Maymunu kim besleyecek?

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Akıllı maymun

Uzaya önce insansız hava aracı yollandı. Sonra hayvan. Ve daha sonra da insan. İlk astronotlar erkekti. Sonra kadın astronot da oldu. Derken değişik kesimler de “Bizden de astronot” olsun diye baskı yaptılar. Hikaye bu ya, sırf kota dolsun diye, aptal ve cahil birini de astronot yapmışlar. Eğitimin sonunda bizim astronotu uzay aracına koymuşlar; yanına da bir maymun. Maymunun önünde de bir ekran varmış. Uzay aracı roketle fırlatılmış. 

Bizim astronot heyecanla yer istasyonundan kendisine gelecek talimatları beklemeye başlamış. İlk talimat gelmiş: “Roketi, uzay aracından ayır”; ama maymuna. Akıllı maymun uzay aracını, fırlatma roketinden ayırmış. Bizimki, ayrıldıkları rokete bakarken ikinci talimat da maymuna gelmiş; “Yeni rotanız”. Bundan sonraki talimatlar da hep akıllı maymuna gelmiş. Ve sonunda bizimki de bir talimat almış: “Maymunu besleyiniz.”

Akıllı telefon

Akıl, en önemli zenginliktir. Belki bu yüzden zengin uygulamalı telefonlara “Akıllı telefon” diyoruz. Konuşmanın yanında telefonla bir çok değişik şeyler yapıyoruz. Örneğin, mesaj alıp verebiliyoruz. Gazete okuyabiliyoruz. Haber paylaşabiliyoruz. Müzik dinleyebiliyoruz. Not alabiliyoruz. Yürüyüş yaparken adımlarımızı sayıyor; harcadığımız kaloriyi hesaplıyor, ne kadar yürümüşüz bize söylüyor. Yürümeyi ihmal edersek bize hatırlatıyor. Adres veriyorsun, bizi adrese yönlendiriyor. Ve her gün yeni uygulamalar çıkıyor. Akıllı işte, her şeyi yapıyor.

Akıllı zincir

Akıllı telefonun içinde bulunduğu bir de “akıllı zincir” var. Tasarımcı ile başlıyor zincir. Bu telefonlardaki uygulamaları düşünenler, düşündüklerini program biçimine dökenler, akıllı insanlar. Öyle akıllılar ki, örneğin, bu akıllı telefonların ağa babası Apple Şirketi’nin pazar değeri 658.3 milyar dolar (27 kasım 2015). Bu para ne kadar bir paradır? Bir karşılaştırma olsun diye söylüyorum. Türkiye’nin gayrisafi yurtiçi hasılası (İlk altı ay, 2015) 362.4 milyar dolar. Demek ki, bu akıllı telefonu tasarlayan şirkette bayağı akıllı insanlar çalışıyor.

Akıllı zincirin ikinci halkası, imalat. Bu sözünü ettiğimiz şirketin bir modelinden, bir hafta sonu satılan telefonların toplam hafızası, 1996 yılında bütün dünyadaki mevcut bilgisayarların hafızaları toplamının 25 katı imiş. Demek ki, tasarlayanın yanında imal edenler de akıllı.

Akıllı zincirin üçüncü halkası, pazarlama. Bu telefonların yeni modelleri piyasaya çıkarken, satış mağazalarının önünde geceden kuyruğa girenleri görüyoruz. Öylesine bir pazarlama stratejisi uyguluyorlar ki, millet merakla “Kuş mu çıkacak, civciv mi çıkacak?” diye mağazalar önünde sabahlıyor.

Akıllı zincirin son halkası, kullanıcı. İşte orada bazen bu akıllı zincir kopuyor. Herkes bu akıllı aleti, akıllıca kullanamıyor. Olduk olmadık yerde, akıllı telefonu bir aptalın ( “O”) kullandığını görüyorsunuz.

Örneğin, derste siz çok önemli bir noktayı anlatırken bir bakıyorsunuz, “O”, telefonu ile meşgul. Yolda yürürken, “O” öylesine telefonu ile haşır neşir ki, size çarpıyor, arabaya çarpıyor; ya da araba ona. Tonlarca yükü ile hafriyat kamyonu arkanızdan kaptırmış geliyor. Ama bir bakıyorsunuz direksiyondaki “O”, akıllı telefonundan mesaj atıyor. Konsere gidiyor, ama “O”nun gözü telefonunda. Cenaze namazında da “O”; çalan telefonuna bakıyor.

Sonuç 

Yukarıda belirttiğim akıllı telefon teknolojisi sadece bir örnek. Teknoloji ilerliyor. Teknolojiyi ise akıllı ve yetişmiş beyinler üretiyor. Ama teknolojiyi kullanan da akıllı olmalı. 

Ülkelerin kalkınması akıllı ve yetişmiş beyinler sayesinde oluyor. Bakınız, bir teknoloji firmasının pazar değeri , neredeyse bizim ülkenin bir yıllık gayrisafi milli hasılasına yakın. 

Bilime, teknolojiye, bilim insanına ve teknik kadroya önem vermek gerekiyor. Teknolojiyi yaratacak beyinleri yetiştirecek bilim ve sanata odaklanmış bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Ama eğitim, bilimsel yaklaşım ister; ideolojik saplantılarla bu iş olmaz. Yoksa yetişen nesillere sadece maymunları besletiriz...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019