazandığını aktarıyor. 2010 yılında Endeavour girişimcisi olarak uluslararası bir networkün parçası olmanın gücünü hissettikten sonra TurkıshWIN’e katılarak yüzlerce kız kardeşe sahip olduğunu; bu sayede sahada ve üniversitelerde yapılan etkinliklerde gençlerden ne kadar çok şey öğrenilebileceğini gördüğünü anlatıyor.

Hem çalışan bir kadın olarak, hem de anne olarak bütün bu deneyimlerin ilham verici tarafl arını paylaşabilmek için de üyesi olduğu TurkishWIN’in Kurucusu Melek Pulatkonak'ın Binyaprak yolculuğuna eşlik etme kararı almasının mutluluğunu ise her gün hissediyor ve ekliyor “Ben yaptıysam sen de yaparsın.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar