İşsizliğin ocak ayında yüzde 13'ü bulması şaşırtıcı olmayacak

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Türkiye İstatistik Kurumu dün geçen yılın ekim ayına ilişkin istihdam ve işsizlik verilerini açıkladı. Eylül, ekim ve kasımın ortalamasını gösteren ve ekim verisi olarak açıklanan son durum, işsizlik oranının yüzde 11.8'e ulaştığını gösteriyor.

Ekimdeki yüzde 11.8, 2010 yılının mart ayındaki yüzde 12.8'den sonraki en yüksek oran. Bunu bir not olarak düşelim. Yani ekimdeki yüzde 11.8'lik işsizlik oranı, son 80 ayın en yüksek oranı.

İşsizliği mevsimsel etkenlerden dolayı diğer yılların aynı ayıyla kıyaslamak elbette daha doğru. Öyle yapalım... Ekimdeki yüzde 11.8, 2009'un aynı ayındaki yüzde 12.2'den sonraki en yüksek ekim oranına işaret ediyor.

Türkiye 2009'da tüm dünyayı etkisi altına alan küresel krizi yaşıyordu. Dolayısıyla o yılın ekimi için yüzde 12.2 öyle çok da yadırganacak bir oran değildi. Bu yüzden, o yılın yüzde 12.2'si ile geçen yılın yüzde 11.8'ini kıyaslarsak, geçen yılki durum için "çok daha vahim" tanımlaması yapmak durumundayız. En azından adı konmuş bir kriz yaşamıyoruz.

İşte sorun da biraz burada. Belki bir kriz yaşıyoruz da, bir türlü adını koyamıyoruz.

Son altı aydır böyle

Aslında geçen yılın mayıs-ekim dönemindeki işsizlik oranı, küresel kriz yaşanan yıllardan sonraki en yüksek düzeyde seyrediyor.

Mayıstaki yüzde 9.4, 2010 yılının mayısından sonraki en yüksek orandı. Geçen yılın haziran, temmuz, ağustos, eylül ve ekim aylarındaki oranlar ise 2009 yılından sonraki en yüksek oranlar durumunda.

Yüzde 13'ü görebiliriz

İşsizliğin Türkiye'de mevsimsel etkenlere bağlı olarak çizdiği eğri çok belirgin. Yılın en düşük oranları nisan, mayıs aylarında görülür; en yüksek oranlar da ocak, şubat aylarında.

İşte ekim ayında yüzde 11.8'e ulaşan işsizlik oranından ve geçmiş yıl eğilimlerinden yola çıkarak, ayrıca içinde bulunduğumuz dönemde yaşanmakta olan sorunları da göz önünde bulundurarak işsizliğin bu yıl ocakta yüzde 13'e yaklaşacağını kolaylıkla söyleyebiliriz.

Ocak ayında oluşabilecek yüzde 13'lük bir gerçekleşme de, 2010'dan sonraki en yüksek oran anlamına gelecektir.

Yani Türkiye, geçen yıl başlayan adı konulmamış ekonomik krizi, bir ekonominin nihai hedeflerinden olan işsizliği aşağı çekme anlamında, bu yıl da yaşamaya devam edecek gibi görünmektedir.

Nereye gidiyoruz...

Anayasa değişikliği... Adı konmamış başkanlık... Bacak ısırma iddiaları... Burun kıvırma değil, kırma... Büyük bir gururla "Ben Anayasa'nın verdiği haktan feragat ettim, daha ötesi Anayasa'nın yüklediği sorumluluğu yerine getirmedim" dercesine oyunu açık eden milletvekilleri...
İşsizlik yüzde 12'ye dayandı, yüzde 13 de kapıda...

Herkesi ters köşeye yatıran, tahminlerin çok ötesine çıkan kur artışı... Buna yabancıların yol açtığı iddiaları... Başbakan'ın "Türk şirketleri döviz alıyor" açıklamasıyla konunun yeni bir boyut kazanması... Ve kurun yeniden artmaya başlaması...
3.6 milyon işsizimiz var, üstelik çalışmak isteyenlerimizin oranı çok düşük olduğu halde...

Turizmin dibe oturması; bu yıla ilişkin umutların da iyice azalması... Döviz dengesinin bozulması, cari açığın yavaş yavaş 2015'i yakalaması ve geçmesi...
15-24 yaş grubundaki her dört gençten biri ne okuyor, ne çalışıyor...

Piyasada yaprak kımıldamaması, buna önlem olarak peş peşe adımlar atma gereği duyulması... Hepimizi etkileyen, ama hepimizin başkalarını etkilediğini sandığımız ve "Bize ne" diye dudak büktüğümüz ekonominin yıllar sonra hem de yüzde 1.8 küçülmesi...
İşsizlik neredeyse yüzde 12 ve biliyoruz ki daha da artacak... Sahi nereye gidiyoruz...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar