Türkiye Varlık Fonu hakkında akla takılan sorular

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Geçtiğimiz pazar gününün ilerleyen saatlerine gelindiğinde basına düşen bir haber ortalığı karıştırdı. 5 Şubat 2017 günü yayımlanan mükerrer Resmi Gazete’de iki ayrı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile Türkiye Varlık Fonu (TVF) Anonim Şirketi’ne devredilecek kuruluşlar ve aktarılacak paralar belirlendi.

Daha önce 26 Ağustos 2016 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 6741 sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi’nin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yayımlanmıştı.

Şimdi de bu kararnamelerle artık düzenlemeler hayata geçirilmeye başlandı. Devam edeceği de anlaşılıyor. Konu da hemen pazartesi sabahı ekonominin ve özellikle muhalefetin gündeminde hararetli bir şekilde yer aldı. Aslında varlık yönetim fonu veya şirketi gibi yapılar veya düzenlemeler pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede uygulanan bir sistem.

Sistemin özü; devletin bütçe fazlalarının veya petrol gibi kaynaklardan sağladığı gelir fazlalarının menkulleştirme yoluyla değerlendirilmesi ve böylece gelecek nesillere yeni kaynaklar yaratılması. Hemen belirtmeliyiz ki özü itibariyle doğru bir yaklaşım. Türkiye’nin bir takım varlıklarının değerlendirilmesi, uluslararası piyasalara çıkılıp kaynak yaratılması, çok büyük altyapı yatırımlarının finanse edilmesi elbette anlamlı bir tavır.

Ancak; diğer ülke uygulamalarından ayrışan bir yaklaşım söz konusu. Burada da galiba bir başka “Türk Tipi” anlayışı hakim olmuş durumda.

Bu yazımızda, yapılan yasal düzenlemeye ve uygulamalara ilişkin olarak aklımıza takılan soruları ortaya koymak istiyoruz.

■ Türkiye için, ekonomi için, dünyaya verilecek mesaj için çok önemli olan böyle bir sistemin, kamuoyu oluşturulmadan, hiç tartışılmadan yasalaşması doğru oldu mu? Üstelik bir pazar günü mükerrer Resmi Gazete ile apar topar kararnameler yayımlanması şık oldu mu? Bazen doğru şeylerin yanlış zamanda gündeme gelmesi, bazen de aceleye getirilmesi faydadan çok zarar sağlar.

■ Kanunun 2. maddesinde yer alan bu şirketin “stratejik yatırım planında belirtilen hedefler” ile ne anlatılmak isteniyor? Ekonomi Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan stratejik yatırımlardan mı bahsediliyor? O zaman bunun bir teşvik sistemi olarak her zaman ve her şekilde değişikliğe uğrayacağı herhalde biliniyor.

■ Bu şirketin her türlü ticari ve finansal faaliyetler yapması ne kadar doğru? Bunun iş dünyası ve ticari hayat üzerindeki olumsuz etkilerinin analizleri yapıldı mı?

■ Özelleştirme kapsamındaki finansal KİT niteliğindeki Ziraat Bankası ve Halk Bankası hisselerinin bu şirkete devrinin bankacılık mevzuatı açısından sıkıntı yaratıp yaratmayacağı tartışıldı mı? Örneğin BDDK’nın yapmış olduğu ve yapacağı bir takım regülasyonları, artık bu bankaların sahibi konumundaki varlık fonu yönetim şirketi tarafından askıya alınabilir mi? Yani BDDK’nın bankalar ve finans kuruluşları için bağlayıcı kuralları Türkiye Varlık Fonu yönetimini bağlar mı?

■ Aynı şekilde Botaş, TPAO gibi akaryakıt sektöründeki kuruluşlar için EPDK kuralları aynen geçerliliğini koruyabilecek mi? Yani EPDK’nın örneğin doğalgaz piyasaları için getirdiği düzenlemeler bu yeni yapılarda patronajı bağlayıcı olabilecek mi? Bağlayıcı olmayacaksa aksak rekabet piyasaları oluşmayacak mı?

■ Öte yandan SPK tarafından sermaye piyasaları ve aracı kurumlar için getirilen kurallara aykırı olarak Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ. tarafından menkul kıymet ihraçları, menkulleştirme, ikinci piyasa işlemleri yapılabilir mi? Yapılırsa SPK’nın rolü nereye kadar ve ne olacak?

■ Hatta varlık fonu yönetimi tarafından yurt dışı borçlanmada 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borçlanma mevzuatı hükümleri askıya alınacak mı?

■ Her ne kadar Türkiye Varlık Fonu ve şirketler hakkında çok sayıda özlük, personel, denetim gibi hükümler uygulanmayacaksa da örneğin KİT personeli için ayrı bir personel rejimi, atama, ihraç, emeklilik, ücret sistemleri uygulanabilecek mi?

■ Özellikle Türkiye Varlık Fonu ile şirketine ait alt şirket ve fonların kurulması imkanı olduğuna göre bu şirket veya fonlar için rekabet hukuku kuralları geçerli olacak mı? Yani bu şirketler de “en ziyade müsaadeye mazhar” şirket konumlarını sürdürecekler mi?

■ Türkiye Varlık Fonu ile ilgili anonim şirketin denetimi hangi çerçevede olacak? Mali denetim mi, etkinlik denetimi mi, uygunluk denetimi mi hangisi olacak?

■ Fona ve şirkete tanınan tüm vergi kolaylıkları bir taraftan çok büyük bir vergi kaybına ve diğer taraftan da eksik vergi rekabetine neden olmayacak mı? Yani dev gibi şirket(ler) her türlü vergiden istisna edilince bu durum zaten sıkıntılı olan vergi sistemini daha da sıkıntılı hale getirmeyecek mi?

■ Bir pazar günü yayımlanan mükerrer Resmi Gazete ile Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın 3 milyarı niçin borç alınmıştır? Niçin 3 ay için alınmıştır? Hangi ihtiyaçlar için kullanılacaktır?
Konuya politik bakmanın dışında, açıkçası akla takılan çok ciddi teknik sorular var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar