Fiyatlamalarda yeni hikayelere ihtiyaç olabilir

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

ABD’de gerçekleşen başkanlık seçimi, İtalya’nın referandum süreci, Aralık ayı Fed toplantısı, Türk lirasının performansı ve FITCH’in Türkiye’nin kredi notuna dair vereceği karar… Hem içeride, hem dışarıda son 4 ayın en fazla dile getirilen konu başlıklarını elden geldiğince hatırlamaya çalıştım.

Haber akışının yoğunluğu ile birlikte fiyatlamalarda da hızlı değişiklikler, sert pozisyon ayarlamaları gözlendi. Hikayenin satın alınması, gerçekleşme olasılığı ve akabinde yeniden gözden geçirilerek pozisyonların kapatılması ya da devam ettirilmesi. Yeni yılda da hızlı bir başlangıç gözlendi. Ancak sanki son haftalarda yeni hikayelerin olmamasından dolayı fiyatlamalarda yön bulma çabası biraz daha ön plana çıkıyor gibi.

Yurtdışı ile başlayalım. Başkan Trump’ın etkisi ile birlikte ABD tahvil faizlerinin kısa süre içerisinde hızlı bir yükseliş sergilediğini gördük. ABD dolarının değerlenme eğilimi içerisinde olması ile birlikte gelişmiş ve gelişmekte olan ülke para birimlerinin baskı altında kaldığı bir dönem geçirdik. Gelecek olan vergi teşvikleri ve regülasyonların azaltılacak olması yönündeki beklentilerle birlikte ABD hisse senedi piyasalarının bayrağı taşıdığı ve küresel çapta etki yaratan bir ralli gözlemledik. Bir noktaya kadar içeride direndik ancak sonrasında biz de yükselişe ortak olduk. Peki, bugünlerde ne konuşuluyor yurtdışında? Popülist iktidarlara yönelik ihtiyatlı pozisyonlanma isteği söz konusu mu? Trump geldi, ABD yıllık %4 büyüme sergiler, Fed daha hızlı faiz artırımı döngüsü içerisine girer, kamu maliyesinin bozulma riski var, tahvil faizlerinin etkilenmemesi imkansız, Avrupa’da seçim yılı, Le Pen iktidara gelecek mi, Yunanistan’da bir kez daha default riskini konuşur muyuz? Başlık çok değil mi? Başlık çok olmasına çok da sanki sıralamasında bir sıkıntı var. Daha doğrusu dikkate alınmasında, ciddiyet verilmesinde zamanlama problemi var.

ABD tahvil faizlerinin yarattığı etki ile birlikte fiyatlamalarda “odak noktası”na oturduğunu görmüştük. Ekranların bir köşesinde faiz oranı seviyesinin ne olduğuna bakmadan karar vermiyorduk. Peki, bugünlerde pozisyonlarımızı ayarlarken en çok hangi kriteri ön planda tutuyoruz? ABD tahvil faizlerinin eski popülaritesi var mı?

Gelişmekte olan ülke varlıklarında nispeten baskı azalışı durumundan söz ediyoruz. Türk lirası cinsinden değerlenen varlıklarda da benzer eğilim geçerli. Yabancı yatırımcılar nezdinde ilk etapta anlaşılamayan, belki de anlaşılmak istenmeyen TCMB politika duruşu bugünlerde sanki daha anlaşılır bir hal almaya başladı. Yerli ekonomist/analistlerin değeri biraz daha fazla bilinir mi? Ne dersiniz?

Kur odaklı sohbetlerde de azalış var. TL’nin açığa satılma durumunda azalış oldukça eski popülaritesinden de geri çekilme oluyor doğal olarak. Merkez Bankası’nın TL’de borçlanma maliyetlerini ciddi şekilde artırması, belirsizliği kendi eli yaratması ve kontrol altında tutma çabası, yatırımcılara verdiği “ben buradayım ve gidişattan sanıldığı gibi mutlu değilim” mesajı ile birlikte değer kaybının durduğunu gördük. Terse döndü ifadesini kullanmak istemiyorum. Zira banka yönetiminin de ilk etapta hedeflediği konunun volatilitenin azaltılması, mümkünse durdurulması ve TL’nin açığa satılabilecek en kolay para birimi unvanından kurtulması olduğunu düşünüyorum.

