“Milli menfaat için gereklilik” yeni mi aklımıza geldi?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yap-işlet-devret modeliyle geçen yıl ihale edilen devasa kamu projelerinde ihaleyi üstlenen şirketlerin sağladığı kredilere Hazine garantisi getirilmesinin, “Milli menfaatler için gereklilik” olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Belli ki biraz geç anladık bu gerekliliği, ama olsun, sonunda anladık ya! Maazallah, ya hala anlayamasaydık bunu, Türkiye için seferber olan şirketlerimiz yalnız başlarına kredi peşinde koşuyor olsalardı! 

Ama, aralarında bizim de bulunduğumuz geniş bir kesim, bazı detayları bir türlü anlayamıyor. İdrak sorunu, ne yaparsınız! 

Örneğin, milyar dolarlık krediler için aradan bir yıl geçtikten sonra Hazine garantisi getirileceği, dolayısıyla riskin, gerektiği durumda tümüyle Hazine’ye yıkılabileceği bilinmiş olsaydı, bu ihalelere çok daha fazla katılım sağlanmaz mıydı? 

Katılım daha fazla olduğunda, bu işler daha düşük bedelle ihale edilemez miydi? 

Hazine garantisinin yolunu açan yasa değişikliği bir yıl önce yapılmıştı, bu yasanın uygulanmasını sağlayacak Bakanlar Kurulu yönetmeliği ortada yoktu. Yönetmelik de yasadan hemen sonra çıkarılıp ihalelerin Hazine garantisi verildikten sonra yapılması sağlanamaz mıydı? Hiç ihtimal vermiyoruz tabii ki ama, acaba böyle bir yönetmeliğin çıkarılacağı birilerine fısıldanmış ve ihalelerin gelecekte atılacak bu adıma göre şekillenmesi sağlanmış olabilir miydi? 

Haydi diyelim, bir sayın bakanımızın ifadesiyle alınan bu karar gerçekten “milli menfaat için gereklilik”; iyi de, bu gereklilik dolayısıyla atılan adımdan kimin ya da kimlerin yararlanacağını kamuoyundan niye gizleyeceğiz ki? Ortada, bu destekten yararlandığı için utanacak birileri mi var yani? Ya da soruyu şöyle soralım; bu destekten yararlanmak utanılacak bir durum mu, ticari sırların açığa vurulması mı? 

Verilecek garantiden dolayı Hazine’ye günün birinde bir yükümlülük bindiğinde bu bir harcama anlamına gelmeyecek mi, gelecek. Ama bu harcamanın kim ya da kimler için yapıldığını da bilemeyeceğiz, miktarını da. Yani, özünde vatandaşın parası harcanacak. Toplanan verginin nereye harcandığı konusunda vatandaşa hesap vermek bütçenin temel ilkelerinden biri değil mi? Ya da, Meclis onayı olmaksızın harcama yapma yetkisi kimde var ki? 

Hangisi? 

Tüm iyi niyetimizle şu soruya yanıt arıyor, ama bulamıyoruz. Diyelim hiçbir şirketi kayırmak gibi bir kaygı yok, hiçbir şirkete gelecekte böyle bir garanti fısıldanmış ve ihaleye bu şekilde girmeleri sağlanmış değil. Öyleyse ortada zor durumda bir şirket ya da şirketler mi var ki böyle bir adım atılıyor. Yasal düzenlemeyi 2013 başında yapıp, uygulama yönetmeliği için bir yıl beklemenin mantığı ne olabilir ki? 

Ortada iki olasılık var gibi görünüyor: Ya birilerini kollama isteği, ya zor duruma düştüğü görülen birilerine destek çıkılmasının zorunlu hale gelmesi durumu. İkisi de bir dizi sakınca barındıran olasılıklar. Biz yine de ikinciyi tercih edelim. 

Geleceğe bir ipotek daha 

Türk halkı kredi kartıyla gelecekte elde edeceği geliri bugünden harcıyor. Yani, bir anlamda parasal olarak geleceğine ipotek koyuyor. Bu, öyle bir boyuta ulaştı ki, uzun süre bu durumu alttan alta destekleyen hükümet bile önlem alma gereği duydu. Kararlar ve sonuç ortada. Kredi kartlarının limitine ve taksit uygulamasına sınır getirildi; dün de yazdığımız gibi tüketim harcamaları da büyük ölçüde hız kesti. 

Ama, bu yavaşlama geleceğe konulan ipoteğin öyle kolay kolay çözülmesini sağlayacak gibi değil. Etkiler çok uzun süre devam edecek. 

Türk halkı siyaseten de geleceğine ipotek koyuyor. Bugünün göreli istikrarını korumak adına, üç maymunu oynayarak tercihte bulunuyor. Tarih sevmiyoruz, bırakınız onlarca yıl önce dünyada neler olup bittiğine bakarak ders çıkarmayı, 10 yıl, 15 yıl öncesine bile dönemiyoruz; unutuyoruz resmen ya da unutmayı tercih ediyoruz. 

Öyle olunca da Türkiye’nin ekonomik geleceğine konulan ipotekten hiç mi hiç haberimiz olmuyor. Yalnızca üç-beş müteahhitlik şirketini ilgilendiriyor gibi görülen Hazine garantisi konusunun aslında nasıl bir “yatırım” olduğunu algılayamıyoruz.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar