Yeni bir yol şart

Gültekin KARA
Gültekin KARA OTOSTOP gultekin.kara@dunya.com

Bu hafta tüm dünyada otomotiv sektörünün kalbi Paris’te atacak. Binin üzerinde firma, milyona yaklaşan ziyaretçi Paris’teki otomobil fuarını gezecek. Sadece basın gününde tüm dünyadan 10 binin üzerinde medya mensubunun salonlarda görev yapması ve otomotiv dünyasındaki yenilikleri ülkelerindeki okur ve izleyicilerine aktarması bekleniyor. 

Fuarın renkli detaylarını önümüzdeki hafta yine bu sayfalarda okuyacaksınız. Ben ise bugün size önce fuarın tarihine ilişkin bazı ilginç detayları vermek daha sonra da bu tip fuarların otomotiv sektörü ile ilişkini aktarmak istiyorum.

Bu detaylar önemli, çünkü Türkiye’de neden bir otomotiv markasının olamayacağını, yapılmak istenen ya da hükümetin talep ettiği “yerli marka” ısrarının beyhude bir niyetten öteye geçemeyeceği de kanıtlanıyor.

Paris fuarının temelleri 1898 yılında atılmış. Yaklaşık 20 gün açık kalan etkinlik otomobille sınırlı olmayıp, spor ve bisiklet alanlarında da katılımcıları ağırlamış.1901 yılına gelindiğinde fuar 6 bin m2’ye ulaşmış. Bizim bu rakamla yaptığımız fuarların senesini hatırlayınca ilk tebessümler oluşuyor.

115 yıl önce fuardaki katılımcı sayısı 220’ymiş. 1930’lu yıllardaki buhran ardından gelen İkinci Dünya Savaşı derken, fuarda bir duraklama dönemi oluşmuş. Savaştan sonraki ilk fuarda tam 810 bin ziyaretçi gelmiş. Biz, halihazırda kapıdan bir, iki kez girenleri de sayıyoruz ama buna rağmen bir türlü daha 500 bini göremedik.

Tabii başka bir ilginç konu da 1923’te ilk kez gün ışığına çıkan elektrikli otomobillerin, 1946’da yeniden sahne almasıydı. Yani, 70 yıl önce üreticiler, bizim bugün olmak istediğimiz noktanın çok daha önünde bulunuyordu. 1954 yılında ise fuarın genişliği 80 bin metrekareye ulaşırken, ziyaretçi sayısı ise ilk kez bir milyonu aştı.

Buradan sonraki gelişmelerle canınızı sıkmak istemem. Ancak, gördüğünüz üzere, rakip olarak seçtiğimiz ülkelerdeki otomotiv tarihi 100 yıla yaklaşırken, biz onları belki 50 yıl geriden takip ediyoruz.

Bugün Türkiye’nin lokomotifi konumundaki otomotiv endüstrisinin maalesef yarattığı katma değer oldukça düşük. İhracat geliri, kayıtlı istihdam, alt tedarikçiler, yan sanayi derken bizim için yeri çok büyük. Ama, şu da bir gerçek ki 2023 yılına ilişkin çizilen rol ya da konulan hedef maalesef gerçekçi değil. Bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri inanmasa da açık açık fotoğrafın tasvirini maalesef yapamıyor. Bu da bizi çok net olarak geri atıyor.

Çünkü bugün yapılması gereken artık burada alt tedarikçi ve biraz geliştirici sanayi olarak kalmayı kabullenip, yeni ufuklara yelken açmaktır. Trend takip etmek bize eşik atlamayacaktır. O yüzden yeni filizlenen alanlarda trend yaratan olmayı hedefl emeliyiz.

Otomotiv bir kültür ve bu kültür para ile pulla tüketicilerin beyninde oluşturulamıyor.

Bir spor dalındaki yeni bir hareketi beyin öğreniyor. Ama ne zaman ki bu davranış beyinden, omurilik soğanına kayınca, o hareket artık bir refl eks halini alır. Biz de şu aşamada öğrenme aşamasındayız. Ancak, bir sporcunun, öğrendiğini refleks haline getirmesi nasıl zaman alıyorsa, bizim de otomotivde zamana ihtiyacımız var.
Otomotiv refleksi kazanabilmek için. Lakin, çok geriden geldiğimiz için böyle bir vaktimiz de yok. O yüzden sırf popüler diye bu alandaki çabaları, yeni ve ilerici noktalara taşımak için çalışmalıyız.

Ancak bunu yaparsak, gerçekten karlı bir endüstriye sahip olabiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hep bana… 18 Mart 2019
Baskınla olmaz 21 Ocak 2019
Rotası olmayan gemi 07 Ocak 2019
Umuda yolculuk 31 Aralık 2018
Otomobile soğan muamelesi 10 Aralık 2018
Feragat edilmiş 19 Kasım 2018
Nereye koşuyoruz… 12 Kasım 2018
Rica ederim yapmayın 05 Kasım 2018
Kurcalama arabayı 22 Ekim 2018
Çelik bile erir 08 Ekim 2018