Piyasalar ve kurumsal değişim

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Piyasalar ‘carry trade’ sürdüğü müddetçe iyi seyredecek. ‘Carry trade’ özel şoklar olmazsa FED’in faiz artışını gündeme almaması ve ECB’nin miktar genişlemesi opsiyonunu masada tutması yüzünden bu yazı da hoş geçirebilir. Yani bu yaz geçen yazın tam tersi olabilir. Sonbaharda yeniden bakarız. Büyüme de beklenenden yüksek gerçekleşecek. Enflasyonda beklenenden yüksek gerçekleşecek ama bu ayrı, ve her durumda cari açık çok net biçimde azalacak, dış ticaret açığı geçen seneki 100 milyar USD yerine 80-85 milyar USD olacak. Esas itibariyle inşaatla devam edeceğiz. Durum bu. 

Bu kadarı yetiyor mu? Görünüşe göre öyle. Ama bu sene geçilse de, sonraki yıllarda bu yoldan daha fazla ilerlenemez ve ilerlenmemeli. Ama aynı şeyler sürekli tekrar edecek diye düşünülüyor olmalı; vazgeçilemiyor. Aslında etkinlikten uzak kurumların ortaya çıkmasına ve bunların uzun süre kalıcı olmalarına yol açan şey eksik rasyonalite olmayıp, siyasi seçiş probleminin doğasıdır. Aynı argümanla, etkinlik ve bölüşüm konuları birbirlerinden ayrıştırılamaz. 

Bir dinamiği kendisini sürekli yeniden üreten bir tuzaktan kurtaracak olan nedir? Kurumsal değişim nereden gelecek? Bu soruların önemli olduğu açık. 
Ekonomik performans değişmek zorundaysa ekonomik kurumlar değişmelidir. İki arada bir derede kalan ekonomilerde değişim durum değişkenlerine göre yavaştır ve zaten bu değişkenler yavaş değiştikleri için “durum değişkeni” adını alıyorlar. Sistemin değişim için potansiyeli vardır, fakat bu değişimin ancak dışsal “şoklar”, teknolojik değişim ve uluslararası sistemdeki ihtiyaçların değişmesi tarafından ateşlenmesi olasılığı çok güçlüdür. Bu tip değişimler eski kurumları istenmez ve yeni ortamda yaşayamaz hale getirebilir. Bir geçiş ekonomisi, demek ki, uluslararası dışsal şokların ekonomik kurumların işleyişini kadük hale getirdiği ve iktisadi kurumları belirleyen güç dengesini değiştirdiği bir ekonomidir.

Hukuk ve hükümet etme tarzı, değiştikçe, kaynak-servet-gelir dağılımını da etkileyecek ve derindeki siyasi-ekonomik güç amalgamının dayandığı sosyal farklılaşma da yön değiştirecektir. Böylece etkinlikten uzak bir kurumsal çerçevede kilitlenip kalmış ve kimlik açısından da iki arada bir derede gibi görünen bir ülke aniden bir geçiş dönemi ülkesi görünümüne geçebilir. 

Böyle bir durum mevcutsa, ülkenin tüm modus operandi’sinin değişeceği derin bir yapısal değişikliğin semptomlarını görüyor olmalıyız. Görüyor muyuz? Hayır. Tuhaflık şurada: Kısa dönem her zaman ön planda olacak ve “uzun dönemde hepimiz ölüyüz” (Keynes.) Ama piyasalardaki her “risk iştahı” artışı yapısal dönüşümleri öteleyecekse, işimiz var demektir. 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019