Her patika kendi politikasında şekillenir

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

Dümenimizi kendi elimizde tutabilmek ilk koşulsa, rotayı doğru tespit ve doğru hedef, hemen sonraki olacaktır. Ekonomide, siyasette, politikada tüm demografik dinamikler bizi çekip çeviren iplerimiz gibidir. İpleri ne Avrupa Birliği’nin ne de ABD’nin eline vermek gereklidir. Kendi iplerimizi kendi elimize aldığımızda bu kez de bölgesel jeopolitiğin rüzgarı çıkar karşımıza. Ortadoğu Kuzey Afrika ve Avrupa eksenleri arasında rüzgar öylesine bir kuvvetle eser ki; ısı sadece sıfırın altında 1 derece olmasına rağmen, biz öncelikle yüksek nemimize yenik düşeriz. Ardından, aşırı rüzgarlı ortamın kıskacında sıfırın altında sekiz derece hissederiz eksi bir dereceyi. Ekonomi içinde durum böyledir. Düşük kamu borçluluğu, yüksek büyüme ivmesi gibi çok önemli artılarımız olmasına rağmen, Moody’s ve ardından Fitch’in not indirimine maruz kalabiliyoruz. Bütün mesele patika ve politika. Mahşerin bu iki atlısını aynı arabaya koşabilmekse, bir başka maharet.

Merkez bankacılığı politikalarında Cukierman (1992) ve Grilli’nin (1991) bağımsızlık indeksi, küresel ekonominin dalgalı denizlerinde çok önemli bir deniz feneri niteliğindedir. Hiç bitmeyecek sanılan varlık balonlarının ardından gelen her sert düzeltimde; tarafsız denetime, sağlıklı regülasyona ve kararlı uygulayıcılara ihtiyaç duyulur. Cukierman’ın 1992 yılındaki çalışmalarının ilham kaynağı, Merkez bankası başkanlarının iş değişme sıklığı ölçütüdür. Merkez bankasının amaç ve araç boyutundaki bağımsızlığı, hükümetin politikalarıyla çeliştiği ölçüde başkanların değişim hızları artacaktır. Daha ortak politika yürütülenlerinse ya boyun eğdikleri ya da durumu idare ettikleri ortaya çıkmaktadır. Haan ve Eljff inger’in 27 Ocak 2017 tarihli makaleleri, doğrudan anket yolunu tercih ediyor. 2007 büyük durgunluk öncesi ve sonrasına ilişkin ayrışmayı ölçümlemeyi kullanıyor. Çalışma, merkez bankası başkanları ve üniversite öğretim görevlilerinin “merkez bankası bağımsızlığını” nasıl gördükleri gerçeğine dayanıyor. Ölçüm sonuçlarında başkanlar kriz öncesi ve sonrasını farklı bulmuyorlar. Oysa akademisyenler farklılık olduğunu düşünerek hükümetle olan sürtünmedeki artışa işaret ediyor.

Sadece merkez bankası bağımsızlığı da yetmeyecektir. Üçlü bir uyuma gereksinim duyulmaktadır. Bu üç şey; i. Maliye politikaları, ii. Para politikaları ve iii. Bağımsız yönetimli merkez bankasıdır. Bunlar arasındaki her sürtüşme, ülke ekonomisi için bindiği dalı kesmek anlamına gelecektir. Küresel ekonominin fazla vererek ya da açık vererek işleyen bir hassas dengesi ya da dengesizliğinden söz etmek mümkündür. Ülkeleri; ya dış ticarette ya da dış finansmanda birbirine bağımlı olaak sınıflandırmak mümkündür. İronik olansa, günün sonunda çoğu kez ülkelerin zamanında ve düzenli yapmaları gerekenleri; daha sert ve derin adımlarla çözmek zorunda kalıyor olmalarıdır. Düşünün; yedi gün boyunca dişinizi fırçalamıyorsunuz. Ardından, sadece pazar günü yedi kez dişinizi fırçalıyorsunuz. Maalesef, zamanı ve zemini bilinmese de olacağı bilenen her gerçek için bu kural geçerliliğini koruyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar