‘Otomatik pilotta gitme dönemi değil’

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Eskişehir’de yapılan 37’nci İş’le Buluşmalar Toplantısı’nda Türkiye ekonomisinin son yıllarda elde ettiği kazanımların da unutulmaması gerektiğine işaret etti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ECE CEYHUN / TÜLAY TAŞKIN / DİLEK TOPRAK

ESKİŞEHİR - İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Türkiye’nin 2012’den beri yavaş büyüme dönemini yaşadığını belirterek “Şu anda içinde bulunduğumuz dönem, işleri otomatik pilota devredip bırakma dönemi değildir” dedi. 

Adnan Bali, hızlı büyüme dönemlerinde ‘işin’ yani ‘kasanın’ dönmesinin bazen sorunların görünmesini engellediğini işaret ederek Gaziantep’te esnaf arasında söylene gelen bir deyişe atıfta bulundu. Bali, “Ben Gaziantepliyim. Kasaya bizim orada ‘kalle’ derler. Gaziantepliler ‘kalledeki parayı senin sanma’ derler. Oradan harcama yaparsan, hele işinin dışında bir harcama yaparsan, işler sıkıştığında ödeyemezsin. Onun için işler çok hızlı büyürken ihmal ettiğimiz fizibilite noktaları olur. Şu anda içinde bulunduğumuz dönem rutin, otomatik pilota işleri devredip bırakma dönemi değil. İşlerimize sonuna kadar vakıf olacağımız, her yere ince ayarlar ve rötuşlar vereceğimiz, iç – dış bütün gelişmeleri çok dikkatli takip etmemiz gereken çok hassas bir dönem. Böyle dönemlerde eksik noktalar daha fazla ortaya çıkar. Türkiye 2012’den beri yavaş büyüyor. Bu büyüme trendi aslında bir sınav ve test dönemi” açıklamasında bulundu. 

İşlerin iyi gidip gitmediğini gösteren en iyi verilerden birinin de bankacılık sistemindeki tahsili gecikmiş alacak rasyosunun olduğunu ve şimdilik burada yatay seyrin devam ettiğini de anlatan Bali, sektör genelinde önemli bir sıçrama görmediklerini İş Bankası özelinde ise gerileme olduğunu belirtti. 

Eski model çok enerji harcattırır 

Türkiye’nin çok düşük büyüme hızlarına razı kalmadan cari açığı sürdürülebilir seviyelere çekmesi ve buralarda tutması gerektiğini de aktaran Bali, “Yapısal reformlarla, büyümeyle dış ticaret açığı, büyümeyle cari açık arasındaki ilişkiyi olumlu yönde çözecek olan yapısal tedbirleri de almamız gerekiyor” dedi. Pazartesi akşamı yapılan Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında alınan 1.200 maddelik yeni eylem planının da önemine işaret eden Bali, şöyle devam etti: “Türkiye çok önemli bir iş başardı. Kişi başına gelirde 2 bin dolarlı seviyelerden 10 bin dolara çıktık. Bu nicel ve sayısal performanslar bakımından son derece önemlidir. Fakat şimdi işimiz bundan daha zor. Çünkü şimdi vasfın ve kalitenin yükselmesi gereken bir aşamaya gelmiş durumdayız. Eski modelle devam edecek olursak daha fazla enerji harcayıp daha az sonuç elde edeceğimiz bir noktaya gideriz.” 

Dış kaynak eski bolluğunda olmayabilir 

Adnan Bali konuşmasında dünya ekonomisindeki son durumu da değerlendirdi. Bali, küresel ekonomide şu anda bir toparlanma eğilimi görülmeye başlandığını fakat büyüme performansları açısından bakıldığında artık farklı dinamiklerin konuşulduğunu hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “Kriz sırasında gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı performans gösterdiği döneme nazaran özellikle ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin daha fazla toparlanmaya katkıda bulunacağı bir dönem yaşıyoruz. Ortaya çıkan veriler ABD ekonomisinin bir miktar daha hızlı toparlandığı bir dönem yaşandığı görüntüsü veriyor. Buna karşılık AB’de sorunlar devam ediyor. Örneğin Almanya 2013 ilk çeyreğinden bu yana ilk kez bir ekonomik daralmaya, İtalya ise teknik olarak resesyon sürecine girmiş görünüyor. Bizim de dahil olduğumuz, kendi tasarruf hadlerinden daha fazla büyüme imkanları yaratmak için, kriz süreci boyunca kullana geldikleri dış kaynağın eski bolluğunda olmayabileceğini, olmayacağını gösteriyor. Alınacak kararlar kısa vadeli sermaye hareketlerinin yönünü belirleyecek.” 

Bu defa destek ticaret kanalından gelebilir 

Adnan Bali, ‘yeni normali’ anlatırken “Gelişmiş ülkelerin bu defa dünya dış ticaret hacmini olumlu etkileyeceği sermaye hareketleri gibi hızlı olmasa da bu defa finansman kanalı yerine ticaret kanalından parasal hareketlerin daha istikrarla sağlanabileceği yeni bir dönemi ortaya koyuyor” dedi. Bali, dolayısıyla kriz döneminin aksine bu defa Türkiye’nin de dahil olduğu ülke grubunun önümüzdeki birkaç yıl, sermaye hareketleri kanalından değil, ticaret kanalından gelecek fonlara dayanarak büyümeyi gerçekleştireceklerini vurguladı. 

Yılın ilk yarısında iç talepte ciddi bir ivme kaybının yaşandığını buna karşılık dış talebin katkısı ile önemli bir büyüme performansı gerçekleştirildiğine de değinen Bali, “Yılın ikinci yarısında Merkez Bankası’nın muhtemelen devam edebileceği faiz indirimlerinin yanı sıra siyasi belirsizliğin azalması buna karşılıkta iç talebin bir miktar canlanmasına dair beklentiler ve buna göre bir büyüme kompozisyonu imkanı görünüyor. Buna karşılık en büyük ihraç pazarımız Avrupa pazarında ise dış talebin canlandığına dair çok kuvvetli emareler yok. Yine en büyük ikinci pazarımız olan Irak’ta ortaya çıkan tablo yine bu dengeleri olumsuz etkileyebilir” dedi. 

“Öylesine girift ve birbiriyle ilişkili bir ekonomik düzende yaşıyoruz ki büyümeye katkı sağlayabilecek lehte ve aleyhte bir çok unsur aynı anda yürüyebiliyor” diyen Bali şöyle devam etti: “Nispeten olumlu diyebileceğimiz bizim gibi ülkelere bir miktar daha mühlet verebilen ECB’nin faiz indirimi ve de yeni bir varlık alım programı ile mevcut politikaları devam ettirecek yöndeki duruşunun en azından Euro Bölgesi kaynaklı dış talebin kısa sürede olmasa da biraz canlanabileceği umutlarını ortaya koyuyor. Küresel likidite koşulları açısından da Avrupa kaynaklı fonlar açısından bu ülke gruplarına mühlet verebilir. Sonuç olarak %3 ün üzerinde büyüme oranına iç talebin nispeten canlanmasına dayalı bekleyişlerle ulaşılabileceğini tahmin ediyoruz. Aslında dış konjonktür bundan daha yüksek bir büyüme imkanı da vermiyor.” 

Araba ne yavaş, ne hızlı gitmeli 

Türkiye’nin cari açıkta tehlike yaratmadan ama ülkenin potansiyelini de öne çıkartacak büyüme dengesini bulması gerektiğini de söyleyen Adnan Bali, “Ülkenin potansiyelinin altında kalmayacak bir büyüme potansiyeli var. Bunu sağlayamazsanız bu defa sosyal sorunları konuşuyorsunuz. Hatta bugün bütçe istikrarının bile gelirleri hızlı artmayacağı için bütçe gelirleri üzerindeki olumsuz etkisini bile yaşayabilirsiniz. Türkiye gibi dinamik bir ülkenin bir büyüme alt sınırı var. Bunun altına düşebilecek bir büyüme bu defa Türkiye’yi farklı sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Buna karşılık üstte ise imkanlarımızın ve ihtiyaçlarımızın üzerinde, piyasalarda bunu finanse edecek likiditenin var olduğunu gördüğümüzde oluşturduğumuz ve sonu hep ciddi şekilde cari açıktaki sıçrama ile neticelenen birde üst sınır. Ben bunu şuna benzetiyorum. Araba ile yolculuk yapıyorsunuz yavaş giderseniz zamanında varamıyorsunuz hızlı giderseniz gereğinden fazla yakıt tükeniyor. Onun için bunun arasında bir ideal büyüme dengi bulmak durumunda Türkiye. Bunun tecrübeyle söylenecek seviyesi ise yüzde 5’ler seviyesidir. Bunun altı Türkiye’yi sosyal sorunlarla, bütçe sorunlarıyla karşı karşıya bırakır. Bunun üstü cari açıkta üst sınıra ulaşmaktır” değerlendirmesini yaptı. 

Türkiye’nin kişi başına milli gelirde 2 bin dolarlı seviyelerden 10 bin dolar seviyelerine yükseldiğini ve elde edilen bu başarının da unutulmaması gerektiğini anlatan Bali, “Nicel ve sayısal performanslar bakımından bu son derece önemlidir. Fakat şimdi işimiz bundan da zor. Şimdi vasfın ve kalitenin yükselmesi gereken bir aşamaya gelmiş durumdayız” diyerek orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisinin büyümesine ivme oluşturacak “üretimi, verimliliği ve katma değeri” daha fazla destekleyen bir bakış açısının önemine değindi.

CHP’nin İş Bankası gelirlerinden kazanç sağlaması mümkün değil

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, basında İş Bankası ile CHP’yi ilişkilendiren haberlere de atıfta bulunarak şöyle konuştu: “Sermaye yapımızla ilgili zaman zaman yanlış ya da kasıtlı değerlendirmelere muhatap oluyoruz. CHP’nin Atatürk hisselerini temsilen İş Bankası’ndan herhangi bir temettü geliri kazanması mümkün değil.İlişkimiz, Atatürk paylarına isabet eden gelirin Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na nezaret etmekten ibarettir. Kuruluşumuzdan gelen bu düzenlemelerin yerli yerinde bilinmesi net bir şekilde kavranmasının yerinde olacağını düşüyoruz. 90 yıllık tarihimizde siyaset değişse de, sosyo kültür iklimi değişse de teknoloji değişse de bu ülkeye hizmet etmeye devam ediyoruz.”

Bu konularda ilginizi çekebilir