Hong Kong’da ki 1 metrekarelik lavabolar…

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

500 milyar doları aşan ihracatı var Hong Kong’un… Uzakdoğu’nun dünyaya açılan kapısı olarak nitelendiriliyor…

10 bine yakın yabancı sermayeli şirketin temsilciliğine ya da şubesine ev sahipliği yapıyor…

Liman şehri olmasının yanında özellikle finans, hizmetler, dış ticaret, bankacılık ve deniz taşımacılığı sektörlerinde, krizlerde dahi gelişimini sürdürüyor…

* * *

O Hong Kong’un Times Square meydanında, yani göbeğinde, bir müddet kahveci aradık…

Bir saatlik toplantı arasında çıktığımız koskoca caddede, aradığımız kahveciyi yarım saat süren soruşturma sonucunda bulabildik…

Restoranlardaki gibi 1 metrekarelik lavaboda, sıkça açılıp kapanan ve incecik akan su ile ellerimizi yıkayabildik…

* * *

Hong Kong’da kalan Amerikalı, İngiliz beyaz yakalılara da sorduk, sosyal hayatı kısıtlayan/zorlayan bu yapıyı…

“Ofislerimiz de çok küçüktür.

10 ofisli dairelerde tek lavabo kullanan arkadaşlarımız var.

Sonuçta, Hong Kong’a gelen iş yapar. Gündüz yoğun geçer. Akşamları dinlenilir.

60 metrekarelik evde oturan arkadaşlarımız, sarayda oturduklarını sanıyorlar!
Alışılıyor ama…

Hareket hafta sonları olur. Herkes bir yerlere uçar!” şeklinde özetlenebilecek yanıtlar aldık…

* * *
Yani…

Bildiklerimizin aksine ‘sosyal şehir’ olmak sanayi, üretim, ihracat şehri olmanın önünü açmıyor…

(Gelecek hafta Gaziantep, Kayseri örnekleriyle daha detaylı anlatırım)

İnsanlara hafta sonları ve gelecekte istediklerini yapabilecekleri bir ücret politikası uygulamak yetiyor…

* * *

Neden anlattım, 2 ay önce gittiğim Hong Kong’u?

Geçtiğimiz yıl taşındığı ‘fabrika binası’nı satılığa çıkaran sanayici dostumuzla sohbet ettik dün…

Fabrika binası derken…

22 odalı yönetim katlarının tabanı siyah mermer; 50 kişilik toplantı salonu, her katında 2 banyo, 8 lavabosu olan; dış cephesi granit bir fabrika binası!

“Neden satıyorsun?” sorusuna yanıtı ilginçti…

“Ankara İskitler’de, 25 metrekarelik bir dükkanda başladım işe…

Şimdiki binanın yerini 10 yıl önce almıştık…

İki yıl önce çevrenin de baskılarıyla, atölyeyi taşıma kararı aldık ve burayı yaptırdık…

2 bin 500 metrekare kapalı alanı olan bu binayı inşa ettik…

2 milyon liraya yakın masraf yaptık…

Sonradan gördük ki, bize 200-300 metrekare yetermiş…

Yanı sıra maliyetlerimiz de inanılmaz derecelerde arttı…”

* * *

Diğer sanayici dostumuz girdi araya…

“Ev, araba sevdamızı ne zaman bitiririz, o zaman kalkınırız, büyürüz, mutlu oluruz!
Devletin de buna önlem alması gerekiyor…

2 milyon dolarlık dairede oturup, kredi kullanmak için banka banka dolaşan arkadaşlarım var.

O bankalara da şoförle, yarım milyon liralık arabayla gidiyorlar…”

* * *

Geçtiğimiz hafta, yabancıların yönlendirmelerinden kurtulmanın ve tam tersine yabancıları yönlendirmenin tek yolunun yerli teknolojiyi geliştirmekten, onun da tek yolunun kaynakları doğru alanlara kanalize etmekten geçtiğini yazmış; bina, ev gibi yatırımların bizi artık farklı ve olumsuz bir boyuta taşıdığına/taşıyacağına dikkat çekmiştim…

Ve OSTİM Başkanı Orhan Aydın’ın yatırım şirketi ile ilgili anlattıklarına değinmiştim…

“OSTİM Proje isimli bir şirketimiz var.

Bu şirket genç beyinlerimizin geliştirdiği projelere ortak olabiliyor.

OSTİM Yatırım diye halka açık bir şirketimiz de var…

Zamanında benzer uygulamalar yapmıştı ama borsaya açılmayla birlikte, başka

ortaklar devreye girince mecburen bıraktı…

Çünkü borsa kuralları gereği risk içeren yatırımlara giremiyor…

Garantili, riski az olan yatırımlara girebiliyor…

Bu da şirketi maalesef, en kolay yol olan inşaatçılığa yöneltiyor.”

* * *

Aldığım eleştirel mailler üzerine sanayici dostlarımızın anlattıklarını ve tüm dünyada ‘model’ olarak gösterilen Hong Kong’da yaşadıklarımı anlatma gereği duydum…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar