Not indirimlerinin altında mutlaka art niyet mi vardır

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürdü. Hükümet kanadında Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek dışında hemen herkes “Bu karar manidardır, bu karar yanlıdır, Türkiye’yi sevmeyenlerin, çekemeyenlerin başının altından çıkmıştır, ekonomik gerçeklerle örtüşmemektedir” şeklinde değerlendirmeler yaptı. Biraz ortadan konuşanlar da oldu ama ağırlıklı görüş, bu kararın ekonomik değil siyasi olduğu yönündeydi.

Varsayalım öyle, Moody’s taraflı davranıyor, objektif bir değerlendirme yapmıyor. İyi de Türkiye bir süre sonra ekonomisini güçlendirir, eleştiri konusu alanlarda iyileşme sağlar ve Moody’s de bu kez not artırırsa ne diyeceğiz? Ne yani o zaman tutup “İşte gelişmemizi derecelendirme kuruluşları da görüyor ve takdir ediyor” deme şansımız olacak mı? Bunu söylersek, not indirdiklerinde burun kıvırdığımız derecelendirme kuruluşlarını bu kez çok önemsiyor duruma düşmeyecek miyiz?

Bir kere şunu bilmemiz gerekiyor. Moody’s ya da başka bir derecelendirme kuruluşu notumuzu indirdiğinde veya görünümüzü değiştirdiğinde siyasilerimizin buna karşı sergiledikleri tutum, bu not kararından etkilenecek yabancıları hiç mi hiç ilgilendirmiyor, etkilemiyor. Yabancı yatırımcı, (herhangi bir ülkede yapılacak yatırım için de Türk yatırımcı) o ülke yetkililerinin dediklerine değil, derecelendirme kuruluşunun dediğine bakıyor çünkü. Derecelendirme kuruluşları bunun için var zaten.

Eğer siyasilerimiz, Moody’s’in kararının ne kadar yanlış ve taraflı olduğu konusundaki çıkışlarıyla yabancı yatırımcıları ikna edebiliyorlarsa, bu çıkışlarını daha da sertleştirmeliler.

İşverenler ne düşünüyor?

İşverenlerin çatı örgütü Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) eylül ayı ekonomi bülteninde ağırlıklı olarak not konusu üstünde durdu. Bültende, “Ekonomik reformların hızlandırılarak iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, kısa vadeli sermaye ve doğrudan yatırım çekiminin sağlanması durumunda kredi notu yeniden yükselecektir” denildi.

Not indiriminin, yılda 200 milyar dolar civarında dış kaynağa ihtiyaç duyan Türkiye ekonomisinin daha zor ve daha yüksek maliyetle borçlanmasına yol açabileceği belirtilen bültende, hükümetin ekonomik reform gündeminin artık daha büyük önem taşıdığına vurgu yapıldı.

Bültende, potansiyel büyüme eğilimi ve gelecek dönemler açısından olumsuzluk yaratacak durumun, yılın ikinci çeyreğinde, kamu ve özel toplamında yatırım harcamalarının yüzde 0.6 azalması olduğuna dikkat çekilerek, “Özel kesimde makine teçhizat yatırımları yüzde 5.3 azalırken, inşaat yatırımları yüzde 6.9 oranında artmıştır. Böylelikle, özel sektör toplam yatırım harcamaları, bir önceki yılın aynı dönemine göre, reel olarak yüzde 1.6 oranında gerilemiştir. Hükümetin, ekonomik reform gündemi ve yatırım ortamını geliştirmeye yönelik çabaları bu açıdan da büyük önem arz etmektedir” görüşüne yer verildi.

Büyüyoruz büyümesine ama...

Bültende, Türkiye ekonomisinin 2009 krizinin ardından sürekli büyüyen bir ekonomi kimliğini koruduğu belirtildi. TİSK, bununla birlikte Türkiye’nin büyüme oranının birçok yükselen ekonominin altında kaldığına dikkat çekti. TİSK bülteninde 2016 yılının ikinci çeyreğindeki büyüme oranının gelişmekte olan ülkelerden Çin’de yüzde 6.7, Hindistan’da yüzde 7.1 ve Endonezya’da yüzde 5.1 düzeyinde gerçekleştiği belirtildi.

