Kütahya çinide daha yüksek gelirin yollarını arıyor

Çini, Kütahya ekonomisi için çok önemli. Veriler de bunu gösteriyor. Bu istisnai sanat aynı zamanda çok önemli bir ekonomik değer. Sektör yeni çıkışlar arıyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İBRAHİM EKİNCİ / EDA ERTÜRK

İstatistiklere göre, Kütahya’da imalat sektöründe çalışan her 3 kişiden 1’i çini sektöründe faaliyet gösteriyor. Bu rakamın içinde ev hanımları yok. Ancak çininin Kütahya için ne anlama geldiğini de ortaya koyuyor. Kütahya’da bu sektörde önemli gelişmeler de var, sorunlar da. Sektör, bu geleneksel üründen çok daha yüksek bir gelir sağlamanın yollarını arıyor. Yazarımız Rüştü Bozkurt ve Haber Koordinatörümüz İbrahim Ekinci, Bölge Temsilcisi Hakan Kılıç ve muhabirimiz Eda Ertürk’ün “Üreten Kentler Anlatıyor” dizisi kapsamında bulundukları Kütahya’da, çini için özel bir oturum yapılarak sektör masaya yatırıldı. Önemli temsilcileri durum saptaması ve gelecekle ilgili görüşlerini paylaştı. 

Kütahya’da çininin tarihi 1600’lü yıllara kadar gidiyor. 1900’lü yılların başında Kütahya’dan çini ihracatı yapılıyor. 1976’da Fatih Lisesi Çinicilik Bölümü açılıyor. Bu dönemde Fotoğrafçılar ve Çiniciler Odası kuruluyor. 1982’de Çinikoop faaliyete geçiyor. Aynı yıl kıl fırçadan samur fırçaya geçiliyor. Bu yıldan itibaren çinicilikte bir atılım dikkat çekiyor. Kurslar, şirketler açılmaya başlıyor. Çeşitli sempozyumlarla çinicilik ele alınıyor. 1990’dan sonra çinicilikte branşlaşma ve yurtdışı çini sergileri başlıyor. Odunludan elektrikli fırınlara geçiliyor. DPÜ Meslek Yüksek Okulu’nda Çini İşletmeciliği Programı başlıyor. 2000 yılında binalarda ruhsat alımında çini kullanımı şartı getiriliyor. Belediye, Çinikoop’u tekrar canlandırmak için çalışma başlatıyor. 2003’te ise KUÇİ- SAD kuruluyor. 

Çini, Kütahya için büyük önemde. Ancak sorun şu ki bu üretimden yeterince gelir sağlayamıyor. Daha fazlası mümkün. Tespitlere göre daha fazla talebi karşılayacak potansiyel var. Halkın el becerisi iyi, yetişmiş personel var. Eğitim verebilecek ve eğitim alacak, üniversite, yüksekokul ve lise dengi eğitim kurumları mevcut. Çini hammaddesi olan dümbüldeğin rezervleri yeterli. Fakat her şey yolunda değil. Zaaflar, eksikler de var. Temel zaaflar şöyle sıralanıyor: 

• Pazarlama yetersiz, uluslararası pazarlama yok. 
• Kayıtsız atölyelerin haksız rekabeti var. 
• Sermaye yetersiz, küçük işletmelerin hızlı büyümesi için ortaklıklar geliştirilmeli ancak bu konuda önemli bir gelişme yok. 
• Tanıtımı eksik. 
• Ambalaj standardı yok. Standart bir ürün portföyü yok. • İşletme bilgisi yetersiz. 
• Ar-Ge zayıf. 
• Kamusal destekler zayıf. 
• Marka geliştirilemiyor. 
• Sektörün ihracatını geliştirecek bir dış ticaret şirketi yok. 
• Çinicilere özel bir OSB yok. 
• Çini sanatını koruyacak bağımsız bir denetçi kuruluş yok. 
• Makineleşme zayıf. 

Yine de geç değil 

Çiniciliğin önünü açacak gelişmeler de var. Turizm potansiyeli hızla gelişiyor. Yaşadığımız yüzyılda teknoloji yorgunluğunun kültür ve sanata ilgiyi artırması, böylece çiniciliğin eski altın devrine dönebileceği düşünülüyor. Tanıtım, Ar – Ge, hammadde kalitesi, eğitim, pazarlama… Bütün bu unsurları birleştirme bilinci, iradesi artık daha belirgin. Kütahya’da çini üretiminin en önemli isimleri sektörü şöyle değerlendirdi.

Ticari üretimde eleman bulmak zor, mimaride kullanımı artırılmalı 

Altın Çini/ Mehmet Koçer: Kütahya’da geçmişte yetişmiş büyük çini ustaları var. Bizler de onların bize kattıklarının üzerine eklemeler yapmaya çalışıyoruz. Altyapı eksiğimiz yok. Usta bulmada sıkıntı yaşamıyoruz. Sadece çırak, kalfa yetiştiremiyoruz. Çünkü sanat olarak icra eden çok. Ancak ticari boyutu düşünüldüğünde eleman bulmak zor olabiliyor. Halk tamamen çininin içinde. Kütahyalı, çininin içinde doğar. Kütahya çinisi hiçbir çiniye benzemez. 14. yüzyıldan beri yapılıyor. O yıllardan günümüze ulaşan çok az sayıda eser var, bunda tabii ki savaşların etkisi büyük. Çini kırılgan bir malzeme. Kütahya çini için her daim bir merkez olmuş. İkinci Dünya Savaşı sırasında soda üretimi gerçekleşmediği için, İznik’te çini üretilemez hale gelmiş. O dönemde Afyonkarahisar Gazlıgöl bölgesinden aldıkları toprağı kaynatıp soda elde etmeyi başaran Kütahyalı çini ustaları İznik’e de soda göndermiş. Bugün Çini Kütahya’da bir sektör haline gelmiş durumda. Ciddi bir branşlaşma söz konusu. Kimi firma çamur üretiyor, kimi firma çini. Her firmanın kendine has bir dekor anlayışı oluştu, kendine özgü üretim yapar hale geldi. Üretme konusunda sıkıntı yok, ancak pazarlama konusunda büyük sıkıntı var. Bunu çözmek için tanıtım çalışmaları yapılmalı. Bu noktada çininin mimaride kullanılması büyük önem taşıyor. Mimaride kullanımına rastlanıyor, ancak bu rastgele bir kullanım. Sadece süsleme ya da bir ayıbın kapatılması olarak değil, mimarinin bir parçası olarak düşünülmeli. Çini ahşap, mermer ve taşla bütünleştirilmeli, bunlarla bağdaştırılmalı, yeni tasarımlar oluşmalı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Neo-klasik dönemde bu izlere rastlıyoruz. Nasıl ki bir yüzükte ufacık taş parlar, çiniyi de mimari kullanımında bu şekilde düşünmek gerek. Dünyada da bu tip örneklere rastlamak mümkün. İspanya’da 19. yüzyılın başlarından itibaren bu yöntem kullanılmış. Burada mimarlarımıza büyük görev düşüyor. Bugün -30 derece soğuğa dayanıklı çini üretimi yapıyoruz, dış cephede güvenle kullanılabilir. Amerika, Japonya ve Arap ülkeleri çiniyi, iç ve dış mimaride sık sık kullanıyorlar. Dünyanın her yerine ihracat yapıyoruz. Amerika, Japonya, Avustralya en önemli müşterilerimiz. Endüstriyel boyuta kısmen geçtik. Seri üretimde baskı, kontur, renklendirme yapılıyor. Bu şekilde günde 1.120 metrekare çini üretimi gerçekleştirdim. Ancak pazar sıkıntısı olduğundan dolayı, bu üretim miktarı şu an için belirleyici değil. Akademik eğitim çok önemli. Üniversitelerde Çini bölümü açılmalı, geleneksel sanatlarımızın yaşatılması için çaba gösterilmeli. Burada YÖK’e de görev düşüyor. Televizyon ve radyolarda çini sanatının tanıtımı artırılmalı, devlet desteği bizler için önemli. 

Teşviklerden yararlanma imkan ortadan kalktı 

Kütahya Çiniciler, Fotoğrafçılar ve El Sanatları Odası Başkanı Sadık Erilbaylı: Kütahya’da halihazırda 417 çini atölyesi, 811 çini ustası var. Meslek grubumuz örgütlü. Ancak Kütahya’da özellikle ev hanımları çini sektöründe aktif rol oynuyor. Bu rakamların içinde evde çalışanlar yok. Kütahya nüfusunun yarıya yakınının çinicilikle uğraştığını söyleyebiliriz. Sektörümüzün en önemli sorunlarından biri %18 KDV. Çini, cam grubuna girdiği için seramik, porselen, cam gibi muamele görüyor. 2012 yılında Maliye Bakanlığı’na müracaat ettik. Çalışmalar tamamlandı, ‘çini’ cam grubundan ayrıldı. Süreç bitmek üzere, bu süreç sona erdiğinde %18 KDV oranına tabi tutulmayacağız. 2012 yılına kadar Kütahya’da devam eden teşviklerden biz de yararlanıyorduk. Sigorta primi, enerji teşviki alıyorduk. Ancak şu an yatırım yaparken teşviklerden faydalanamıyoruz. 

Güzel sanatlar fakültelerinde çini eğitimi verilmesi gerekir 

İznik Çini / Mehmet Gürsoy: Kütahya çinisi her dönem halka hitap etmiş, İznik çinisi ise saraya. Bu sebeple yüksek sanat zevki İznik’te gelişmiş. Ancak 17. yüzyılın başlarında saray desteği kalkınca İznik’teki tüm çini atölyeleri kapanmış. Kütahyalı çini ustaları ise devam ettirmiş. Onları yad ediyoruz, savaşlara rağmen çiniyi kormuş, yaşatmış ve bugünlere gelmesini sağlamışlar. Çini en önemli geleneksel sanatımız. Bunu yaşatan Kütahyalı çini ustalarıdır. Bugün burada sanat var, İznik’te çini zanaat halinde. Orada bir vakıf kuruldu, üretim yapılıyor. Vakıf oldukları için devlete vergi ödemiyorlar. Dolayısıyla onlarla haksız rekabet içindeyiz. Bugün İstanbul, Burdur ve Konya’da geleneksel sanat eğitimi veriliyor. Ancak çininin merkezi Kütahya’da, Dumlupınar Üniversitesi’nde çini eğitimi verilmiyor. Güzel Sanatlar Fakültelerinde çini eğitimi verilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Çiniye ‘yobaz işi’ diye bakanlar var, bu yanlış 

Marmara Çini / İsmail Yiğit: Çini, Kütahyalı için her zaman bir geçim kaynağıydı. Sanat olarak değerlendirilmesinin geçmişi çok eskilere dayanmıyor. Henüz istenilen seviyede olmasa da son yıllarda sanatsal açıdan çinide ilerleme kaydedildi. Sanatsal ilerleme kaydedilse de, algının değişmesi gerek. Yobaz işi, cami işi dendi çiniye. Ne zamanki Amerika ve Avrupa ülkeleri tarafından ilgi gösterildi, sanatsal boyutu o zaman önem kazanmaya başladı. Üniversitelerin, çiniyi sanat olarak kabul etmesi lazım. Bu bizim imparatorluk sanatımız. Sektörde istikrar önemli, standardizasyon maalesef ki yok. Ben markayım, bir yaptığım ürünün ikincisi yok. Eskiden 4-5 renk tonu kullanılırdı, ben bugün 50 ayrı ton kullanıyorum. Çini, toprak üzerine cam kaplama sanatı. Dünyanın her yerinde yapılıyor. Ancak bizimkiyle mukayese edilmesi mümkün değil. Desen noktasında inat etmemeli, dünya trendlerini takip etmeliyiz. İslami figürlerin yeri ayrı, ancak daha evrensel tasarımlar yaparsak çiniyi her yere sokarız. 

