Nail Satlıgan

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Geçen yıl kaybettiğimiz Nail Satlıgan bu ülkenin yetiştirdiği en önemli sosyalist entelektüeller arasında müstesna bir yere sahipti. 

Burası bir ekonomi gazetesi. Ekonomi dediğimiz şey üretim, teknolojik ilerleme, verimlilik, yatırım, tüketim, değer ve bölüşüm gibi temel temalara sahiptir. Ekonomi aynı zamanda siyasal aritmetiktir. Ekonomi, her türüyle, ekonomi politik olmazsa tatsız bir teorisiz ölçüme, fenomenolojik bir fiyat, getiri, fon akımı hesabına indirgenecektir. Ekonomi sadece fiktif sermayenin, şiştikçe şişen finansallaşmanın yarattığı riskler ve getiri olanaklarıyla sınırlı bir tematiğe de sahip olamaz. 

Her şey para kazanmak da değildir aslında. İnsan önemlidir ve ‘özel türde bir entelektüel jimnastik’ de olan ekonomi bize bunu hatırlatmalıdır. Tıpkı Nail’in unutulmaz anısının kalplerimize ve zihinlerimize seslendiği gibi.  

Türkiye’de mütevazı ve inançlı bir yaşam sürdü. Başka bir ülkede dünya çapında ismi olan, el üstünde tutulan, her türlü araştırma imkana sahip bir büyük aydın olarak farklı bir hayatı olabilirdi. Tanınmadığı için değil; Yurtdışında, yurtiçinde tanınır ve saygı görürdü. Ayrıca değer verdiği insanların hem saygısına, hem sevgisine sahip. Ama daha çok kullanabileceği çok niteliği vardı. Mesela birçok dili iyi bilirdi. Tevazu ve karşısındakine saygı, gençleri teşvik etme ve tepeden bakmadan yol gösterme, arkadaşça eleştirme özelliklerinin derin ve yaygın bir bilgi birikimiyle bu denli doğallıkla el ele gittiği bir Marksist entelektüel, inançlı bir sosyalist az bulunur. 

Nail’le ilk defa 1987’de tanıştım. Marksist ekonomi politik –yani eleştirisi- konusunda konuştuk: Transformasyon sorunu, “eksi değerler”, Cambridge sermaye tartışması, Morishima, Roemer... Bazı kaynaklar önerdi. “Neoklasiğin matematiksel pırıltısı aldatıcıydı”; “Analitik Marksizm fazla Walrasgil idi ve ona göre değildi”; “Zaten kaç kişiydik?”; “Yap ama özü unutma.”

On yıl sonra tekrar karşılaştığımızda “neoklasik alet edavat kutusuna –onun ifadesiyle ‘neoclassical instrumentarium’- biraz fazla bağlanmışsın ama özün ne olduğunu da biliyorsun” demişti. Ampirik çalışmak, ekonomi politiğin eleştirisine bağlılığı daha görünürde tutmak gerekiyordu. Krizler, iş çevrimi, sermaye birikimi, finansal köpükler... “Tekrar Luxemburg, Tugan-Baranovski, Hilferding okumalı” dediğimde gözleri parlıyordu. “Oku o zaman, yaz o zaman” diyordu, “ben eleştiririm.” Yıllarca arada bir beğendiği makaleleri gönderdi. Bazen de muzipçe “bu bana uymaz ama sen beğenirsin” diyerek önerdikleri vardı, ki ben de sanırım aynı muziplikle “o kadar da beğenmedim” diye cevaplar veriyordum. Son döneminde Kapital’in daha heyecan verici bir çevirisi için büyük bir katkıda bulundu. 

Uzun süredir çeşitli hastalıklarla mücadele ediyordu. Bir gün, on yıl önce, ilaçların etkisiyle baygınlık geçirdiğinde şans eseri yanındaydık. Hastaneye götürdük. “Kamu hastanesi değil mi?” diyordu, “kamu başka.” Kamuyu bu derece kaybetmenin ne kadar yanlış olduğunu donanımlı bir sosyalist ekonomistten, büyük bir aydından daha iyi kim bilecekti? Üstelik kamu sektörünün sağlıkta, eğitimde, sanatta, araştırma-geliştirmede ne kadar kilit önemde olduğunu tüm gelişmiş kapitalist ülkeler asla unutmazken. 

Elbette Nail’in kamuculuğu çok daha farklı ve teorik bir kamuculuk idi. 
Evet, sermaye önemli, ama emek de önemli. Evet, teknolojik gelişme çok önemli, ama onu da insanlar yapıyor. Bu insanlara “beşeri sermaye” deniyor –yani nitelikli işgücü. Sadece mühendislere denmiyor, sadece doktorlara denmiyor, sadece öğretmenlere denmiyor, sadece vasıflı emekçilere denmiyor. “Beşeri sermaye” bir bütündür. Şairleri, romancıları, eleştirmenleri, ressamları, heykeltıraşları, müzisyenleri, düşünürleriyle beraber bir bütündür. Bu bütünün özel bir parçası o ülkenin intelligentsia’sıdır. Bunlar yoksa hiçbir şey olamaz. Çöldür.

Ama yanlış anlaşılmamalı: Nail özel bir türdendi elbette. En başta bu ülkenin Aydınlanma’cı, özgürlükçü, eşitlikçi insanlarının hafızasına kazındı ve en başta onlar onurlu yaşamından gurur duyulması gereken Nail Satlıgan’ı asla unutmayacak.   

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019