TİSK, Türkiye ekonomisinde büyümenin sürmekte olduğuna, ancak bu büyümenin gelişmekte olan ülkelerden düşük kaldığına dikkat çekme gereği duydu. Aslında bu hep dile getirilen bir gerçek. Hem zaten ekonomide talebin canlanması ve buna bağlı yeni bir büyüme havası yakalanması için bir dizi adım atılıyor.

TİSK’in bülteninde, büyüme verilerinin Türkiye ekonomisinde göreli bir talep sorunu bulunduğunu gösterdiği belirtilerek daha sonra şöyle denildi:

“Hükümet bu sorunun özel harcamalar bacağının, Merkez Bankası’nın para politikası yoluyla çözüleceğini düşündüğünden, Bankanın politika faiz oranını düşürmesi ile bankacılık sektörünün kredi faiz oranlarını aşağıya çekeceğini, böylece kredi talebinin, ardından da tüketim harcamalarının artacağını öngörmektedir. Hükümetin bu öngörüsü, tüketim ve yatırımın faize duyarlılığının yüksek olduğu kanısına dayanmaktadır.”

Merkez Bankası’nın Hükümetin dileğine mart ayından bu yana düzenli bir şekilde yanıt vererek faiz oranını yüzde 10.5’ten yüzde 8.25’e kadar çektiğini ifade eden TİSK, mevduat zorunlu karşılık oranlarının 50 baz puan aşağıya çekilmesiyle de bankaların fon kaynak maliyetinin düşürülmesinin amaçlandığını kaydetti.

Ekonomiye olan güvenin güçlendirilmesinin bu önlemlerin sonuç vermesini kolaylaştıracağının altı çizilen bültende, “Ancak tersi durumda yatırımların, özellikle imalat sanayi yatırımlarının artması mümkün olmayacaktır. Yılın ikinci çeyreğindeki büyüme oranının belirleyicilerinin gerçekleşme düzeyleri bu düşüncemizi desteklemektedir” denildi.

İç talep artırılırken enflasyon ne olacak?

TİSK, ağustos itibariyle yıllık TÜ-FE’nin yüzde 8.1 olduğunu hatırlattı. “Merkez Bankası’nın para politikasındaki başarısının göstergesi niteliğindeki çekirdek enflasyon ağustos ayında aylık bazda yüzde 0.02 azalırken, yıllık bazda yüzde 8.4 gibi oldukça yüksek bir düzeyde seyretmeye devam etmiştir” görüşünü dile getiren TİSK, “Dolayısıyla faiz oranlarının düşmesi ve kredi genişlemesinin döviz kuru üzerinde yaratacağı baskının etkisi ile ortaya çıkabilecek olası enflasyon artışı, faiz oranlarının düşmesi yerine tam aksine daha da yükselmesine neden olabilir” uyarısında bulundu.

Türkiye’nin 2016 yılında iç talebi artırmaya yönelik politikalar izlediğini, burada hanehalkı tüketim harcamaları ve konut harcamalarının öne çıktığını hatırlatan TİSK “Yılın ikinci çeyreğindeki GSYH gerçekleşmesi de bu politikadan sonuç alındığını göstermiştir. Ancak bu politikanın sürdürülebilirliği dış dengenin (cari açık) korunmasına bağlıdır. Bunun nasıl sağlanacağı hususu ise mevcut küresel ekonomik koşullar altında belirsizlikler içermektedir” açıklaması yaptı.

★★★

İşte bu da işverenlerin görüşü. Not indirimine farklı bir bakış, farklı bir değerlendirme. “Onlar bizi sevmiyor, çekemiyor” kolaycılığına kaçmadan yapılmış bir değerlendirme... Yararlanmakta yarar var!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar