Kuram olarak ve meslek olarak iktisat

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

İktisat Alman felsefesinin bir uğrağı değil. Kuram olarak da, meslek olarak da iktisat daha mütevazi ve basit bir alan olmalı. İktisat hem kendi kendisini anlamalı, hem de başkaları iktisadı anlamalı. Sanılanın tersine, bunun yolu Horkheimer’in sadece küçük insanlar için yararlı olduğunu düşündüğü sistemlerden ve sayılardan, teknik bir standartlaşmadan geçiyor. Elbette iktisadı bir dünyaya bakış tarzı, bir sosyal teori biçimi, aristokratik bir aktivite olarak kurgulamak çok cazip tonlar taşıyor. Ama Alman akademik mandarinlerinin yitmiş dünyasında –maalesef mi diyelim?- yaşamadığımız kesin olduğuna göre ve bir parçası olduğumuz ontolojik “gerçek” aristokratik bir entelektin varlığına dayanmazken, iktisat disiplini bu hoş ama “gerçeküstü” varsayımla kurgulanabilir mi? 

“İktisat kuramı dünyayı açıklıyor mu?” Genellikle tartışmaya böyle başlanır ve değişik ekoller, ideolojinin rolü, nasıl bir iktisat eğitimi istiyoruz gibi konularla devam edilir. Tartışma disiplinin temellerine yönelik olduğu için aslında çok özel ve tekil problemlerle bağlantılı olmak durumundadır: ama çoğunlukla böyle olmaz. Böyle olmaz çünkü tartışma ekollerin karşılaştırılması yoluyla ve bu amaçla iktisat metodolojisi ve bilim felsefesi ögelerine başvurularak ilerler. Disiplinin kurucu kavramları ve temel sorunları üzerinde detaylı ve özel tezler ileri sürenler, mecburen olmasa da, genellikle bir ekolün içinden konuşacakları için, bu tarz spesifik çalışmalar metodolojiden çok teori alanında değerlendirilir. Bu yüzden iktisat kuramının niteliği üzerine yapılan tartışmalar hiç bir ekolün içinden konuşmaz ve yapılan şey genel epistemoloji öğelerinin bazı ekonomik konularla ilişkilendirilmesine dönüşür. 

Şahsen böyle sorulara başka türlü yaklaşmayı tercih ediyorum. Örneğin, neoklasik ekolün temel problemlerinden ve kurucu kavramlarından bahsederek ilerleyeceksek, en azından rasyonalize edilebilirlik (rationalisability), tercihlerin gözlemlenebilir (piyasa) talebinden hareketle tekrar elde edilip edilemeyeceği (recoverability), entegrabilite, açıklanmış tercihler, dengenin kararlılığı konularını bütünleştiren bir analitik anlatıyı tercih ederim. Belki çerçeveyi daha geniş tutarak denge, rasyonel aktör, metodolojik bireycilik konularını da gündeme alabiliriz. Ama daha geniş tutulmuş bir alanda ilerlemenin neoklasik iktisat açısından anlamlı olabilecek sorulara götürmeyeceği kanısındayım. Diğer ekollerin de böyle “kör noktaları”, kurucu kavramlar üzerinde tartışmayı gerektirecek içsel sorunları olabilir ve bunların bir bölümü o ekole özel sorunlardır. 

Soruyu şöyle soralım: İktisatçı ne iş yapar? Söz gelimi “Arrow- Debreu kuramı gerçekten Walras-Pareto çizgisini temsil mi ediyor, yoksa aslında kendi başına apayrı bir teori mi?” türü soruların cevaplarını araştırabilirsiniz. Aylarca oturup okuduktan sonra “İktisadi adalet: John Rawls iktisat kuramı için ne ifade ediyor?” diye bir yazı yazarsanız yararlı bir faaliyette bulunmuş olacağınız kesindir. Ama bunun meslek olarak iktisatla ilgisi olmayabilir. 

İktisatçı olarak çalışan bir iktisat mezunu kısmi projecilikten daha farklı bir faaliyette bulunmalıdır. İktisatçı: 

a) Mikro ve makro kuramları bilmeli, 
b) İstatistik-ekonometri konusunda uygulamalı becerilere sahip olmalı, 
c) İlgilendiği sektör veya ülkenin verilerini kısa sürede yorumlayabilecek eğitimden geçmiş olmalı, verilerle yakınlık kurabilmeli, 
d) Öngörüde bulunabilmeli, 
e) Finans piyasalarıyla ilgili araştırma/ rapor çıkarabilmeli, 
f) Tercihen ikinci bir alanda ve/ veya iktisadın bir alt alanında uzmanlaşmaya hazır olmalı 
g) Dil bilmeli ve bilgisayar ortamında rahat olmalıdır. 

Az şey değil! Peki bunlar nasıl olacak? Ve bunlar olacaksa söz konusu iktisatçıdan bir de sosyal bilimlerde mükemmel bir donanım beklemek biraz fazla olmaz mı?

Ya çok daha temel konulara bakış? Ya gerçek dünyayla ilişkiler? Mesela ana akım 2007-9 krizini öngöremedi veya sinyalleri ciddiye almadı. Mesela ana akım standart versiyonlarında hiç de açıklayıcı görünmeyebiliyor. Lakin kuramsal çerçevede ana akımın önemli bir ağırlığının olduğu ve olmasını gerektiği de kanımca açık. Belki biraz “kalan” (residual) kısımlara bakmalı. Ve kavramsal netlik için gereğinden fazla homojenleştirmeye gidilmemeli. “Farklı söylemlilikler” anlamı eş zamanlı oluştursunlar demeye kadar işi vardırmayalım (heteroglossia) ama, biraz daha fazla çeşitlilikte, eklektizmden korkmadan, yarar var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019