Dünyanın her yerine ihracat yapabiliyoruz 

Klas Çini / Nimet Varlı: Ben çiniyi dörde ayırıyorum: Mutfak, süs eşyası, mimari ve sanat. Sanatsal üretim ile ticari üretim yapmak çok ayrı. Sanatsal eserin ticari getirisinin yüksek olması için çaba sarfedilebilir. Ancak tamamen ticari amaçlı üretimde sanatsal boyut aranmamalı. Firma olarak pazar problemim yok, dünyanın her yerine ihracat yapıyorum. 100’ü aşkın kişi istihdam ediyorum. Her ülkeye farklı tasarımlar sunuyorum. Amerika’ya ayrı, Yunanistan’a ayrı, Arap ülkelerine apayrı ürünler gönderiyorum. Çininin şu anda izlediği seyir mutfak yönünde. İnsanlar mutfak gereci olarak kullanma eğilimindeler. Süs eşyası olarak da kullanılıyor. Ancak çini mutfağa girdiğinde işin rengi tamamen değişiyor. Bulaşık makinesinde yıkanabilir olması ve sağlığa zararlı madde içermemesi için bazı teknik değişiklikler yapıyoruz. Porselenden tek farkı çini gibi işlenmesi. İçerik olarak farkı ise büyük. Süs eşyası olarak yapılan çiniler kurşun içeriyor, mutfak gereci olarak kullanılamaz. Süs eşyası olarak yapılan çinilerde kullanılan boyaların bazılarını da mutfak gereci olarak kullanılacak çinilerde kullanmıyoruz. Çamur ve sır tamamen değişiyor, seramik çamuru ve sırı kullanılıyor. Bunlar da kurşun içermiyor. Sır altı çalışma yapıyoruz, bu sonsuz yıkama demek. Çininin mimaride kullanımında iş biraz da bizlere düşüyor. Dünya bizi Arap ülkeleriyle karıştırıyor. Ağır ve şaşaalı tasarımlar yapacağımız gibi bir algı var. Ancak gelip gördüklerinde fikirleri değişiyor, çünkü bizim tarzımız Arap ülkeleriyle benzeşmiyor. Kendimizi ve tasarım anlayışımızı tanıtırsak, hem kullanımını yaygınlaştırırız, hem de pazarlama gücümüz artar. 

Zafer Kalkınma Ajansı Çini raporu hazırladı 

Zafer Kalkınma Ajansı Planlama Birim Başkanı İskender Leblebici: İstatistiklere göre, Kütahya’da imalat sektöründe çalışan her 3 kişiden 1’i çini sektöründe faaliyet gösteriyor. Bu rakamın içinde ev hanımları yok. Kütahya çinisinin pazarlama sorunu var. Zafer Kalkınma Ajansı olarak bu konuda proje hazırladık. Güdümlü proje dediğimiz yöntemle bir yol haritası çizdik. Güdümlü projelerde Ajans, ana hatları çizer, paydaşları buluşturur ve aradan çekilir. Güdümlü projelerde, diğer projelerde alınan desteklerden daha fazlası alınır. Çini ile ilgili güdümlü projede 5 ana madde üzerinde yoğunlaştık: Markalaşma, networking, kalite ve standardizasyon, tasarım ve telif hakları, kayıtdışılığın önüne geçilmesi. Bu projemizde KUTSO ve Dumlupınar Üniversitesi ile işbirliği içindeyiz. Üniversite ile birlikte akreditasyon merkezi kuracağız. Gerekli tüm ekipman mevcut. Çamurdan tutun kurşuna kadar her ayrıntı belli bir standartta olacak. Kütahya çinisinde geleneksel tasarım konusunda çok iyiyiz. Ancak yenilikçi tasarım konusunda eksiklerimiz var. Endüstriyel tasarımda deneyimli değiliz. Akreditasyon merkezinden sonra bir de tasarım merkezi kurulacak. Bu yolla markalaşma yoluna da gideceğiz. Sanatçılar ürünlerine kendi markalarını bastıktan sonra, sözkonusu merkezin oluşturduğu markayı da basacak. A ve B olmak üzere iki farklı sertifika türü olabilir. Bu markayı bir vakıf üzerinden kurabiliriz. Marka, özgün tasarımın belirtilmesi anlamına gelecek. Sergilemenin de önem taşıdığını düşündük. Ürünlerin sergileneceği ortak bir yer oluşturma hedefindeyiz. İsteyen tüm paydaşlar belli bir ücret karşılığında sisteme üye olacak. Kütahya çinisinin ulusal ve Uluslararası ölçekte tanıtımını yapacağız. Katılım arttıkça kayıtdışı da azalmış olacak.