Mevduatın zamanaşımı Anayasa'ya aykırıdır

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Prof.Dr. Erol ULUSOY / İstanbul Aydın Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi

2012 Şubat Ayının başından beri yine gazetelerde bol bol okuyucu uyarılarak, bankalarda unuttukları mevduat, emanet alacakları varsa, bankalara başvurmaya davet edilmektedir. Bu hiç de haksız bir uyarı değildir:

5411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nun 62. maddesine göre, bankalar nezdlerindeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tabidir. BDDK tarafından yayımlanan "Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in" 8'inci maddesi gereğince bankaların, nezdlerindeki zamanaşımına uğrayan mevduat, emanet ve alacakların listesini şubat ayı başından itibaren kendi internet sitelerinde üç ay müddetle ilan etmesi gerekmektedir.

Bu sebeple isim ve hesap bilgileri ilanlarda yer alan müşterilerin 15 Mayıs 2012 tarihine kadar hesaplarının bulunduğu şubeye kimlik belgeleri ile başvurmamaları halinde yasa gereği zamanaşımına uğramış olan mevduat bakiyeleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilecektir.

Bu durumda, eğer on yıldır bizzat hiçbir işlem yapmadığınız hesabınızda paranız var, 15 Mayıs 2012 tarihine kadar başvurmazsanız, paranız, TMSF'ye gelir kaydedilecektir.

Hesapla ilgili işlemi bizzat hesap sahibinin yapması gerektiğinden, örneğin hesaba zamanaşımının dolmasına bir gün kala 10 bin TL gelse, bu para daha hesaba geçeli bir gün olmasına rağmen, bir gün sonra zamanaşımına uğrayacaktır. Nasıl bir adalet?

Şu örnek ise, durumun vehametini daha açık ortaya koyacaktır: Bankadaki kiralık kasanızda, pırlanta yüzükleriniz, altın kolyeleriniz, ya da şahsınıza özel hatırası olan eşyalarınız, örneğin babaannenizden hatıra bir çift küpe olabilir. Eğer kiralık kasanızı en son on yıl önce açmışsanız ve 15 Mayıs 2012 tarihine kadar başvurmazsanız, kiralık kasanızda sakladığınız her şey, TMSF'nin olacaktır. TMSF'nin sizin babaannenizden kalan bir çift küpeyi ya da pırlanta yüzüğünüz ile altın kolyenizi nasıl değerlendireceği de ayrı bir sorudur.

Bir başka çarpıcı örnek ise, bir anonim şirket ortağı iseniz ve hisse sentlerinizi banka kasasında saklıyor ve on yıldan beri kasanızı hiç açmamışsanız, bu hisse senetleri de TMSF'ye devredilecektir. Daha açık bir ifade ile sizin şirketteki ortaklığınız sona erecek, yerinize TMSF ortak olarak şirket girecektir. Aynı husus, on yıldır hiçbir işlem yapmadığınız banka yatırım hesabınızdaki hisse senetleri için de geçerlidir. Oysa bir aracı kurum veya yatırım ortaklığındaki menkul kıymetlerinizle ilgili on yıl boyunca hiçbir işlem yapmamış olsanız da onlar, her hangi bir kuruma devredilmemektedir. Bankalardan olan menkul kıymet alacakları için farklı, sermaye piyasası kurumlarından olan menkul kıymet alacakları için farklı bir düzenleme. Nasıl bir eşitlik?

Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ne diyor?

Öncelikle belirtelim ki, bir müşterinin bankadan olan mevduat veya emanet gibi alacakları, o kişinin malvarlığının bir parçasıdır. Çünkü malvarlığı, alacaklar ve borçlarla ayrılmaz bir bütündür. Zamanaşımı ise teknik olarak, bir alacağı ortadan kaldırmaz. Sadece zamanaşımına uğrayan alacağı dava yoluyla talep etme hakkını ortadan kaldırır. Hukuk terminolojisinde buna "eksik borç" denir. O halde kural olarak zamanaşımına uğrayana alacaklar, sona ermemekte, varlıklarını sürdürmektedirler. Sadece dava açma hakkı sona ermektedir.

Bu durumda, on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayan mevduat ve diğer alacakların da aslında, mevduat sahibinin malvarlığının bir parçası olmaya devam ettiği rahatlıkla söylenebilir.

Zamanaşımına uğradığı için eksik borç haline gelmiş olsa da, malvarlığının bir parçası olmaya devam eden banka alacaklarının bir kamu kurumuna devrinin Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygunluğu iddia edilemez.

Anayasa'nın 35'inci maddesine göre, herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahip olup, bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 1. protokolünün 1'inci maddesine göre de, herkesin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin mülkiyet kavramını geniş yorumladığı, alacakları, mülkiyete konu olan hukuki obje olarak nitelediğini de belirtelim.

Bir alacağın sırf zamanaşımına uğramış olması nedeniyle, mevduat sahibinin malvarlığının bir parçası olan bu alacak üzerindeki mülkiyet hakkını sona erdirmeyi haklı gösterecek bir kamu yararı bulmak oldukça zordur. Bir kimsenin "zamanaşımına uğrayan banka kasasındaki pırlanta yüzüğü" üzerindeki mülkiyet hakkının sona erdirilip, TMSF'ye devrinde hangi kamu yararı olabilir. Üstelik kamulaştırmada dahi gerçek bedeli ödeme zorunluluğu varken, mülkiyetin TMSF'ye devri hiçbir karşılık ödenmeksizin olabilmektedir.

Sonuç

Bankacılık Kanunu'nun 62'inci maddesi gereği, bankalardan olan her türlü alacak, emanet ve mevduatın zamanaşımına uğradığı için TMSF'ye devri, hem 1982 Anayasası'nın 35'inci maddesine hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokol md 1'e aykırıdır. Bir kimsenin malvarlığının bir parçası olan zamanaşımına uğramış banka alacaklarının borçlu ve alacaklının iradesi dışında malvarlıkları ve mülkiyetlerinden çıkarılarak, hiçbir karşılık dahi ödenmeksizin TMSF'ye devri, hukuki değildir. Hele hele, "zamanaşımına uğrayan kiralık kasa" daki eşyaların mülkiyetinin veya hisse senetlerinin, dolayısıyla şirketteki ortaklık hakkının, TMSF'ye devrinde hukuka hiç bir uyarlık yoktur.

Artık Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı da tanındığından, bankadan olan her hangi bir alacağı zamanaşımına uğradığı için TMSF'ye devredilen kişilerin Anayasa Mahkemesi'ne başvurmaları, buradan da sonuç alamamaları durumunda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılık gerekçesiyle Avrupa Adalet Divanı'na başvurmalarının yolu açıktır. Böyle bir halde ise sonucun Bankacılık Kanunu'nun 62'inci maddesi aleyhine olacağını ileri sürmek, hukuki bir kehanet olmayacaktır.