IMF’ye göre en büyük 10 banka son 5 yılda yanlış yaptı

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI ismetozkul@gmail.com

Uluslararası Para Fonu (IMF) 4. Madde kapsamında yaptığı denetimler sonucu olan Türkiye ülke raporuyla birlikte Finansal Sistem İstikrar Değerlemesi raporunu da yayınladı. Finansal istikrar dışında ekonominin genelini değerlendiren ülke raporunda yer alan önemli tespitleri geçen yazımızda ele almıştık. Bugün de IMF’nin finansal istikrar cephesindeki manzarayı nasıl değerlendirdiğine bakacağız.

Bu cephedeki tespitler önemli çünkü döviz kurları ile hop oturup hop kalktığımız şu günlerde, finansal istikrar alanındaki kırılganlıklar ekonominin seyrini hızla ve geniş çaplı şekilde etkileyebilecek durumda.

Raporda düşük tasarruf, artan borçlanma oranları ve özellikle döviz borçlarındaki artışın, global fon akımlarındaki gelişmeler, Euro ekonomilerindeki yavaş seyir, yüksek enflasyon, yüksek cari açık, jeopolitik riskler ve son iç siyasi gelişmeler karşısında finansal sistemdeki riskleri iyice artırdığı tespitleri tekrarlanıyor.

IMF’nin finansal istikrar raporunda finansal istikrarı kırılgan hale getiren genel nedenler böyle tekrarlanırken, bankacılık ve finans sektörüne dair bazı önemli ve ilginç tespitler de yapılıyor. Bunlardan öne çıkanları şöyle sıralayabiliriz:

• Son 5 yılda en büyük 10 bankanın iş modelleri, ters şokların yaratacağı sistemik risklere daha açık hale gelecek yönde ciddi bir değişim gösterdi. Bankaların aktif büyümesinde özvarlıkların yeri azalırken kredilerin payı arttı. Bu durum bankaların döviz riskini ve reel sektör riskini artırdı.

• Bankalar fonlarını, yarıdan fazlası dövize dayalı olmak üzere çok kısa vadeli kaynaklardan temin ettiler.

• Sistemik risk ölçümleri, global piyasalardaki bozulma ortamı ve jeopolitik belirsizlikler döneminde bankaların ters şoklardan etkilenme düzeyinin genel olarak arttığını ortaya koyuyor.

• Likidite riski yönetimi çok daha kritik önem kazandı. Bu alanda artan sıkıntıların bir yanında bankaların devlet tahvilinden özel kredilere kaymasının getirdiği bilanço vade uyumsuzlukları yer alıyor; diğer yanında ise bankaların artan döviz borçlarını çevirmede ortaya çıkacak zorluklar.

• Reel sektör de bir dizi zorlukla karşı karşıya. Bunların en önemlileri özellikle dövize dayalılar olmak üzere borçlardaki artış, buna bağlı olarak faiz giderlerindeki artış, gelirlerdeki düşüş ve belirsizlik şeklinde sıralanıyor.

• Reel sektörde ifl aslar artıyor ve piyasada hakim olan görüş şirketlerin borç ödemelerinde durumun kötüleştiği yönünde. Reel sektördeki sıkışıklık ve hacizlerin bankacılığa zincirleme etkisi ciddi boyutlara ulaşabilir. IMF bu tesbitlere bağlı olarak acil olarak alınması gereken önlemler arasında ekonominin döviz riskini azaltacak makro-ihtiyati önlemlerin güçlendirilmesini ve Merkez Bankası’nın likidite yönetiminin tek bir politika faizine göre ayarlanmasını sayıyor. IMF’nin kısa vadede yeni bir yıl içinde alınmasını gerekli gördüğü önlemler şunlar:

• Kredi sınıflamasını tanımlarının ele alınarak yenilenmesi ve uygulamasının güçlendirilmesi.

• Finansal sistemde şeffaflığın güçlendirilmesi

• Kriz yönetimi alanında ülke içi ve ülkeler arası koordinasyon anlaşmalarının güçlendirilmesi.

• Kara para ve terör finansmanı ile mücadeleyle ilgili olarak siyasi nüfuz sahibi insanların müşteri hesaplarının sıkı incelenmesini sağlayacak koşullar getirilmesi.

IMF raporunda 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gelişen duruma da yer veriliyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye’de politik ve ekonomik belirsizliklerin arttığı vurgulanıyor. Bu durumun finansal istikrarı korumaya yönelik güçlü bir çerçeveye olan ihtiyacı iyice artırdığı uyarısı yapılıyor. Asıl olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kastedilerek personel ve kurumsal kapasite yeterliliği ile kamu kurumlarının bağımsızlığının korunmasının bu açıdan kilit önemde olduğu özellikle hatırlatılıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar