Sahaya giren ve sahadan çıkan iki adam

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

A Milli Futbol Takımımız, Kazakistan karşılaşmasına her anlamda kaotik bir atmosferde hazırlandı ve çıktı. Futbol kamuoyundan yükselen haklı eleştiriler bir yana, oyuncu grubunun böylesine bir atmosferde maça konsantre olması da hiç kolay değildi. 90 dakikayı bir şekilde oynayıp kazandık, işin orasına sonra geleceğiz ancak maç öncesinde ve maç sonunda yaşanan iki olay Türk futbolunun neden bu halde olduğuna çok iyi iki örnekti. Bu örneklere odaklanıp analiz etmenin sonuçlarından birisi de milli takıma tepki koyan vatandaşın, iğne–çuvaldız korelasyonundan payına düşeni alması olacak.

"Tepkiler Fenerbahçeli diye"

Maç henüz başlamadan kaleci Volkan’ın tribünden gördüğü tepki sebebiyle karşılaşmaya çıkmayı reddetmesi, profesyonel yaşantıda her anlamda sorgulanabilir ve cezayı gerektirebilir bir davranış. Üstelik Brezilya maçının ilk devresinde üç gol yiyince ikinci yarıya Volkan Babacan ile başlanması da günler öncesinden akıllarda soru işareti bırakan bir başka uygulama idi. Tüm bunlara rağmen, neredeyse Volkan Demirel eldivenlerini çıkarır çıkarmaz gerek sosyal medyada, gerekse de haber sitelerinde yönetmeliklerin açılıp cezaların kesilmesi ise tam anlamıyla bağcı dövmektir. Volkan Demirel’e gösterilen tepkinin “milli oyuncu” kavramı ile bir ilgisi olmayıp, “Fenerbahçe kalecisi” olmasıyla ilişkisi vardır. Bu olayda niyetler de milli takımın itibarını korumak değil Fenerbahçe’nin zarar görmesini sağlamaktır. Volkan’ın Süper Lig’de karıştığı olayları savunacak değilim. Zaten Fenerbahçelilerden başka savunan da yok. Tıpkı Melo’nun art niyetli davranışlarının sadece Galatasaraylılar tarafından savunulması gibi. Kendi kısır çekişmeleriniz içinde evrensel doğruları bırakıp “renklerin haklılığı” gibi uyduruk kavramları günlük rutin haline getirdiğinizde, evrensel doğrulara göre idare edilen federasyonların milli takımlarından üç-beş yemeyi de problem etmeyeceksiniz. Örneğin İzlanda’da basın emekçilerine tekme tokat dalıp, darp edenler soluğu nezarethanede alırlar. Burada en doğal haklarıdır. Allah’ını seven söylesin, İzlanda Türkiye’ye 3 atmış çok mu?

Efendim, hikâye hepimizin malumu. Cehennemde zebaniler her kazanda bir milleti kaynatırlarken, Türklerin kaynadığı kazanın başında zebani beklememesi dikkat çeker. “Niye o kazana kimse bakmıyor?” diye sorulunca da cevap şu olur: Her millet kafayı çıkaranı alttan itip kazanın dışına atar, Türkler ise kafayı çıkaranı aşağıdan içeri çekerler. Demem o ki; ne zaman Galatasaraylılar Melo’ya, Fenerbahçeliler Emre ve Volkan’a yaptıklarından dolayı tepki koyar, en azından alkışlamayı keserler işte o zaman evrensel doğrulara bir adım daha yaklaşırız. Hep birlikte kaynayan kazandan futbolumuzu kurtarmayı belki başarırız.

Eğitim gerekiyor

Gelelim maç sonuna. Her şey yolunda giderken, sahaya dalan kardeşimize de ayrı bir parantez açmazsak olmaz. Forma istemek için bir UEFA organizasyonunda kahveye girer gibi sahaya dalabileceğini zanneden bu arkadaşın “eğitilebildiği ölçüde” topluma kazandırılması gerekiyor. Daha iki hafta önce yaktıkları meşaleleri, yanıcı maddeleri, ses bombalarını Dortmund tribünlerine atarak, sözüm ona Avrupa’da ses getirmeyi hedefleyenler de tribünlerde istedikleri gibi davranabileceklerini zannetmiyorlar mıydı? İlla UEFA’nın bazı şeyleri kafamıza vurarak öğretmesi mi gerekiyor? Bunlar yaşanırken Türkiye’yi “futbol ülkesi” olarak tanımlamak ne kadar doğru? Yok, eğer “biz böyle tanımlamıyoruz” diyorsanız, Türk Milli Takımı gelene geçene yenilince neden infial yaratıyorsunuz?

