Özel sektörün dış borcu 2 ayda 2.2 milyar dolar azaldı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Özel sektörün toplam dış borcu, yılın ilk yarısında 9.7 milyar dolar arttı. Bu artışın 884 milyonu kısa vadeli borçlardaki, 8.8 milyarı ise uzun vadeli borçlardaki artıştan kaynaklandı. Ama özel sektör, haziran sonuyla birlikte adeta bir düğmeye basmışçasına borcunu azaltma gayreti içine girdi. İlk altı ayda 9.7 milyar dolar artan toplam dış borç, bu kez izleyen iki ayda 2.2 milyar dolar geriledi. 

Geçen yılın sonunda 268 milyar dolar olan ve haziran sonunda 277.8 milyar dolarla rekor düzeye çıkan dış borç, temmuzda 276.4 milyara ve son veri olarak ağustosta 275.6 milyara düştü. 

Özel sektörün dış borcunda ilk sekiz ayda ortaya çıkan 7.6 milyar dolarlık artışın tümü, uzun vadeli kredilerden kaynaklandı. Bu dönemde kısa vadeli borç 486 milyon dolar azaldı, uzun vadeli olanlarda ise 8.1 milyar dolarlık artış kaydedildi. 

Döviz borcu korkutuyor 

Dolarda yükselme ağustosta başlamıştı, eylül ve ekimin ilk günlerinde son dönemin zirvesi görüldü. Gelinen düzey, belki çok rahatsız edici değil, ama beklenen rakam kaygı veriyor belli ki... Bu yüzden de dış borç alınmamaya, daha genel bir ifadeyle döviz cinsinden yükümlülüklerin artırılmamasına özen gösteriliyor. Çünkü yarın ne olacağı belli değil. 

Özel sektör açısından rahatsız edici olan yalnızca dış borç da değil ki. Bir de, dış borç olmamakla birlikte döviz cinsinden yükümlülükler var. Bir şirket bir başka şirkete döviz cinsinden borçlu olabilir, bir şirket özelleştirme yoluyla bir kuruluşu döviz cinsinden borçlanarak almış olabilir. Bütün bunlar da döviz kuruna karşı hassasiyeti artırıyor. Gerçi şirketler arasındaki döviz cinsi borçlanmalarda borç ve alacak eşitse de, borçlu olanın uykuları kaçıyor. Bu şekilde olan borçların, dış borç verileri kapsamında bulunmadığını belirtelim. 
Özelleştirme kapsamında hisse ya da tüm şirketi satın almış olanların, bu alımı döviz üzerinden gerçekleştirmişlerse vadeden önce borçlarını kapatmaya yönelmeleri boşuna olmasa gerek. Bugünün 1 milyon doları ile üç ay, bir yıl sonrasının 1 milyon dolarının çok farklı bir TL yükümlülüğü doğuracağı kaygısı yaşanıyor belli ki. 

İşte bu yüzden de hem yurtdışından sağlanan kısa ve orta vadeli krediler aşağı çekilmeye çalışılıyor, hem de yurtiçinde döviz cinsinden oluşan borçlanmalar azaltılmak isteniyor. Vade gelmeden borç ödenmesi daha sık görülüyor. 

Bu, iyiye işaret değil. Bu, özel sektörün geleceğe dönük kaygı yaşadığını gösteriyor. “Her şey iyi gidiyor, daha da iyi olacak, dünyanın en büyük ekonomilerinden biriyiz, güçleniyoruz, büyüyoruz, bize bu yüzden çelme takmak istiyorlar” gibi söylemlerle bir algı yönetimi oluşturulmaya çalışılması iyi hoş da, bu pek işe yaramıyor. İşte en tipik örnek, özel sektörün döviz kuru konusundaki hoşnutsuzluğu. Bu hoşnutsuzluk, döviz borçlanmasını durdurmuş ve erken ödeme yapmayı özendirir olmuş çünkü.

aktas-034.jpg

Yıldız: “Gerekirse keseriz” 

Meclis’te bir kanun tasarısı var: “Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında 3573 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı.” Bu tasarı yasalaşırsa, 25 dekarın altında kalan parseller zeytinlik olmaktan çıkacak. Amaç, enerji ve maden yatırımları için alan yaratmak.

25 dekar, 25 bin metrekare, yani kare biçiminde düşünürsek 158’e 158 metre boyutlarında bir alan. Ve şimdi biz, bu büyüklükteki alanları zeytincilik için önemsiz bulduğumuz için enerji ve maden yatırımlarına açmaya niyetleniyoruz. Bu tasarı yasalaşırsa, örneğin her biri 20 dekar olan 50 zeytinlik alan, ki toplamı 1000 dekar eder, tümüyle yok edilip yatırıma açılabilecek demektir. Gerçi bu tasarıya AKP içinden de muhalefet edenler var, ama yarın ne olacağını kim bilebilir ki?

Önceki akşam Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, İNTES’in geleneksel yemeğinde yaptığı konuşmadan sonra soruları yanıtlarken çevreye ne kadar duyarlı olduklarını, ağaç kesmemek için bir boru hattının güzergahını değiştirdiklerini söyleyince, sözünü ettiğimiz tasarıyla ilgili de müjdeli bir haber alabileceğimiz umuduyla saf saf sorduk. Ama umudumuz kırıldı, çünkü, Yıldız bu tasarının yasalaşması konusunda çok kararlı görünüyordu.

“Zeytin ağacı sayısını 91 milyon adetten 162 milyon adede biz çıkarttık” dedi Yıldız. Doğru, AKP bu işe çok destek verdi. Tüm Cumhuriyet hükümetleri zeytinciliği teşvik etti, AKP de özellikle 2005’ten sonra desteği iyice artırdı. Öyle ki, en az 10 dekar büyüklüğünde zeytinlik yaratanlara teşvikler verdi. Ama şimdi, 25’in altı adeta gözden çıkarılıyor.

Devam etti Yıldız: “Biz kesilecek zeytin ağaçlarını bir kayıp olarak görmüyoruz. Kesilen yere 100 katı, 1000 katı dikeriz, bu bir para değil. Ama biz oraya 1.3 milyar dolarlık yatırım yapacaksak, kesilecek 100 tane, 200 tane zeytin ağacının Türkiye’nin gelişmesine mani olmaması lazım. Daha fazlasını dikmek kaydıyla, bir zeytin ağacına dokunuluyorsa, niçin dokunuluyor demiyoruz, gerekirse dokunulur.”

25 dekar, zeytinlikler için çok büyük bir alan gibi görülmeyebilir. Çok daha büyük zeytinlikler var. Ama Türkiye’deki ortalama büyüklük 12 dekar. Bu birincisi. İkincisi de, yatırım için 100 katını, 1000 katını dikeriz dikmeye de, diktiğimiz süs bitkisi değil ki üç ay sonra çiçek açsın. Zeytin en erken 3 yıl sonra, tam olarak 5 yıl sonra ürün vermeye başlıyor; verimli üretim ise 15 yıl içinde elde edilebiliyor. Yani zeytinde bugün kes, yarın dik, ertesi yıl ürün al, olmuyor!

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar