Fed tutanakları sonrası piyasalarda iyimserlik hakim

Geçen hafta Fed Başkanı Janet Yellen tarafından yapılan sunumlarda faiz artırımı konusuna daha net vurgu yapılmıştı. Çarşamba günü açıklanan son toplantı tutanaklarında ise biraz daha muhafazakar bir yol izlenmesi piyasalarda risk iştahında önemli ölçüde toparlanma yaşanmasına neden oldu. Fed yetkililerinin belirgin bir aksiyon almadan piyasayı sözlü müdahaleler ile yıllardır idare etmesi gerçekten önemli bir başarı. Bu senenin de devamında mart ayında artırım yapılamaz, yıl için 2-3 artırım hangi aylarda gelir vb. konuları etrafında uzun tartışmalar gündeme hakim olacak gibi. Bizim gibi cari açık sorunu olan ve dışarıdan gelecek fonlamaya ihtiyaç duyan ülkeler açısından faiz artırımlarında ölçülü hareket eden bir Fed her zaman tercih nedeni. ABD piyasalarında Trump’ın “vaatleri” satın alınmaya devam ediliyor. Önümüzdeki aylarda şekillenmesi beklenen vergi reformu ile özel sektöre ciddi bir ivme kazandırılması hedefl enmekte. Tabii bu noktada da ekonomideki neden-sonuç ilişkisi devreye giriyor. Endeksler kuvvetli büyümeyi satın alıyorsa bu işgücü maliyetinin ve dolayısıyla enfl asyonun da artması demek. Vergi indirimi ya da diğer teşvikler de belirli bir maliyet ile geliyor. Vergi yolu ile gelir tahsil edemeyen devlet muhakkak daha fazla borçlanmaya giderek açığı kapatmaya çalışacak. Yani ABD tahvil faizleri her koşulda yükselecek, bu da gelişmekte olan ülkeler için iyi değil. Tabii çoklu değişkenleri ve bilinmeyenleri kısa bir yazıda derinlemesine ele almak zor. Ancak Avrupa Birliği’nin Fransa’da yaklaşan seçimler ile dağılma riskinin artması, Almanya’da seçimler öncesinde Merkel’in aldığı desteğin azalması, Brexit ve Çin’in ticaret fazlası gibi konular şimdiye kadar ABD tahvil talebini canlı tutarak yukarıda bahsettiğim sorunun ötelenmesine yol açmış durumda. Bu kapsamda ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde kritik eşik olarak gözüken %2.65 yakından izlenmeli, bu seviye altında TL varlıklar için değer kazanma eğilimi sürecektir.