Pahalı OXI

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Bir yanda Yunanistan’ın yeni seçilmiş hükumeti bir yanda da Avrupa Birliği ve uluslararası finans sisteminin ağaları Syriza’nın seçimi kazandığı tarihten bu yana “ne olacak bu Yunanistan’ın hali” meselesini müzakere ediyorlar. Başka nedenler de sıralanabilir ama bu müzakerelerin görünüşteki nedeni Yunanistan’ın birikmiş borçları. Mesele Yunanistan’ın borçlanmış olması değil. Günümüzde herkes borçlanıyor. Müzakereleri uzatan temel neden borçların nasıl ödeneceği, ödeme yükünün nasıl paylaşılacağı yani Yunanistan’ın borçlarını kimin nasıl ödeyeceği sorunu. 

Basit iktisat mantığı zıvanadan çıkmış bir borç dinamiğini çözmek için iki unsur gerektiğini söylüyor. Bunlardan birisi içeride kaynak fazlası yaratarak bunu borç ödemelerine yönlendirmek. Öteki de bu süreç için gerekli zamanı sağlamak üzere birikmiş borçları yeniden tanımlamak ve borç ödenmesini zamana yayacak yeni bir takvim belirlemek. Özel borçluluk durumlarını çözmek için bu tür bir süreç izlenir. Ulusal borç birikimini çözüme götürmek için de benzer bir yoldan gidilir. Bu süreçler burada yazıldığı kadar basit ve sorunsuz değildir kuşkusuz. Zorluk tarafl arın kendi çıkarlarını zaafa uğratmadan bu adımları nasıl atacaklarında yatar. Borç verenin çıkarı borcun bir an önce, tüm yükümlülükleri kapsayacak şekilde geri ödenmesinde yatar. Borçlu ise bunun tersini ister. Borca ilişkin bazı yükümlülüklerden kurtulmak, mümkün olursa toplam borç miktarının azaltılmasını (saç tıraşı) sağlamak, ödemeleri mümkün olduğu kadar zamana yaymak borcunun çıkarınadır. Borç müzakeresi süreçleri genel olarak bu farklı çıkarları uzlaştırma mesaisidir. 

Kaba hatlarıyla Yunanistan ile alacaklıları arasındaki borç-alacak çekişmesini bu tür bir süreç olarak anlamak mümkündür. Alacaklılar borcun bir an önce ödenmesini istemektedirler. Yunanistan ise kendisine avantaj sağlayacak bütün imkanların kullanılmasında ısrar etmektedir. Anlaşma olmadığı için iş karakolda bitmiştir. 

İş bu kadar basit olsaydı süreci bir iktisadi krizle atlatmak mümkün olurdu. Ama sorun bu kadar basit değil. Son borç müzakereleri hem borçlu hem de borç veren açısından önemli özellikleri olan bir süreç. Borçlu olan Yunanistan tek başına bir ulus devlet gibi davranacak koşullara sahip değil. Avrupa Birliği üyesi. Euro Bölgesi katılımcısı ve bu kimliği için kendi ulusal parasından vazgeçmiş, tek para (Euro) kullanıyor. Tek para kullanımı Yunanistan’ı ulusal çıkarlarına göre bir para politikası izlemekten men ediyor. Dolayısıyla borç yönetiminde parasal imkanlara sahip değil. Öte yandan, bütün borçlanmalarını bu kimlikle ve bu kimliğin getirdiği kredibilite ile yapıyor. Borçların birikmesi belli bir toleransla karşılanıyor, yani birikmesine izin veriliyor. Sorunun başlama noktasında bunlar var. Uzlaşmazlığa giden süreç ise borç verenlerin Yunanistan’a “haydi borçlarını öde” demesiyle başlıyor. 

Bütün bu süreçte Yunanistan’ın günahları var kuşkusuz. En önemli günahı ise ayağı ile yorganını bir türlü denkleştirememesi. İşlerin bu noktaya dayanmasında Yunan ekonomisindeki verimsizlikler vs. de önemli rol oynuyor tabii. Ama alacaklı tarafın da bütünüyle masum, bigünah olduğunu söylemek mümkün değil. Tersine, alacaklılar adına hareket eden Avrupa Birliği, IMF ve Avrupa Merkez Bankası’nın, yani Troyka tabir edilen otoritenin Yunanistan’ı zorladığı konumun işin sonuçsuz bir noktaya sürüklenmesinde çok ciddi payı olduğu söylenebilir. 

Gerekirse bunu daha sonra daha ayrıntılı konuşuruz. Ama borç ödeme meselesi masaya gelince Avrupa’nın Yunanistan’ın önüne koyduğu reçete sıtmayı gösterip ölüme razı etmek (bilerek ters yazdım) türünde bir politika önermesi. Bütün süreç boyunca Yunan ekonomisinin ciddi bir durgunluk ve gerileme içinde olduğu biliniyor. Bu koşullarda karşısına konan reçete ise “kemer sıkma” politikası öneriyor. Kemer sıkılarak fazla yaratılacak, bununla borç ödenecek, borcunu ödeyen Yunanistan’ın kredibilitesi yükselecek, borçlanma imkanı artacak falan. Reçete bu. 
Bu aymazlığı açıklayan iki tez var. Birisi tüm süreci, özellikle de kemer sıkma meselesini Avrupa’nın iktisat politikası bağlamındaki muhafazakarlığı ile açıklıyor. İkinci tez ise Avrupa’yı yönetenlerin radikalleşme eğilimleri gösteren bazı üyelerine gözdağı vermek için Yunanistan solunu temsil eden Syriza’yı cezalandırdığını, uzlaşmaya bu nedenle yanaşmadığını söylüyor. Al birini vur ötekine durumu var anlayacağınız. 

Bu vuruşmaya beş yıl kadar boyun eğen Yunanlıların Syriza ile birlikte isyan ettikleri ve Avrupa’nın kemer sıkma teklifine “oxi” dedikleri anlaşılıyor. İyi güzel de sonuçta Yunan ekonomisi için yine sert bir kriz olasılığı var. Yani bu biraz pahalı bir oxi olmuş gibi görünüyor. Pahasını süreç biraz daha gelişince konuşuruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018