Mavi kalmak mı, beyaz olmak mı?

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Şehrin birazcık olsun dışında oturmanın keyfi, baharla birlikte doğayı da gözlemlemek, bitkilerde, hayvanlarda yenilenmeye, doğumlara tanık olmak. Minicik kuzular “mee”leyerek dolaşmaya başladılar bile annelerinin altında. Kış uykusuna yatan hayat, yeniden başlıyor. Şeftali çiçekleri çoktan meyveye döndüler, erikler lezzetini bulmaya başladılar...

Fırsat buldukça uzun saatler süren doğa yolculuklarına çıkıyoruz. Doğayla içiçe olmanın keyfini sürerken bir farklılık masalı düştü geçenlerde aklıma, taa çocukluğumdan bir mavi koyun hikâyesi. Belki bilirsiniz hepsi beyaz koyunlardan ibaret bir sürüde bir kuzu varmış, diye başlayan. Daha dünyaya geldiği zaman tüyleri, sanki birisi dolmakalemini onun üzerinde silmiş gibi yer yer masmavi imiş. İlk önce öbür koyunlar, çoban ve köpeği kuzunun bu haline çok gülmüşler. Gittikçe bu lekeler büyümüş, günün birinde koyun, tamamen masmavi olmuş... 
Bunu gören diğer hayvanlar, "Hadi git bizim yanımızdan maskara," diyerek onu kovmuşlar. Çoban köpeği de her gördüğünde onu ısırmaya başlamış. Mavi koyun buna çok üzülüyormuş, ama ne yapsın? Renginin böyle olması kendi elinde değilmiş ki!

Çoban, mavi koyunun derdine bir çare bulmak için uzun uzun düşünmüş ve günün birinde aklına bir çözüm gelmiş. Kocaman makasını alarak yünlerini kırkmış, geri kalan kısacık tüyleri şöyle bir gözden geçirdikten sonra "Ben bu işi halledeceğim," demiş, annesinin sararmış koyun yünlerini beyazlatmak için kullandığı ilaçla mavi koyunun tüylerinin rengini açmayı tasarlıyormuş. Çoban, kırktığı mavi yünleri alıp koyunlarını köpeğe emanet ettikten sonra evinin yolunu tutmuş. Annesi oğlunun elindeki mavi yünlerini görünce:

"Aaa! Bu güzel yünü nereden buldun, rengi gök mavisi. Keşke bundan çok olsa da bir sürü güzel şeyler örebilsem" deyince, bu sözler karşısında önce ne söyleyeceğini şaşırmış. Çünkü, annesine doğruyu söylerse, o, mavi koyunun rengini açmasına izin vermeyecek ve zavallı koyun, derdinden kurtulamayacakmış. Bu nedenle, Hindistan'dan gelen bir yün tüccarından aldığını uydurmuş. Tüccarın da karşılık olarak yünlerin rengini ağartacak sudan istediğini eklemiş. Annesi, "Al sana şişeyi veriyorum, sen de Hintliden daha çok mavi tüy almaya bak," demiş...

Hemen mavi koyunun yanına gidip yünü ağartan suyu bir fırça ile onun tüylerine sürmüş, işte, mavi koyun tıpkı diğerlerine benzemiş. Hayvancağız çok memnunmuş hayatından... Çoban, o günden sonra mavi koyunun tüyleri ne zaman eski rengine dönüşmeye başlasa, tüylerini o ilaçla ağartıyormuş... 

Günün birinde şişedeki suyun bitmek üzere olduğunu fark etmiş. Bu sefer annesine nasıl bir yalan uyduracağını düşünürken birden onun çıkageldiğini görmüş. Annesi, sevinç içinde mavi yünü eğirip ördüğünü ve evin önünden geçen kibar bir bayın, pencereden mavi atkı ile eldivenleri görünce çok para vererek onları satın aldığını anlatmış... "Bu yünden daha çok bulabilirsek pek yakında ikimiz de zengin oluruz," demiş...

Çoban bunu duyunca daha fazla dayanamayıp annesine mavi yünün sahici hikâyesini anlatmış, ona mavi koyunu göstermek istemiş. Fakat ne kadar aramışsa da hayvanların hepsi aynı renk imiş. Hatta, belki kaybolmuştur diye koyunlarını saymış, hepsi tamammış. Demek ki mavi koyun da onların arasında imiş. Bu sefer çoban, "Her şeye rağmen Tanrıya şükür," demiş "mavi koyun artık her zaman için beyaz oldu, rahata kavuştu."
Masal burada bitiyor... Peki, sizce mavi kalmak mı, beyaz olmak mı doğru?
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar