Sanatın detektiflik öyküleri

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Pentimentodan söz edeceğim bu hafta. İtalyanca bir sözcük. Tam anlamı, tövbe, düzeltme, belki de en doğrusu nedamet. Latinceden geliyor. 1980’lerde tanışmıştım ben pentimento ile Balkan Naci İslimyeli’nin resimlerinde. “Bir Yıkımın Mimarisi” çalışmaları arasında kolaj ve çini mürekkebi ile yapılmış “Hazin Bir Lodos”la başlayan hikâye anlatan resimlere ilgim, “Pentimentolar” sergisi ile doruğa ulaşmıştı. Bu dizide kent dramının yalnız aktörleri tuvale taşınmıştı. O yıllarda çok düşündüğüm yalnızlık başroldeydi. Bu arada sözcüğün plastik sanatlar dünyasındaki anlamını da öğrenmiştim: 

Ressamın yağlıboya bir çalışmasında hatayı gizlemek için ya da fikir değişikliği sonucunda kendisinin yaptığı değişikliklere deniliyordu. Yıllar geçtikçe, zaman kimi resimlerin üzerlerindeki dokuyu eskittikçe, seneler boyayı saydamlaştırdıkça pentimento ortaya çıkıyor, altlarda bir yerlerde daha önceki fırça darbelerini görebiliyorduk. Müzeler bunun iyi örnekleriyle doluydu. Son dönemlerde dünyanın bazı büyük müzelerinde tabloların yanındaki açıklama panolarına pentimento bilgileri de yazılıyordu. 

Ülkemizde ise kimi resimlerin üzerindeki dokunun kötü restorasyon sonucu silinmesiyle pentimento ortaya çıkabiliyor, örneğin adını vermeyeceğim bir müzedeki bir resme restorasyon sonrası baktığımızda yıllar önce çekilmiş fotoğrafında olmayan eşeği görebiliyorduk! 

Pentimentolar hayal gücünü zorlayan harika detektifl ik hikâyeleridir. Bu nedenle, ressamların pentimentosu kadar şairlerinkiler de ilgimi çekmiştir her zaman. Tablonun iki boyutlu yapısına göre dilin çok daha fazla olan katmanlarını onların dizelerinde kazımaya çalışmışımdır. 

Hem resimde, hem edebiyatta çok pentimento görmüş, haklarında çok hayal kurmuşumdur. Ve kitaplar: Lillian Hellman, Filiz Ofl uoğlu’nun güzel Türkçesi ile Mitos Yayınları’ndan çıkan (halen mevcudu yok) “Pentimento” isimli kitabında yıllar sonra geçmişine bakıyor, resmin altında kalmış bir eski resmi arıyordur. Fred Zinnemann, kitabın içindeki “Julia” adlı öyküden uyarladığı filmini Amerikalı yazarın pentimentoya ilişkin cümleleriyle başlatmıştır. Çok erken kaybettiğimiz sevgili dostum şair Seyhan Erözçelik’in de Everest Yayınları’ndan çıkan “Pentimento” adlı bir kitabı, Orhan Alkaya’nın ise aynı isimli şiiri vardır... 

Geçtiğimiz haftalarda hemen bütün medyada yer alan bir haber, yeniden pentimentoyu düşündürttü bana: 

“Biliminsanları, Pablo Picasso'nun Paris'te yaşadığı ve kullanılmış tuvalleri yeniden resim yapmak için kullandığı günlere ait bir keşif yaptı. Ünlü ressamın henüz 19 yaşında boyadığı 'Mavi Oda' adlı tabloyu Philips Collection, Cornell Üniversitesi, Ulusal Sanat Galerisi ve Winterthur Müzesi tarafından son beş yılda gerçekleştirilen kızılötesi taramalarda analiz eden araştırmacılar, içinde ikinci bir resmin gizli olduğunu ortaya çıkardı. Çizimde, sağ elini çenesine yaslamış halde düşünceli görünen ve üç parmağında üç yüzük olan bir adam ortaya çıktı.” 
Söyledim ya pentimentolar her zaman içimdeki detektifl ik duygusunu uyandırmıştır. Picasso’nun resminde de zamanın değil, bu kez bilimin ortaya çıkardığı bir pentimento var. Ve kimbilir araştırılacak ne sırlar saklıyor? Bu satırlara sığdırmaya çalıştığım diğer pentimentolar gibi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar