Seçim desenleri

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Normalde iktidar partisi yıpranıyor, oy kaybediyor ve iktidara geldiği ilk seçimde açık ara kazanmamışsa takip eden seçimde iktidarı kaybetmesi beklenir. Açık ara kazanmışsa da iktidarını ancak oy kaybederek koruyabilir. DP, AP, ANAP bu deseni çizen partiler. 

1999’da seçime katılan DSP, ANAP, DYP, MHP, FP toplamda yüzde 81 oy almıştı. 2002’deyse bu oran yüzde 24’e düştü ve 1999’da milletvekili olanların sadece yüzde 11'i yeniden seçilebildi. 2002 büyük bir kırılma anıydı. 

2002’de AKP’ye oy verenlerin yüzde 80’inin 2007’de de AKP’ye oy verdiği hesaplanıyor: 1950 sonrası seçim tarihinde bir ilktir çünkü iktidarda olmanın yıpranma payı 1950 sonrası dönemin bütününde yıllık yüzde 5 civarında.

Kırılma anları dışında bir önceki genel seçimde alınan oyun büyük bölümü sonraki seçimde korunuyor: Genel seçimlerde yüzde 50 oy alan bir parti bir sonraki genel seçimlerde -kriz yoksa, ekonomi iyiyse, ideolojik ve siyasi yeniden konumlanma yaşanmıyorsa- yüzde 42.5 baz olacak şekilde işe başlıyor denebilir.

Ancak genel seçimlerle yerel seçimler arasında fark var: Genel seçimleri izleyen yerel seçimlerde dengede potansiyel oy kaybı yüzde 21 civarında. Bunun anlamı genel seçimlerde yüzde 50 oy alan bir partinin takip eden yerel seçimlerde dengede potansiyel oy kaybının tamamını (maksimum kayıp) yaşaması halinde oyunun yüzde 39’a gerileyeceğidir. 

Ayrıca son 5 seçimde AKP oyları sadece 2009’da geriliyor. 2009’da AKP’nin 2007’ye göre oransal olarak en fazla oy kaybettiği bölge “kıyılar” değil. Tam tersine en zengin ve eğitimli nüfusun bulunduğu bu bölgeden doğuya doğru gittikçe yaşanan oy kaybı oransal olarak artmış. 

Yerel seçimlerde artan stratejik oy verme ve yıpranma payı faktörleri –2009 seçiminde krizle birleşince- yerel seçimlerde iktidar partisinin adayı olma avantajını geride bırakmış ve en çok nerede oy alınmışsa en fazla orada oy kaybına yol açmış. İlginç bir nokta ve bize 2014 seçimlerinde iktidar partisinin oy kaybedecekse –dengede potansiyel oy kaybı- en zayıf olduğu bölgelerde değil, en güçlü olduğu bölgelerde oransal olarak daha fazla oy yitireceğini söylüyor.

Şu da var: 1965-2011 arası yapılan 12 genel seçimde, 1995 sonrası kendi adaylarına oy vermeye başlayan Kürt hareketi dahil, çok geniş tanımlı sol veya “sağ olmayan” diyebileceğimiz kitlenin ortalama oy oranı yüzde 32,3 olmuş.   

CHP dahil sol, açık ki seçim ittifaklarıyla veya seçimleri ve halihazırda mevcut olan “merkezdeki seçmenin” oy değiştirme desenini odak noktası yaparak iktidara gelecek kadar güçlenemez. Tüm tercihlerin, “değerlerin” değişmesi gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019