Bence kısmen de başarılı olundu. Devamı gelir mi? Merkez Bankası’nın da yapabileceklerinin bir noktaya kadar sınırlı olduğunu, referandum belirsizliği, jeopolitik riskler, dış koşulların konfor alanında bozulma olması gibi durumlara müdahil olamadığını unutmamak gerek. Yeter ki gereken zaman da gereken tepki verilsin. Yatırımcıların da içeride ihtiyacı olan destek öncelikli olarak bu.

Para politikası duruşunun anlaşılmaya başlanması bir daha eskisi gibi sorgulanmayacağı anlamına mı geliyor? Elbette hayır. Yılın ilk yarısında enflasyon cephesinde takip edilmesi muhtemel çift hane durumu ile birlikte yeniden tartışmaların “politikanın ne denli sürdürülebilir olduğu” çerçevesine oturduğunu görebiliriz. Sonuçta hepimiz iyi biliyoruz; “GLP üzerinden fonlama ile sağlanan parasal sıkılaştırma” sürdürülebilir değil.

Dışarıda fiyatlamalar açısından durum ne? Japonya Merkez Bankası (BoJ), 2016 bitmeden önce belirttiği üzere getiri eğrisini önemsemeye devam ediyor. Bu kapsamda olası faiz yükselişlerinde konudan uzaklaşmadığını göstermek için 10 yıl vadeli gösterge tahvilde iki kez müdahalede bulundu ve %0 düzeyinde oluşmaya devam etmesini istediğini gösterdi. Dolar endeksine baktığımızda yön bulma isteğinin sanki “istek” derecesinde olmadığını görüyoruz. 99.60-99.80 bölgesine dek yaşanan geri çekilme tam da uzun vadeli ortalamaların geçtiği seviyelerden yukarı yönlü tepki ile karşılaştı. Yukarıda da şu an için 101 seviyesini aşmak için net bir oluşum gözlenmedi. Yanlış yorumlamayalım; henüz direnç olarak tanımlanan seviyeleri kırmamış olması, bir daha kırmayacağı anlamına gelmiyor.

Avrupa… Euro/dolar paritesinde yavaş yavaş Fransa seçimlerinin etkileri görülmeye başlandı. Le Pen riski tam olarak fiyatlara girmiş durumda değil. Zaten anketler de ikinci turda seçilme ihtimalini yüksek görmüyor; eğer anketlere olan güveniniz hala korunuyorsa. Dolar endeksindeki kararsızlık bu cephede de var. 1.0650 desteği aşağısında gelen tepki, 1.0700 üzerinde satış ile karşılaşıyor. Parite de yön arıyor, gidişata karar vermek istiyor.

Fiyatlamalar yeniden kendisine yön verecek bir konu başlığı arıyor. ABD tahvil faizlerinin seyri yeniden bu konuya aday olur mu? %2.32-%2.34 bölgesi aşağı yönde kırılırsa neden olmasın? Apayrı bir fiyatlama ortamı ile karşılaşabiliriz. Ama sanki orada da kırma isteği yok gibi. Ne dersiniz? Bu ortamda yine de en izlenesi konu başlığı olduğunu söylesek hata etmeyiz sanırım.

Veri yoğun haftada yukarıda özetlemeye çalıştığımız sıkışmaların kırılma isteği ön plana çıkabilir. Yatırım kararları gün içerisinde en az 3-4 kez güncellenmek zorunda kalıyor. Yükselen piyasada herkes kendisini kasabanın şerifi olarak görebilir, aldanmamak, sağduyuyu korumak akıllıca.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019