Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi ve düşündürdükleri

Bumin DOĞRUSÖZ
Bumin DOĞRUSÖZ HUKUKA GÖRE bumin.dogrusoz@dunya.com

Maliye Bakanlığı’nca yayımlanan bir tebliğ ile vergiye uyum maliyetlerinin azaltılması, gönüllü uyumun teşvik edilmesi ve kayıt dışı ekonomi ile mücadelede etkinliğin artırılması amaçlarıyla, vergi kanunlarına göre vergi dairesine verilmesi gereken “Muhtasar Beyanname” ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4/1. maddesinin (a) bendi kapsamındaki sigortalıları bildirmekle yükümlü olanlar tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilmesi gereken “Aylık Prim ve Hizmet Belgesi” birleştirilerek, “Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi”ni oluşturuldu.

Bakanlık bu düzenlemeyi Gelir Vergisi Kanunu’nun 98/A maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 86/13. maddesine dayanarak hazırlamış ve yayınlamıştır. Her ne kadar söz konusu maddeler bu konuda düzenleme yapma yetkisini Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na birlikte vermişse de, düzenleme sadece Maliye Bakanlığı tarafından yapılmıştır. İleride yargı nezdinde “yetki” sorunu yaşanması bu yüzden de ihtimal dahiline girmiştir.

İki beyannamenin birleştirilmesi ile oluşan Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi tebliğde, “muhtasar beyanname ile aylık prim ve hizmet belgesinin birleştirilerek, kesilen vergilerin matrahlarıyla birlikte sigortalının sigorta primleri ve kazançları toplamı ile prim ödeme gün sayılarının bildirilmesine ilişkin beyanname” olarak tanımlanmıştır.

Yeni beyanname henüz gün yüzüne çıkmamışsada tebliğden anlaşıldığı kadarı ile muhtasar beyanname ile SGK’ya verilen prim bildirgesi birleştirilmiş ve verilmesi muhtasar beyannamenin esaslarına tabi kılınmıştır.

Muhtasar beyannamesini üç ayda bir verenler, ortak beyannamenin muhtasar kısmını yine üç ayda bir dolduracaklar, ancak SGK kısmını her ay doldurarak vereceklerdir. Kısaca basitleşen fazla bir şey söz konusu olmayıp sadece kimlik bilgileri kısmından tasarruf edilecektir. Ortak beyannamenin verilmesi muhtasarın esaslarına tabi kılındığından, her ayın 23. günü bitimine kadar verilmesi gerekmektedir. Bu uygulama, Kırşehir dışında 1.1.2018 tarihinde yürürlüğe girecektir. Kırşehir için uygulamanın başlangıç tarihi ise 1.6.2017’dir. O güne kadar, yayınlanacak tebliğ, sirküler yahut özelgelerle, uygulama ayrıntıları daha net ortaya çıkacaktır. Yürürlük tarihine kadar, konu zaten ayrıntıları ile pek çok yazar tarafından işleneceğinden, ayrıntılara girmiyorum.

Ancak burada, yürürlük tarihine kadar üzerinde düşünülmesi gereken konu, söz konusu birleştirilmiş beyannameye uygulanacak yaptırımlar konusudur. Bu konuda tebliğde, “Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi’ne ilişkin fiillerin vergi kanunlarına göre vergi cezası kesilmesini gerektirmesi halinde 213 sayılı Kanun uyarınca vergi dairelerince, bu fiillerin 5510 sayılı Kanun’a göre idari para cezası gerektirmesi halinde 5510 sayılı Kanun uyarınca sosyal güvenlik il müdürlüğü/ sosyal güvenlik merkezi tarafından ayrı ayrı ceza kesilecektir.” düzenlemesi yer almıştır.

Buradan anladığım kadar ile süresinde beyannamesini vermeyen kişiye, hem VUK’a hem de 5510 sayılı Kanun’a göre ayrı ayrı ceza kesilecektir. Böyle bir uygulama ise ceza hukuku ilkelerine aykırdır. Kanunu tek bir ihlal kasdı ile tek bir beyannamenin verilmemesine iki ayrı ceza kesilmesi mümkün değildir. Bir beyannameyi vermemenin bir cezasının olması gerekmektedir. Burada iki cezanın ortalaması veya en yüksek olanın uygulanması gibi bir yola gidilmesi gerekmektedir. Bu konunun kanun düzeyinde düzenlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, ortak beyannamenin muhtasar kısmı için VUK’un pişmanlık hükümlerinden yararlanarak cezasız beyanname vermek mümkünken, beyannamenin öbür yarısı için mümkün olmaması da garip bir uygulamayı ortaya çıkaracaktır.

Beyannamenin yarısı (muhtasar kısmı) için verilebilecek düzeltme beyannamesi hemen tahakkuk fişine bağlanacakken diğer yarısı için tahakkuk fişi düzenlenmesi inceleme sonucuna bağlı olacaktır. Eğer iki beyanname birleştiriliyorsa, tabi olacağı kuralların da bu ortak beyannameye göre yeniden düzenlenmesini gerektirmektedir. Bu yapılmadıkça, birleştirilmiş beyanname şeklî birleştirmeden öte bir anlam ifade etmeyecek ve yukarıda vurguladığım amaçlara hizmet etmeyecektir. Hele bir beyannameden pek çok tahakkuk fişi üretmek de büyük bir kaynak israfıdır. Ortak beyannameden ortak tahakkuk fişi düzenlenip, ortak tahsil usulü benimsenip, sonradan kamunun kendi içerisinde hesaplaşmasının sağlanması, mükellefl er için basitliği ifade edecektir. Yoksa bu günkü birleştirme, her hangi bir basitlik getirmeyecektir.

Bu noktada artık, kamusal yükümlülükleri ayrı ayrı, birbirleri ile çelişen ve farklı sonuçlara yol açan kanunlardan kurtarıp, bir ortak “kamu alacakları usul kanunu”- na kavuşturmanın tartışılması gerekmektedir. Vergi Usul Kanunu, Gümrük Kanunu ve 5510 sayılı Kanun’un yerini ortak bir usul kanununa bırakması, hem uygulamada basitliği sağlayacak hem de farklı uygulamaların getirdiği karmaşa ve ihtilaflar ortadan kaldıracaktır. Bu konuda üç bakanlığın ortak bir çalışma grubu kurmasının zamanı bence geldi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Konaklama Vergisi 29 Ekim 2019
Değerli Konut Vergisi 22 Ekim 2019
Yenileme Fonu… 15 Ekim 2019