Aslında maçla ilgili analiz edilecek çok fazla şey olduğunu düşünmüyorum çünkü bu galibiyetin nihai sonucu değiştireceğine dair pek umudum yok. Kısaca özetlemek gerekirse, elemelerin başından bu yana ilk kez rakibe göre oluşturulmuş bir kadro ve formasyonla sahaya çıktık. Kazak takımının kapasite yetersizliğinden de faydalanarak üç puanı hanemize yazdırdık. Eğri oturup doğru konuşmak lazım. Bilhassa Hollanda’nın kredisini tüketerek bu noktaya geldiği grupta, Euro 2016’ya doğrudan katılım sağlamamız imkânsıza yakın. Çekler, 12 puanla lider ve aramızda 8 puan fark var. Performansıyla grubu karıştıran İzlanda ise bize göre beş puan avantajlı. Hollanda ile iki maçımız var ama “kazanırız” diyebilmek deli cesareti istiyor. Tek çare İzlanda’yı rakip belirleyip play-off’u zorlamak ki, kalan maçlar incelendiğinde onların saha ve “kalan rakip” avantajı bizden hayli yüksek.
Hal böyleyken; uzun süre daha Süper Lig ile oyalanıp, “Hakemler kimi şampiyon yapacak?” sorusuyla kendimizi kandıracağız gibi görünüyor.

Türkiye liglerinden haberler

- Fenerbahçe’de Egemen Korkmaz sevinci yaşanıyor. Geçtiğimiz sezon yaşadığı diz sakatlığı sonrası takımdan 8.5 ay ayrı kalmak zorunda kalan tecrübeli futbolcu, bu haftadan itibaren takıma dönüyor. Egemen Korkmaz’ın dönmesi ile savunmada eli güçlenecek olan İsmail Kartal’ın, tecrübeli oyuncunun maç eksiğini bir an önce gidermek adına özel maçlar organize etmeyi düşündüğü, gelen haberler arasında.

- Geçen sezon Roberto Mancini yönetiminde sezonu tamamlayan ve müzesine Türkiye Kupası’nı götüren Galatasaray’a eski hocasından sürpriz bir teklif geldi. Transferde önceliği hücum bölgesine vermek isteyen Inter teknik direktörü Mancini’nin bu bölge için Sneijder’i düşündüğü iddia edildi. Mancini’nin ayrıca Galatasaray’dan Melo’yu da istediği belirtildi. Sneijder için 15 milyon euro, Felipe Melo için 8 milyon eurodan kapıyı açması beklenen Galatasaray’ın kesin kararını devre arasında vermesi bekleniyor.

- Jose Pekerman tarafından Kolombiya Milli Takımı’na çağırılan Beşiktaşlı Pedro Franco, ABD ile oynanan maçta kalitesini gösterdi. Kolombiya’nın 2-1 kazandığı karşılaşmanın ‘En iyi oyuncusu’ Pedro Franco seçildi. 23 yaşındaki stoperi izlemeye gelen dünya devleri de vardı. İngiliz devi Manchester City ile Portekiz ekibi Porto’nun gözlemcileri önceki günkü maçta başarılı stoperi tribünden takip etti. Gözlemcilerin 23 yaşındaki savunmacı hakkında geniş çaplı bir rapor hazırlayıp kulüplerine göndereceği öğrenildi.

- Trabzonspor yönetimi sponsorluk anlaşmaları için kolları sıvadı. Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu, bu konudaki temaslarını sürdürüyor. Karadeniz ekibinin, Avusturya’da fabrika ve müzesi bulunan Swarovski’nin sahibi Gernot Langes ile görüştüğü ve anlaşmanın yeni stadın isim hakkını da kapsayabileceği iddia edildi. Görüşmelerin olumlu sonuçlanması halinde Trabzonspor’un kasasına yıllık 7 ile 10 milyon euro arasında bir rakamın girmesi bekleniyor..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016