Risk sıralaması değişti mi?

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Seçime az bir süre kaldı. Önümüzdeki haftanın sonunda sandığa gideceğiz. Takke düşecek, durumu göreceğiz. Takkenin altından Haziran seçiminden çok farklı bir tablonun çıkmayacağı yönünde örtük bir anlaşma olmuş gibi görünüyor. Yani, seçimin arkasından yeniden bitmez tükenmez koalisyon görüşmelerinin başlayacağı, sonu belli olmayan bir süreçten geçileceği anlamına geliyor bu. Kısacası, belirsizliğin artacağı, beklentilerin daha da bozulacağı bir süreçten geçeceğiz. Anlayacağınız, zaten yüksek olan ulusal risk daha da yükselecek, risk algısı daha da bozulacak. 

Normal olarak böyle bir durumda finansal fiyatların yükseleceğini, ekonominin olumsuz yönde etkileneceği beklenir. Son yıllarda alıştığımız hareket deseni de böyle bir şey zaten. Şimdilerde belki tepki dozumuz biraz azalmış gibi görünebilir. Yaşadığımız bitmez tükenmez seçim süreçleri sanırım bizi siyasi risklere karşı daha dayanıklı ya da daha duyarsız hale getirdi. Yükselen risklere karşı eskisi kadar sert tepkiler vermiyoruz. Üstelik dünyada da ortam biraz değişmiş gibi görünüyor. Az bir süre önceye kadar ülke riski öteki tüm risklerin önünde gelir, önemli sonuçlar yaratır diye düşünülürdü. Bunu söylemek için henüz erken olabilir ama sıralama biraz değişti gibi geliyor bana. Ya da bu sıralarda öyle görünüyor. Ülke riskinde bir değişme olmasa ( hatta risk yükselse) bile risk algısını olumlu yöne çevirecek bir küresel gelişme olunca ulusal mali fiyatlar küresel değişme yönünde tepki veriyor. 

Olmaz böyle şey demeyin. Oluyor. İnanmazsanız önceki hafta Türkiye mali piyasalarında yaşanan gelişmelere bakın. Ülkenin maruz kaldığı en büyük terör saldırısı sonrasında Türkiye riskinin daha da yükselmesi, bunun ulusal mali piyasaları ağır baskı altına alması ve mali fiyatların alt üst olması beklenirdi. Böyle olmadı. Tersine, piyasalarda yaşanan gerginliğin biraz hafiflediğine, fiyatlar üzerindeki yukarı yönlü baskının azaldığına, döviz kurunun gerileyip TL’nin değer kazanmasına, faizlerin sakinleşmesine tanık olduk. Kısacası, ülkede ulusal riski tepeye vurduracak bir gelişme yaşanmış olmasına rağmen bunun mali piyasalara yansıması beklendiği gibi olmadı. Sanki bir şeyler devreye girdi ve bunu engelledi. Kendi adıma aynı günlerde olumluya dönen küresel koşulların ulusal risk artışının etkisini engelleyen temel etken olduğunu düşünüyorum. 

Küresel koşulların olumluya dönmesi birkaç gelişmeden kaynaklanmış gibi görünüyor. Çin’de ekonominin beklendiği kadar kötü gitmediğini ima eden verilerin ortaya çıkması bunlardan birisi. Avrupa Merkez Bankası’nın parayı daha da gevşetmeye hazır olduğunu açıklaması da benzer bir gelişme. Ama bu bağlamda birinci sırayı yine iyi tanıdığımız bir aktör aldı. Dünya ekonomisinin uzun bir süredir ABD Merkez Bankası FED’in oyuncağı haline gelmiş olduğunu biliyoruz. Adeta aylık periyotlarda aynı oyun tekrarlanıp duruyor. Oyunun konusu ABD’nin para miktarını gevşek tutan uygulamayı değiştirip, sıkılaştırmaya gitmesi ve faizini yükseltmesi.Dünya ekonomisi bu beklentinin yaklaştığı günlerde kasılıyor, faiz artışı gerçekleşmeyince de rahatlıyor. Bizde terör saldırısının olduğu günlerde FED’in beklenen faiz artırımını hemen yapmayacağı, bunun önümüzdeki yılın ilkbahar aylarına kaldığı beklentisi doğdu ve dillendirildi. Bunun getirdiği olumlu hava tüm mali piyasaları rahatlattı. Finansal fiyatlar gevşedi. En önemlisi de bir süredir tepelerde dolaşan döviz kurları geriledi, gelişmekte olan ülkelerin ulusal paraları değer kazandı. Bütün bunlar küresel risklerin azaldığı, risk algısının yumuşadığı, uluslararası sermaye akışının yeniden gelişmekte olan ülkelere döndüğü bir ortam yarattı. İyimserlik yükseldi. 

Bu ortamın en radikal yansımasını biz yaşadık sanırım. Seçimin gündemde olduğu, tarihimizin en büyük terör saldırısının yaşandığı günlerde bizde de piyasalar, beklenin tersine, küresel gelişmeler yönünde hareket etti. Ekonomide küresel gelişmeye paralel bir gevşeme oldu. Sermaye girişi canlandı, döviz kuru düştü, TL değer kazandı, faiz geriledi. Küresel risk algısındaki düzelme ulusal risk algısını bastırdı anlayacağınız. Böylece biz de risk sıralamasının değişebileceğini, ulusal koşullar ne olursa olsun küresel gelişmelerin getirdiği riskin birinci sırada yer aldığını öğrenmiş olduk.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018