Olimpiyat düzenlemek kârlı bir iş mi?

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

Olimpiyatların ev sahibi ülke ekonomisine karı ve zararı konusundaki karşılaştırmalı bilimsel çalışmaların tamamı gösteriyor ki, olimpiyatların sağladığı olumlu etkiler, katlanılan maliyetlere göre daha düşük kalıyor.

Yapılan çalışmalara göre, olimpiyatların ekonomik etkisi aslında düzenlendiği ülkenin ekonomik ve sosyal gelişmişliği ile doğrudan ilişkili. Gelişmiş ekonomilerde yüksek maliyetler, bu yatırımlar için çok ciddi harcamalar gerektirirken, daha az gelişmiş ekonomilerde maliyetler nispeten daha düşük olduğu için katlanılan maliyetler görece daha düşük olabiliyor. Etkinliğin getirisi açısından bakıldığında da, gelişmişliğin sahip olduğu yüksek standartlar, o ekonomiyi ciddi bir getiri üstünlüğüne ulaştırırken, diğer ülkeler katlandıkları maliyetlerin üzerinde gelir yaratabilmekte zorlanıyor.

Olimpiyat harcamaları, eğer ülke yüksek işsizlik oranına sahip ve ciddi ekonomik bir darboğazda bulunuyorsa, olimpiyat ev sahipliğinin o ülke ekonomisinde bir yükselişe neden olma olasılığı da yüksek görünüyor. Ancak, olimpiyatlarla alt yapısı ve çehresi değişen kentlerin ileriki yıllarda 1992 Barcelona Olimpiyatları örneğinde olduğu gibi turizmde ciddi bir rekabet üstünlüğüne  ulaşma ihtimali de bulunuyor. 

Madrid’in adaylık nedeni 

Bugün ekonomik olarak yaşadıkları sıkıntı ve darboğazlar göz önüne getirildiğinde, İspanyol hükümetinin Madrid’i aday göstermesinin arka planında da bu gerçek yatıyor olabilir.

Bugüne kadar düzenlenen olimpiyatlar içerisinde Montreal (1972), Atlanta (1996), Seul (1988), Sydney (2000), Atina (2004) ve Pekin (2008) olimpiyatlarının tamamında evsahibi ülkenin ekonomik zararı, ekonomik kazancından çok daha büyük oldu.

Külfet-nimet dengesi...

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, düzenlenen olimpiyatların mali külfeti, yarattıkları nimetlerin çok üstünde. Genel olarak bu oyunlara harcanan devasa paralar, ev sahibi ülke ekonomilerine kısa vadede net bir ekonomik katkı sağlamıyor. Aksine, katlanılan yüksek maliyetler zaman içinde ekonomik gidişattaki olumsuzlukları daha da artırabiliyor, Atina örneğinde olduğu gibi bir dizi olumsuz reaksiyona da neden olabiliyor. Bu bağlamda bir ülke için Olimpiyat düzenleme kararı almak, ekonomik bir karardan daha çok siyasi bir karar olarak önümüze çıkıyor.

Uzun vadeli etkiler olumlu

Uzun vadede ise, olimpiyatların tanıtım gücü sayesinde, şehir ve ülkelerin turizm ve yatırım gelirlerine olumlu etkisi olduğu düşünülüyor. 2008 Pekin ve 1992 Barselona Olimpiyatları sonrasında yapılan çalışmalar, bu anlamda önemli bir maddi katkıya işaret ediyor.

Bir diğer getiri, çok sayıda yeni tesisin, ev sahibi halkın kullanımına kalacak olması. Bu tesisler ve çok sayıda altyapı projesi, ev sahibi şehrin yaşam koşullarını ve cazibesini arttırarak  konut fiyatlarında değerlenmeyeyol açıyor. Örneğin olimpiyatların, ev sahibi ülkelerin döviz kurlarını uzun vadede daha değerli hale getirdiği çalışmalarda ulaşılan ekonomik sonuçlar arasında. Ev sahibi ülkelerin olimpiyat oyunları’nın sonrasında dünya borsalarına göreceli olarak yükseliş sergiledikleri gözlemlenmiş.

