Yatırım teşviklerinde nereden nereye

Recep BIYIK
Recep BIYIK VERGİ PORTALI recep.biyik@tr.pwc.com

Yatırım teşvikleri dendiğinde çok değişik teşvikler akla gelebilir. Geçmişte çok sayıda yatırım teşviki uygulandı. Halen de yatırımları özendirmek için uygulanan çok sayıda destek unsuru yürürlükte. Yatırım teşviklerinden en etkili olanlarından birisi, yatırımcıya gelir ve kurumlar vergisi tasarrufu sağlayan, uzun yıllar yatırım indirimi istisnası olarak uygulanan, halen de indirimli gelir/ kurumlar vergisi oranı şeklinde uygulanan teşvik.

Bu iki teşvik unsuru özünde aynı. Yapılan yatırım harcaması tutarına bağlı olarak, belli bir oranda gelir/kurumlar vergisi tasarrufu sağlıyor. Sağladığı avantaj aynı ama uygulaması farklı. Yatırım indirimi teşviki vergi mevzuatına 1963 yılında girdi. 2006 yılında da kaldırıldı Ancak kullanılmayan indirim stoku nedeniyle hala beyannamelerde yer alıyor. Bir süre sonra hayatımızdan çıkacak.

Yatırım indirimi başlangıçta, bölgeler ve öncelikli sektörler dikkate alınarak, seçici bir teşvik unsuruydu. Esas olarak kalkınmada öncelikli yörelerde yapılan yatırımları özellikle teşvik etmeyi amaçlıyordu. Bu yörelerde yapılan yatırım harcamasının % 100’ünün matrahtan indirimi şeklinde uygulanıyordu. Diğer yörelerde indirim oranı daha düşüktü. Az bölgeli ve az oranlı, efektif bir teşvik unsuruydu. 1963 yılında başlayan yatırım indirimi teşvikinin son derece baraşılı sonuçlar yarattığını, hemen herkes kabul ediliyor. Özellikle normal yörelerden kalkınmada öncelikli yöre kapsamına alınan illerde yapılan yatırımlarla ilgili veriler, teşvikin etkin sonuçlara yarattığını gösteriyor.

Vergi mevzuatına giren ve uzun yıllar başarılı bir şekilde uygulanan yatırım indirimi, zamanla seçici olma özelliğini kaybetti. Kalkınmada öncelikli bölge sayısının bire indirilerek kapsamının genişletilmesi ve sektör ayırımının fiilen yapılmaması sonucu, yatırım indirimi neredeyse bütün illerde ve sektör ayırımı olmaksızın %100 uygulanır hale geldi. Dolayısıyla bütün yatırımların aynı ölçüde teşviki, yatırım indirimini teşvik olmaktan çıkarttı.

Seçiciliği kaybolan yatırım indirimi daha sonra ek amortisman niteliğinde bir uygulama haline dönüştürüldü. Teşvik belgesi de aranmaksızın, bütün yatırımlar için yatırım indirimi oranı %40’a indirildi. Ancak daha önceki uygulamada istisna tutarı üzerinden stopaj ödeniyorken, son uygulamada stopaj kâr dağıtımına bağlı hale getirildi.

En sonunda, seçiciliğini ve etkisini kaybeden yatırım indirimine tamamen son verildi.

Tasarruf ve yatırım ihtiyacı açık olan Ülkemizde yatırım teşvikinin olmaması söz konusu olamazdı. Bu gereklilik nedeniyle, yatırım indirimi benzeri bir teşvik 2009 yılında indirimli kurumlar vergisi oranı olarak yeniden girdi hayatımıza.

Yeni teşvik;

• Bölgeler itibariyle,

• Sektörler itibariyle,

• Yatırım yerinin organize sanayi bölgesi veya endüstri bölgesi olup olmamasına göre,

• Yatırım büyüklüğü itibariyle,

• Stratejik bir niteliğinin olup olmamasına göre, seçici bir özelliğe sahip. Bu özelliği itibariyle olumlu bir yapı.

2009 yılından bugüne teşvik sürekli değiştirildi, geliştirildi. Bölge sayısı arttı, tercihler çoğaldı, indirimli oranın önce sınırlı olarak diğer gelirlere uygulanması sağlandı, sonra bu uygulama daha da geliştirildi ve daha yüksek bir oranda diğer gelirlere de indirimli oranın uygulanması sağlandı.

En sonunda da proje bazlı süper teşvikler girdi hayatımıza. Gerçekten süper teşvikler var yeni düzenlemelerde, yararlanabilecek yatırımcılara. Yüzde 200’e varan yatırıma katkı oranı, yüzde %100’e kadar indirimli oran, gerçek tutarı üzerinden 10 yıla kadar sigorta primi desteği, 10 yıla kadar faiz desteği, nitelikli personel için ücret desteği, yatırım tutarının %49’una kadar sermaye desteği, enerji tüketim harcamasının %50’sine kadar enerji desteği ilk sayabileceğim teşvik ve destekler. Bütün bunlara ek olarak yakın bir geçmişte gelen damga vergisi ve harç istisnalarını da sayacak olursak, yatırım teşvik mevzuatının son noktaya gelmiş olduğu söylenebilir. Geriye ne kaldı sorusuna benim cevabım, iki noktada. Birincisi, yeni yatırımdan elde edilen kazanç diğer kazançlar ayrımına tamamen son verilmesi ve ayırım olmaksızın hem yatırım hem de işletme döneminde bütün gelirlere indirimli oranın uygulanması. Hatta yatırıma katkı tutarının kurumlar vergisiyle sınırlı olmaksızın tanımlanması ve vergi tasarrufuna yatırımcının yatırım döneminde hızla ulaşmasının sağlanması. İkincisi uygulamanın da mevzuat gibi geliştirilmesi, teşvik uygulama otoritelerinin uyumlu uygulaması, özellikle vergi ayağında net olmayan konuların zamanında netleştirilmesi, risklerin olabildiğince azaltılması.

Yeni yatırım teşvik mevzuatının en önemli özelliklerinden birisi, yukarıda kısaca anlattığım gibi çok seçenekli, çok tercihli olması. Bu durum doğal olarak son derece karmaşık ve yönetilmesi zor bir yapı ortaya çıkartmış durumda. Dolayısıyla uygulamanın kalitesi bu yapı içerisinde çok daha önemli hale geliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar