Gelecek kaygısı iş yapmayı engeller...

"Meslek sahipliği özendirilmeli", " 'Devlete kapağı atmak' anlayışı yok edilmeli." diyoruz.
Ardından, işçinin (meslek sahibinin) önünü görememesi için ne gerekirse yapıyoruz.
"Üretimin önündeki engelleri kaldırıyoruz." diyoruz.
Ardından, üretimin temel yapıtaşı olan işçiye engeller koyuyoruz.
Dediklerimiz ve yaptıklarımız...
* * *
Tüm taraflar bir araya geldi.
Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı'nı hazırladı.
Tasarı komisyondan geçti.
TBMM Genel Kurulu'na geldi.
Ama görüşülemedi.
* * *
Şimdi işçi tedirgin, işveren de...
500 bini aşkın işçi toplu sözleşme yapamayacak.
Belki Kasıma, belki Aralığa, belki 2013'e kadar, belki de ömür boyu geleceğini göremeyecek.
Zaten tedirgin olan beyninin bir bölümünü de bu tedirginlikle meşgul edecek.
Zaten düşük olan verimliliğini bu tedirginlikle daha da düşürecek.
Sadece işçi mi?
İşveren de geleceği göremeyecek.
Kısacası çalışma barışı bozulacak.
* * *
Tüm taraflar bir araya gelmedi!
Borçlar Kanunu değiştirildi.
TTK değiştirildi.
Değişiklikler 'fıkra' gibiydi.
Ortalık karıştı.
O Kanunlarla bağlantıları olan Bankalar Kanunu ile Vergi Usul Kanunu'na bakılmadı.
O da ayrı bir 'fıkra' konusu!
'Ekonomi' dediğimiz, çalışma hayatında kafalar daha da karıştı.
* * *
Sorunlar ve çözümleri o kadar çok detay barındırıyor ki...
Kanun hazırlayıcılar gelecek için her detaya bakmak zorunda...
İlginç bir mail aldım geçtiğimiz hafta, "Türkiye'nin on binlerce iş makinesi operatörüne ihtiyacı var." yazımdan sonra.
"Yazınızda belirttiğiniz, 3 bin lira 10 bin lira arasında maaş alan operatörler ve iş makinesi kullanan işçinin sesiyim." diye başlıyor.
"Anladığınız gibi operatörüm.
Haftanın 7 günü çalışıyorum.
Günde 13-14 saate kadar çıkıyorum.
3 çocuğum var, 4-5 senedir onları göremiyorum.
Ve 3 bin lira maaş alıyorum.
Ev kiram 700 lira.
Çocukların okul masrafı bin lira.
Mutfak masrafı bin lira.
Yazınızdan sonra operatörlüğe talep artar mı? Artar.
Bu sadece işsizliği düşürmez, bizim kazançlarımızı da o oranda düşürür.
Yani 14 bin olan iş makinesi kullanıcısı sayısı 28'bine çıkarsa maaşım bin 500'e, kullanıcı sayısı 50 bine çıkarsa arz fazlalığı nedeniyle maaşım asgari ücrete düşer.
Zaten sendikal hakkımız da yok. .." diye devam ediyor.
* * *
İşçi, işveren, hukukçu, bankacı, bürokrasi, sivil toplum kuruluşu kanuna bakıp önünü görebilmeli.
"Bu kanunda şöyle, şu kanunda böyle" deyip kafasını karıştırmamalı.
* * *
Yürürlükteki kanunların 'eski model' olduğu biliniyor.
Yıllardır siyasetin, bürokrasinin, ekonominin elini kolunu bağlıyor.
Hükümetin çözüm için attığı cesur adımlar ise takdirle karşılanıyor.
Ancak süreci tıkamamak adına, kanunları yenileyenlerin tüm taraflara, teoride ve pratikte tüm detaylara hakim olması gerekiyor.