Olimpiyatlarla ilgili tüm sosyal ve ekonomik faydaları –ve maliyetleri– rakamlara dönüştürmenin kolay bir iş olmadığını yineleyelim. Ancak, olayın ekonomik yönünün dışında orta ve uzun vadede sosyal fayda sağlayıcı özelliğinin de olması, örneğin olimpiyatların, genç nüfusu spora teşvik ederek, o ülkenin bir spor ülkesi olması yolunda atımlar atılması ve uzun vadede bundan ekonomik ve mali anlamda bir gelir elde edilmesi stratejisi de, günümüzde show business’a dönüşmüş bulunan spor ekonomisinin yadsınamaz gerçeklerinden birisi olarak karşımızda duruyor.

Köklü revizyon gerekli

Türkiye bu konuda kararını verdi ve beşinci kez aday oldu. Üç kent içindeki şansı bana göre az olmakla birlikte, eğer IOC Olimpiyatları İstanbul’a verirse, izlenecek stratejide köklü bir revizyona gereksinim var. 

Bazı yetkililerin açıklamalarına göre “2020 Olimpiyat oyunları için İstanbul’da ilave bir yatırıma ihtiyaç olmadığı, 2-2.5 milyar euroluk ilave bir yatırımla bu işin kotarılacağı” belirtilmesine karşın, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Lozan’da Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyelerine verdiği brifingde 2020 için yaklaşık 19.4 milyar dolarlık bir yatırım yapılacağını açıklamış olması da, bu etkinliğin çok ciddi bir organizasyon olacağını ortaya koyuyor.

Dünyanın en büyük 20 ekonomisi içerisinde yer alan Türkiye’nin, bu organizasyonu düzenleme hakkını kazanması durumunda, doğrudan gelir  gider dengesinin ötesinde, olimpiyatların dolaylı ve uzun vadeli ekonomik ve sosyal getirilerinden maksimum fayda sağlayacak bir programa odaklanmalıyız. Bu oyunların Türkiye’nin bir spor ülkesi olması konusunda “tramplen” görevi yapmasına olanak verecek, uzun vadeli stratejik bir sosyo-ekonomik ve sportif gelişim planı hazırlanmasına katkı sağlayacak bir yol haritası oluşturmalıyız.

Ancak bu şekilde, bu oyunların nihai bilançosunu lehimize çevirebilir, İstanbul ve Türkiye’nin altyapı, tesisleşme, turizm, kültür, uluslararası alanda imajının güçlendirilmesi ve sportif başarıya ulaşılması gibi birçok alanda sahip olduğumuz potansiyeli harekete geçirebiliriz.

Olimpiyatların ekonomiye hem olumlu hem olumsuz etkileri var 
İşte olimpiyatların ekonomiye etkilerine ilişkin kimi çarpıcı notlar:
• Montreal 1976 Olimpiyat Oyunları’nın finansmanının geri ödemesi tam 30 yıl sürdü.
• 1984 Olimpiyatları’ndan sonra Los Angeles’ta konut fiyatları dört-beş sene içerisinde yakın bölgelere göre yüzde 5-10 arasında daha fazla bir değer artışı elde etmişti.
• 1992 Barselona Olimpiyatları sonrasında kentin turizm gelirleri arttı, yatırımlar hız kazandı.
• 2000 Sydney Olimpiyatları’ndan 7 sene sonra yapılan bir analizde, Avustralya ekonomisine net zararın 2 milyar dolar olduğu hesaplandı.
• 2004 Atina Olimpiyatları’nın başlangıçta 4.5 milyar euro olarak hesaplanan maliyeti yaklaşık 8.9 milyar euroya ulaştı.
• 2008’de Pekin’deki olimpiyat oyunlarına Çin hükümetinin yaptığı 38 milyar dolar civarındaki müthiş harcama çok büyük sosyal tepkiye sebep oldu.
• 2012 Londra Olimpiyatları’nın 19 milyar dolara ulaşan mali portresi kısa vadede İngiliz ekonomisinde beklenen gelişmeyi sağlamadı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar